Sığınacak liman – Crans Montana – Adı konulmamış ilhak

Oz Karahan – Kıbrıs’ın özgür bölgelerinde yankısı devam eden Crans Montana görüşme tutanaklarının bizi ilgilendiren en önemli noktası, toplantılarda dönemin toplum lideri Mustafa Akıncı’nın sadece Türkiye’nin tezlerini tasdiklemek için ağzını açmış olduğu gerçeğidir.

Crans Montana’ya görüşmeleri takip için giden Türkçe konuşan Kıbrıslı birkaç aktivist ve gazetecinin de marifetiyle yaklaşık dört senedir görüşmelerin tıkanmasının sorumlusu olarak Rumca konuşan Kıbrıslı toplum lideri Nikos Anastasiadis gösterildi.

Toplumumuzun herbokolog aktivist ve gazetecilerine bu yalan, Rumca konuşan Kıbrıslı toplumundaki tek ilişki kurabilme becerisi gösterdikleri AKEL’li siyasiler tarafından söylenmişti aslında.

Geçen hafta kaleme aldığım “Ortalığı karıştıran Crans Montana belgeleri” başlıklı yazımda bu yalanın nasıl senelerdir tüm Kıbrıslılara söylendiğini anlatmıştım.

Crans Montana görüşme tutanaklarının bize gösterdiği gerçek ise Türkiye’nin garantiler ve Türk askerinin adadaki varlığı konusunda işi yokuşa sürmüş olduğu için masanın dağıldığıydı.

Crans Montana’da ve sonrasında var gücüyle Türkiye’yi aklamak için uğraşan ve o zamanlar masanın dağılmasından Anastasiadis’i suçlamadığı mecra kalmayan Akıncı, 2017 yılındaki toplantıdan önce zaten “ustasının” niyetini bülbül gibi şakıyordu.

Örneğin 2016 yılının Eylül ayında yaptığı açıklamada Akıncı o “meşhur” cümlesini sarfetmişti:

“Bu yeni federal sistemde elbette garantiler istiyoruz. Kimden bekleyebiliriz bunu: Kıbrıslı Türkler olarak sığınacak tek liman var o da Türkiye’dir.”

2017 yılındaki Crans Montana görüşmelerinin bitişine sebep olan garantiler konusunda da Türkiye’nin yanında durarak sürecin dağılmasına sebep olan Akıncı, görüşmelerden sonra Türkiye ile arasının açılması ve seçimlerde kendisine karşı alınan tavra çok üzülmüş ola ki bugün yine bülbül gibi şakıyor.

Ama bu defa herşey geçtikten sonra doğruları şakıyor Akıncı…

Geçtiğimiz günlerde Türkiye merkezli Recep Tayyip Erdoğan muhalifi Medyascope’un sorularını yanıtlayan Akıncı, Kıbrıs’ta “adı konulmamış ve resmileşmemiş bir ilhak politikası var” demiş.

Biz Türkiye’nin Kıbrıs’ta ne politikası olduğunu on yıllardır bağırıyoruz…

Türkiye’nin bu topraklardaki ilhak politikasının 20 Temmuz 1974’te resmileştiğini belirtiyoruz…

Türkiye’nin beş sene içinde “sığınacak liman”dan “ilhakçı”ya döndüğünü söylemek alçaklık ve adilik değil de nedir?

Dün toplumu satıp Türkiye’nin kucağına oturanlar, bugün Türkiye’yi satıp yine toplumun kendilerine kucak açmasını bekliyorlar belli ki…

Bugünün beş sene evvelinden tek farkı Türkiye’nin ilhak politikasının başarıyla sonuna gelmesi olmuştur.

1974 yılında başlayan ve kendi liderlik döneminde doruğuna ulaşan Türkiye’nin yerleşimci kolonyalizmi ve demografik mühendisliği ile koltuğundan olan zat-ı muhteremlerin bu topluma söyleyebileceği hiçbir şey yoktur.

Toplumun da kendi seçtiği kişiler sebebiyle yok olmasından dolayı suçlayabileceği kendinden başka kimsecikler yoktur.

(28 Kasım 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author