Boykot, Yatırımların Geri Çekilmesi ve Yaptırımlar

Aziz Şah – Gelelim Rumların işgal işbirlikçiliğine ya da ‘KKTC aşkı’na!

Kıbrıs’ın kuzeyine işgal bölgesi diyor, sonra da gelip alışveriş yapıyorlar. İşgal rejimini finanse ediyorlar!

KKTC’den Rumlara benzin satışı yasaklanmış. Irkçılık mı değil mi diye tartışılıyor. Normal bir ülkede bir etnik-dini-kültürel gruba özel olarak bir şeyin yasaklanması ırkçılıktır.

Bu meseleye tersten bakıyorum: Halihazırda Rumların kuzeyden alışveriş yapması savundukları bütün siyasi tezleri çürüten bir eylemdir.

Rumca konuşan Kıbrıslıların tutarsızlıkta Türkçe konuşan Kıbrıslılardan geri kalır tarafı yok. Ganimette oturmuyorlar, tuttukları Türk malları için hükümete kira ödüyorlar, ancak kendi ülkesini ve mallarını gasp eden bir rejimi finanse ediyorlar.

Örnek olması açısından Filistin’e bakalım!

İsrail diye bir ‘ülke’ yoktur, KKTC diye bir ‘ülke’ olmadığı gibi…

1947-48’de Siyonist çetelerin yürüttüğü işgal harekâtı ile kuruldu İsrail. Filistinli Müslüman ve Hristiyanlara karşı etnik temizlik yürüterek Filistin’de korsan bir devlet kurdular.

Sonuç itibarı ile Filistin’deki 1947-48 savaşı ile Kıbrıs’taki 1974 işgali aynı yere vardı. Başkalarına ait topraklar üzerinde kurulmuş iki korsan yapı: İsrail ve KKTC.

İşgal edilen Filistin topraklarını dolduracak nüfus olmadığı için dünyanın dört bir tarafından Yahudileri işgal edilmiş Filistin’e yerleşimci (yerleşik) olarak taşıdılar.

Settler colonialism (yerleşimci sömürgeciliği) dediğimiz şey!

Aynı 1974’ten sonra Rumların sürülmesiyle etnik olarak homojenleştirilen Kıbrıs’ın kuzeyine Türkiye’den taşınan yerleşimci nüfus gibi.

İsrail ile KKTC arasında tek bir fark var: O günün konjonktüründe, İkinci Dünya Savaşı’nda kıyımdan geçirilen Yahudilerden hayatta kalanların ne olacağının tartışıldığı ortamda, Sovyetler Birliği’nin de desteklemesi ile İsrail BM tarafından tanındı.

Kıbrıs Cumhuriyeti ile İsrail’in kuruluşları da bir anlamda örtüşür: Kıbrıs devleti de İsrail de dünyada klasik sömürgeciliğin tasfiyesi sayesinde kuruldu. Kıbrıs ve Filistin İngiliz sömürgesi idi. Kıbrıs Cumhuriyeti (EOKA’nın kısa süreli terörünü saymazsak) savaşmadan, İsrail ise 24 katliam ve 700.000 Filistinlinin evlerinden sürülmesi ile kuruldu.

İsrail’e nazaran KKTC’nin tanınmaması ise uluslararası konjonktür ve hukukun bir cilvesi.

İsrail ve KKTC, Filistinlilerin topraklarını ve Kıbrıs Cumhuriyeti topraklarını işgal ederek kuruldu.

Filistinlilerin bugün ellerinde Gazze, Batı Şeria ve Doğu Kudüs kaldı. İşgalci İsrail oralardan da atmaya çalışıyor onları…

Filistinliler ise Filistin ülkesinin neredeyse tamamını işgal eden İsrail’e karşı ‘sathı müdafaa yoktur hattı müdafaa vardır, o da bütün cihandır’ diyerek dünya çapında küresel bir mücadele veriyor.

Bu mücadelenin adı BDS’tir. İsrail’i Boykot, Yatırımların Geri Çekilmesi ve Yaptırımlar Hareketi… Kültürel, ekonomik, siyasi, diplomatik, sportif, askeri vb. alanlarda boykot. Avrupa ve Amerika’da birçok ülkede BDS hareketi terörist muamelesi görüyor. İsrail istihbarat teşkilatı MOSSAD’ın BDS ile özel bir mücadele birimi bile var. İki taraf da ciddiye alıyor bu işi: Çünkü konu başkalarının topraklarını işgal ederek var olan bir haydut rejimin varoluş meselesidir.

Filistinliler New York’ta bile İsrail’le BDS aracılığı ile mücadele ederken, bizim Rum gardaşlarımız işgalci dedikleri KKTC’nin maliyesini finanse ediyorlar.

Hiçbir konuda tutarlı olamayan ve ilkesizliğiyle kendi esaretini yaratan bir halktır Kıbrıslılar!

Muhakkak, ‘‘Rumlar alışveriş yapmasa nice olurdu halimiz’’ diye itiraz edeceksiniz; o da başka yazının konusu…

(6 Aralık 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author