Aziz Şah – Türkiye’den Kıbrıs’a nüfus taşıyarak demografik yapıyı değiştirmek için Şubat 1975’te imzalanan ‘Tarımsal İşgücü Protokolü’nden beri TC ile ‘alt-yönetim’i arasında protokoller imzalanır.
Sömürge protokolle yönetilir. Protokolün hazırlanmasında sömürge tebaalarının söz hakkı yoktur.
Denktaş’ın avukatı Fuat Veziroğlu’nun “Ticaret ve Sanayi Bakanı” olarak Türkiye’ye ilk kez gidişinde başına gelenler ders niteliğindedir. Veziroğlu şöyle der:
-“Kıbrıs İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Abdullah Tenekeci’yle toplantıya girdik. ‘Bu iş rutin bir şeydir. Her yıl yapılır. Bir şey hazırladık’ deyip imzalamam için önüme bir kağıt koydular”…
Önüne protokolü koyduklarında der ki:
-“Bizi protokolü müzakereye çağırdınız, şimdi okumadan imzalamamı istiyorsunuz”…
Veziroğlu, protokolü okuyunca bazı maddelere karşı çıkar:
-“Karşı çıktıklarım arasında bir madde vardı ki, iki devletten birinde belli bir konuda büyük bir yatırım varsa, diğer devlet o yatırımı yapmaz deniliyordu. Tenekeci’ye ‘Biz küçük bir devletiz ve büyüğe karşı küçüğü korumamız lazım. Siz küçüğe karşı büyüğü koruyucu bir ifade kullandınız burada”…
1975’ten beridir imzalanan bütün protokoller aynı niteliktedir: Türkiye, protokolün ürettiği ‘rıza’ karşılığında Kıbrıs Türk toplumunun hayat damarlarını keser. Egemenlik ve üretim alanlarını masseder (yutar).
Diyebilirsiniz ki, işgalci ve istilacıdır; sömürgeleştirirken istediğini yapar.
Sömürgeci ‘zor’la yaparsa şiddet direnişi doğurur. TC sömürgeciliği bunu protokoller aracılığıyla, yerli işbirlikçilerin ‘rıza’sı karşılığında, sahte seçim sandıklarıyla kurduğu ‘meşruiyet’ zemininde yapar!
Bu sebepten Baba Denktaş, seçimlerde boykota karşı ‘Mutlaka sandığa gidin, mutlaka oyunuzu kullanın, bu rejimin bekası için önemli’ derdi.
‘Beka’ dediği, ahaliyi işgal rejiminin meşruiyetine rıza göstermeye zorlamaktır. Meşruiyetin sorgulandığı yerde biat kırılır.
İşbirlikçilere imzalatılan ‘protokol’lerle bütün alanlara ‘rıza’ ile çökülmüştür. Kimse de kalkıp ‘‘TC hakkımızı gasp etti’’ demez; çünkü ‘protokol’ var!
Sanırsınız ki ‘protokol’ tanrı kelamıdır; oysa protokoller sömürgecinin kararnamesidir!
Veziroğlu itiraf edebildi ‘okumadan imzalaması için’ önüne protokol konduğunu; ya diğer işbirlikçiler?
Suyumuzda TC Su İşleri tekeli var, elektrikte AKSA tekeli var, karayollarında TC Karayolları Dairesi tekeli var, kıyılarımızda talan var, maliyede Dolar borçlandırma var, eğitim-kültür-sanat tarikatlara açıldı, MOBESE/E-Devlet zaten Ankara tekeli…
Bunların her birinin ayrı ayrı, bazılarının birkaç tane protokolü var!
Kim imzaladı bu protokolleri: En çok UBP ve CTP! DP, HP, TKP, TDP de ‘hükümet ortağı’ ve ‘bakanlık’ olarak imzaladı.
Günlük hayatta yaşadığımız sorunlar açısından en kritik protokoller olan karayolları, su, elektrik, maliye UBP ve CTP’nin okumadan imzaladığı belgelerdir!
-1988 tarihli karayolları protokolü ile yol inşası Türkiye’ye devredildi. Protokolü UBP imzaladı. 2021’de yeni protokolle köy yolları da kapsama alındı.
-2001 tarihli balıkçılık protokolü ile kıyılarımız talana açıldı. Protokolü İrsen Küçük imzaladı.
-2002 tarihli AKSA protokolünü UBP-DP imzaladı. 2009’da AKSA ile protokolü CTP-ÖRP 2024’e dek uzattı. Protokolü Ferdi Sabit Soyer imzaladı…
-2009 tarihli mali protokol ile Dolar borçlandırıldık. Ersin Tatar imzaladı.
-2016 tarihli su protokolü ile su tekeli Türkiye’ye devredildi. Protokolü CTP adına Ömer Kalyoncu imzaladı…
-2020 Mali Protokolü ile Ankara Kıbrıslılara siyaseti yasakladı. Herşeyin yetkisi Ankara’daki Kıbrıs İşleri Koordinatörlüğü’nde toplandı. İmzayı Tatar attı.
Her protokol bir esaret belgesidir.
(9 Aralık 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)