Aziz Şah – Seçim vaatleri havada uçuşuyor. Bütün partiler ‘halka hizmet’ için yanıp tutuşuyor. Kendi yollarını yapma yetkisi olmayan bir rejimde ‘parlamento’da yasa yapacaklar!
Her sene bu zamanlar aklıma 1988 TC-KKTC Karayolları Protokolü gelir. Çünkü yağmur yağar…
Yağmurlarda yollar dere olur, o dereler balçık olur, balçıkta gençler boğularak ölür…
1988’de imzalanan protokol ile Türkiye Kıbrıs’ın kuzeyindeki bütün karayollarına çöktü. O gün bugündür mühendissiz, vizesiz, projesiz yollar yapılır. Yollar mezar olur…
TC Karayolları Genel Müdürlüğü ile KKTC Bayındırlık Ulaştırma ve Turizm Bakanlığı arasında imzalandı protokol.
Dikkat edin! TC Karayolları Genel Müdürü ile KKTC’li bakan eşitleniyor: TC’nin bir bürokratı ile sözde seçilmiş bir bakan. Sömürge meselesi zaten ‘eşitsizlik’ meselesidir.
AKP döneminde başladı zanneder çoğu Türkiye’nin Kıbrıslı Türkleri aşağı görmesi. 1988’de de öyleydi. Hep öyleydi…
Erdoğan’ın ‘besleme’ demesiyle başlamadı…
TC-KKTC üst yönetim-alt yönetim makamları arasındaki eşitsizlik ta başından beri vardı. Çünkü ‘KKTC meclisi’ bir ‘egemenlik çatısı’ ya da ‘yasama organı’ değil, işgalin perdesidir…
AKP değiştirmedi düzeni. Sömürge hep protokollerle yönetildi…
Ayrıca, Mümtaz Soysal’ın hazırladığı KKTC anayasasında 90. Madde’ye göre Türkiye ile imzalanan anlaşmalar / protokoller “KKTC anayasası”na aykırı olsa bile yasa hükmünde sayılarak Anayasa Mahkemesi’ne götürülemez. Sömürgeci her ayrıntıyı düşündü!
1988 yılında imzalanan protokolde KKTC Başbakanlığı’nın ve Bakanlar Kurulu’nun bir yetkisi yoktur…
Bu protokolde “TC Karayolları Genel Müdürlüğü’nce KKTC’de yapılacak işler TC Bakanlar Kurulu’nun kararnamesi gereğince yürütülecektir” denir…
Protokol madde 4, fıkra 4 der ki:
“Bu PROJE Ankara kaynaklıdır. TC Karayolları Genel Müdürlüğü bu PROJE kapsamındaki yapım işlerini emaneten yapabileceği gibi ihale usulü ve taşeron eliyle de yaptırabilecektir. İhaleler Ankara’da yapılacaktır.”
İşte o gün bugündür “İhalelere Ankara’da çıkılır”…
Bu protokole göre KKTC’deki yetkili bakanlık sadece “hırdavatçı” ve “ofis boy”dur.
Derviş Eroğlu’nun kızı Resmiye Canaltay şöyle dedi:
“TC Karayolları’nın tek istediği şey, önünün açılması. Başka bir ülke buraya gelip bürokrasiyle uğraşmak istemez. Biz sadece önlerini açıyoruz, onlar da görevlerini yapıyorlar”…
Rauf Denktaş’ın oğlu Serdar Denktaş da şöyle demişti:
“Yol konusundaki ülke gerçeklerini de unutmamak gerekir. Yollarımız Türkiye tarafından yapılmaktadır. İstimlak bedelleri ve yol bakım onarımı ise yerel gelirlerimizle karşılanmaktadır”…
Türkiye’den müteahhit ve taşeron iş yapmaya gelince KKTC’nin bakanının görevi onlara kalacakları yerleri, kullanacakları “binek”leri, depoları, ofisleri ayarlamak. Onlara ve ailelerine oturma-çalışma izinlerini çıkarmak. Getirdikleri malzemelerden vergi almamak ve kolaylık sağlamak. Malzemeyi Kıbrıs’tan alıyorlarsa vergiyi düşürmek…
Protokol madde 5, fıkra 4 der ki:
“Mali konularla ilgili hususlar TC Başbakanlık Kıbrıs İşleri Müşavirliği prensip ve talimatları doğrultusunda çözümlenecektir…”
Yollardaki çukurların kaderi bile protokolle belirlenmiştir. Yol bakım-onarım çalışmaları “TC Başbakanlık Kıbrıs İşleri Müşavirliği tarafından her yıl için tefrik edilecek ödeneğe bağlı olacaktır”…
Protokole göre KKTC tek başına “çukur yamama” işlemi yapamaz. Yıl 1988, Karayolları’nın Geçici 10. Maddesi’dir bu!
TC Karayolları Genel Müdürü’nden talimat alan 50 tane vekil var ‘KKTC meclisi’nde. Bir tanesi de soramaz Ciklos’ta selde ölen 4 gencimizin ölümünden sorumlu mühendislerin adını…
(11 Aralık 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)