Aziz Şah – Bumerang gibidir gerçekler…
Ne kadar uzağa savurursanız savurun…
Döner dolaşır kafanıza iner!
-‘‘Selma Eylem’in konuşmasında söylediklerine hiçbir şekilde katılmadığımı, bunları reddettiğimi, tek tek ele almayı da gerekli görmediğimi, konuşmayı bütünüyle reddettiğimi söylemek zorundayım. Çünkü hiçbir şekilde kabul edilebilir şeyler değil söylenenler’’…
Bu sözler bildiğiniz gibi, 22 Ocak linççilerini hapisten çıkarıp salan Tufan Erhürman’ın sözleri…
Dahası, bu konuşmayı yaptığı akşam uçağa binerek Ankara’ya gitti. Layık olduğu şekilde havaalanında Vali Yardımcısı tarafından karşılandı…
Aklını sömürgeci efendiye kiraya vermemiş herkesin dile getirdiği gerçekleri dillendirmişti Selma Eylem. Konuşmanın bir kısmı şöyle:
‘‘-Kıbrıslı Türkler uzun yıllardır TC tarafından uygulanan sistematik asimilasyon ve saldırı politikalarına karşı var oluş mücadelesi vermektedir.
-Türkiye’nin de garantör olduğu Kıbrıs Cumhuriyeti’nin eşit ortağı olmaktan çıkartılıp, hakları gasp edilmiş, TC tarafından dayatılan paketler ve boyun eğen hükümetler aracılığıyla, uygulanan politikalarla Kıbrıs’ın kuzeyi bugün TC’nin arka bahçesi haline getirilmiştir.
-Tacizler, tecavüzler, kriminal suçlar her geçen gün artmaktadır. Casinolar, gece kulüpleri, kara para aklama, bet ofisleri, mafya, uyuşturucu, insan kaçakçılığının yanında TC bankaları, üniversiteleri ve otelleri ile ülke yeşil sermayeye peşkeş çekilmiş, Merkez Bankası’ndan polisine, askerinden sivil savunmasına, vakıflar idaresine kadar her kurumuna el konulmuştur.
-Nüfus politikasıyla demografik yapı bozulmuş, ekonomik paketler ve çıkarılan yasalarla alım gücü azaltılıp fakirleştirme, eğitim, sağlık gibi kamusal hizmetlerin bitirilmesi hedeflenmiş, siyasi, sosyal, kültürel, dini dayatmalarla beraber kıyıların ve çevrenin yağma talanı yanında özelleştirme adı altında Kıbrıslı Türklere ait tüm kurumlar TC sermayesine devredilmiştir.
-TC ile paralel götürülen eğitim sistemine 2011 yılından itibaren dini unsurların enjekte edilmesiyle başlayan ve Kuran kursları, din işleri yasasıyla dernekler, tarikatlar, külliyeler, cami bahçelerine yapılan oyun parklarıyla, işsiz öğretmenlerimiz iş beklerken, TC’den öğretmen görevlendirme dayatmasıyla toplum mühendisliği hedeflenmektedir.
-Eğitim aracılığıyla gerici, dinci, sorgulamayan, biat eden, farklılıklara tahammülü olmayan, bağımlı, boyun eğen bir toplum modeli yaratılmaya çalışılmaktadır. Kısacası, ekonomik, siyasi, sosyal, kültürel dayatmalarla dönüştürme çalışmaları her geçen gün dozu artırılarak sürdürülmektedir’’…
Bu konuşmanın üzerinden üç sene geçti. Geçen zamanda TC’nin Kıbrıs Türk toplumuna karşı yürüttüğü asimilasyon ve entegrasyon politikası daha da derinleşti. İşgal rejiminin pervasızca saldırdığı bu üç sene boyunca bu gerçekleri inkâr eden Tufan Erhürman da işgalcinin kukla meclisinde oturmaktaydı…
Bu üç senede, TC Elçisi ve iki General’den oluşan Üst Koordinasyon Kurulu perdenin arkasından çıkıp önüne geçti…
Artık KKTC Merkez Bankası’na Ankara’dan müdür atanması ya da GKK komutanının TC’den atanması yetmiyor. Polisin Ankara’daki Genelkurmay’a bağlı olması yetmiyor. 2020 Mali Protokolü ile tüm bakanlıklarına asgari 3 yetkiliden oluşan Proje Uygulama ve Takip Komisyonları adı altında kayyum atandı.
Yetmedi! Kıbrıslı öğretmenleri denetim altında tutmak için Türkiye’den okullarımıza ‘komiser’ pozisyonunda rehber öğretmen atanmaktadır. Burada ‘‘Kıbrıslı gençler işsizken, Türkiye’den öğretmen atanıyor’’ demeyeceğim; çünkü Türkiye’den buraya öğretmen atarken amaçları öğretmenlik yapması değil, ideolojik misyonerlik ve denetimdir.
Hâlâ Selma Eylem’in o gece arabölgede tek tek anlattığı gerçekleri inkâr etmeye devam ediyorsunuz, daha da küstahlaşarak! Ancak bumerang suratınıza doğru geliyor…
(25 Aralık 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)