
Aziz Şah – En yaygın yalana sarıldı herkes yine…
-Yargı bağımsızlığına dokundurtmayacağız…
-Yargı bağımsızlığı Kıbrıs Türk geleneğidir…
-Yargı bağımsızlığı kırmızı çizgimizdir…
Bunları söyleyen seçime giren sözde sol partiler!
Bir sosyalist, demokratik bir burjuva devletinde dahi yargının bağımsız olmadığını bilir.
Egemen sınıf kimse yargı da onun yargısıdır…
Avukat, komünist önder, Alman sosyal demokratlarının öldürttüğü Karl Liebknecht’in ‘‘klassenjustiz’’ dediği, ömrü boyunca en çok konuştuğu meselelerin başında geldi ‘‘sınıf-yargısı’’.
Demokratik bir burjuva devletinde bile yargı egemen sınıfın yargısı iken, Kıbrıs’ın kuzeyindeki işgal rejiminde bağımsız olabilir mi?
Ortalama demokratik bir ülkede yargının bağımlılığı yasalardan ileri gelir. Egemen kimse yasaları o yazar; mahkeme de yasaya tabidir!
Kıbrıs’ın kuzeyindeki işgal rejiminde ise iş daha yasalara gelmeden, kurumsal anlamda kilitlenmiştir:
Bir şikayetiniz olduğunda savcıya değil, Ankara’daki Genelkurmay’a bağlı polise gidersiniz…
Polis sizi darp ettiğinde polisi şikayet etmeye polise gidersiniz…
Polis TC Genelkurmayı’na bağlı olmasa bile bu başlı başına sorundur. Polis sivile bağlı olsa da, başbakanlığa ya da içişleri bakanlığına, bu da yargıya siyasi müdahaledir. Savcılığın yapması gerekeni polis yapmaktadır çünkü. Polis her halükarda ya sivilden ya askerden talimat alır.
Polisin askere bağlı olduğu ve başka ülkelerde savcıların yaptığı görevlerin bir kısmını üstlendiği bir yerde ‘Yargı bağımsızlığına dokundurtmayacağız’ demek trajikomik…
En son örnek: Asya bebek için yaşam hakkı eyleminde polis eylemcileri darp etti. Eylemciler ise polisi şikayet etmeye polise gitti…
Alın size yargı bağımsızlığı!
Kutlu Adalı cinayeti için Polis Genel Müdürü sözde ‘meclis’e ifadeye çağrıldığında, ‘‘Ben Ankara’dan talimat alırım, size ifade vermem’’ demişti. Böyle yargı bağımsızlığı mı olur?
Polis Yayla sahiline çıkan mültecilere ateş ederek vurdu. Soruşturulması ve yargılanması gerekirken madalya verdiler…
13 yaşındaki küçük Makhir askerin ortalığa saçtığı mühimmattan öldü, yargılama olmadı…
Şortunun ipiyle gözaltında ‘intihar’ ettiği iddia edilen tutuklunun soruşturması ‘yargı bağımsızlığı’ndan dolayı mı arada kaynadı?
Yargı tam da ‘klassenjustiz’ yani sınıf-yargısı olduğu için cezaevi mazbata mağdurlarıyla dolar taşar…
Bileşik Faiz Yasası gibi tefeci kanununun olduğu yerde yargı bağımsızlığı mı olur?
Bir taraftan emekçi edebiyatı yapacaksınız, diğer taraftan yargının sınıf karakterini inkâr edeceksiniz!
Askeri mahkemede yargılanan vicdani retçi Halil Karapaşaoğlu’nu hapse atarken yargıç şöyle demişti:
-“Güçler ayrılığı ilkesi uyarınca yasama ve yürütmenin görevini yargı üstlenemez”…
-“Yasadaki ifadeler sert ve saçma da olsa uygulanmak zorundadır”…
Askeri yargıç bunları söylerken sözde yasa yapıcı “Hükümet” ne demişti?
“Esas olan GKK’nın görüşleridir” demişti Kudret Özersay…
“GKK’ya sormamız lazım” demişti Tufan Erhürman…
İsteyen kendini kandırır işgal altında ‘demokrasi’ olduğuna, KKTC Meclisi’nin ‘yasa yapıcı’ olduğuna, yargının da bağımsız olduğuna…
Yargıdaki birinci sorun polisin savcılığın görevlerini üstlenmesi, ikinci sorun polisin bir yerlere bağlı olması, üçüncüsü İngiliz sömürge yasalarından bugüne anti-demokratik yasaların ‘değiştireceğiz’ diyenler tarafından güçlendirilmiş olması. Mesela CTP’nin son 10 yılda yaptığı Bilişim Suçları, Özel Hayatın Gizliliği ve Cumhurbaşkanına Hakaret Yasaları ifade özgürlüğüne vurulmuş prangadır.
Yargı bağımsız olsaydı, Ağır Ceza’da yargılanması gereken 22 Ocak linççileri alt mahkemede yargılanmazdı.
Yargı bağımsız olsaydı, 22 Ocak linççilerine alt mahkemede verilen hapis cezası CTP-HP-DP-TDP’nin Şartlı Tahliye Kurulu tarafından bozulmazdı.
Yargı bağımsız olsaydı, 22 Ocak linççilerini hapse atan Kıdemli Yargıç Tacan Reynar istifa ederken Baro susmazdı; Tufan Erhürman, “Tacan Reynar’ın istifası kendisini bağlar, kendi özelidir” demezdi; Yüksek Mahkeme, “İstifası ile neticelendirdiği davalar arasında bağlantı kurulması, en hafif şekli ile gerçeklerin çarpıtılması niteliğindedir” demezdi…
Yargı bağımsız olsaydı, ölüm tehditleri alan Kıdemli Yargıcın davası güdülürdü…
Reynar’a “Söyleyin o yargıca herhangi bir ceza verirse verdiği cezanın kat be katını ona ödeteceğiz, karşılığını bulacak” denirken yargı bağımsız mıydı?
AİHM içtihatı iç hukuk kabul edilir ve bu kararları uygulamaya cesaret eden insan haklarından taraf yargıçlarımız vardır. Ancak bu kararları alan yargıçların dahi kaderi Tacan Reynar için açılan ‘telefonunun ucunda’dır…
Bir yargıcın ‘insan haklarından taraf’ olması için ‘cesur’ olması gereken yerde yargı bağımsızlığından bahsedilemez…
Yargıçlarımız ifade özgürlüğü anlamında ders niteliğinde kararlar almıştır Lefkoşa Kaza Mahkemesi’nde. Ancak bu kararlara rağmen ifade özgürlüğüne dava yağmaya devam eder…
Lefkoşa’da alınan o kararlar bazen Mağusa’da geçmez. Bakmışsınız yasak şarkı dinlemekten biri tutuklanmış…
Bakmışsınız Kıbrıs’ın güneyinde savaş karşıtı eyleme katılmış Suriyeliler, kuzeye geçtiklerinde ‘Anayasal Suç’tan yargılanıyor.
Bakmışsınız güneyde cinayet işleyip kuzeye kaçanlar çok çok ‘askeri bölgeyi ihlal’ suçundan yargılanıp serbest kalıyor.
Mesele sistem meselesidir, sömürgecilik bir sistemdir, istisnalar sömürgeci sistemi bozmaz.
Yargı bağımsızlığı olsa seçimlerde yapılan açık müdahalelere ve seçim yasaklarının çiğnenmesine ses ederdi YSK!
TC Büyükelçiliği’ndeki müşavirler sömürge rejiminin bakanlarıdır…
Son olarak TC Büyükelçiliği’ne Adalet Müşaviri adı altında atanan da Adalet Bakanı’dır.
İşgalci rejimin hukuk dayatmasına karşı çıkarken olmayan bir yargı bağımsızlığının arkasına saklanmaktır ‘‘Yargı bağımsızlığına dokundurtmayız’’ diye slogan atmak.
Adalet Müşaviri nereden çıktı diye merak ederseniz…
22 Ocak saldırganlarını hapisten çıkaran CTP-HP-DP-TDP hükümeti tarafından imzalanan ADLİ İŞBİRLİĞİ PROTOKOLÜ’ne bakın!
Şimdi ise, en iyi yaptıkları işi yaparak aptala yatıyorlar. Adalet Müşaviri nereden çıkmış?
-Tufan Erhürman ve Kudret Özersay hükümetinin imzaladığı Adli İşbirliği Protokolü’nden çıktı!
‘‘Yargı bağımsızlığı onurumuzdur’’ diye slogan atanlara ise diyeceğim, önce ayaklarınız yere bassın…
Üzerine bastığınız zemini inkâr ederek mücadele edemezsiniz, kayan toprağın içinde boğulursunuz!
Sömürgeci ile mücadele yalanların arkasına saklanarak değil, gerçeği haykırarak edilir!
(7 Ocak 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)