Aziz Şah – Türkiye’nin burasını ilhak etmeye ihtiyacı yok. Çünkü kendisi yönetiyor…
Kaç kez bu gerçeği CTP’li ve TKP-BDH-TDP’li siyasetçilerin suratına vurdular Elçilik’teki ve askeriyedeki resepsiyonlarda…
İşgalin önünde perde olarak duruyor KKTC.
Onlar da sırası geldiğinde iş ola cumhurbaşkanı, iş ola başbakan, iş ola milletvekili olarak kuklalık görevini yaptı!
İlhak ve vilayet lafları havada uçuşuyor…
Türkiye’nin Kıbrıs’ın kuzeyini işgal ve istila ettiğini, Rumları evlerinden sürerek yerlerine Türkiye’den yerleşimci nüfus taşıdığını, bu taşınan nüfusun da işgalin adı olduğunu söylemeyenler ilhaktan ve vilayetleşmeden şikayetçi…
İşgal olmadan ilhak olmaz. İşgal neden, yerleşimci taşıma nüfus sonuç!
Yerleşik nüfus neden, ilhak sonuç!
İşgal neden, ilhak sonuç!
İşgal neden, TL sonuç. TL neden, devalüasyon ve enflasyon sonuç!
İşgal neden, TC ile imzalanan protokoller sonuç!
Protokoller neden (ilhakın diğer adı) entegrasyon sonuç!
İşgal ve yerleşimci nüfus neden, entegrasyon ve asimilasyon (Kansız Soykırım) sonuç!
Senelerce işgal dememek için kılıktan kılığa girenler hep bu iki kelimenin arkasına saklandı: Asimilasyon ve Entegrasyon!
‘İşgale hayır’ demekten daha kolay geldi ‘Asimilasyon ve entegrasyon politikalarına hayır’ demek.
Birleşmiş Milletler Soykırım Sözleşmesi’nin yazarı ve Jenosid/Soykırım kavramını yaratan hukukçu Rafael Lemkin ‘Kansız Soykırım’ı anlatmak için kullanır ‘Asimilasyon ve Entegrasyon’ kavramlarını. Kıbrıs’ta işgal dememek için kullanılan asimilasyon ve entegrasyon kavramları dünyada başka manalara gelir.
İlhak ve vilayetleşmeden bahsediyor Mustafa Akıncı…
45 sene siyaset yap, yarım asırda söylemeye cesaret edemediklerini ‘benden buraya kadar’ diyerek siyaseti bırakınca söylemeye başla.
Ancak işgal ve istila demiyor hâlâ Akıncı…
İşgal olmadan ilhak olmaz…
Akıncı işgal diyenlere karşı çıktı siyaset hayatı boyunca. Kıbrıs Cumhuriyeti topraklarında TC işgali olduğunu inkâr ederek, Ortak Cumhuriyet’in Rumlaştığını söyleyip durdu.
İşgal edilmiş Kıbrıs Cumhuriyeti topraklarında 12 Eylül Cuntası’nın kurduğu KKTC’yi sahiplendi. TC’nin sömürge kurumları ile teşkilatlanmış bu işgal rejiminin sözde federal Kıbrıs’ın ‘kurucu devleti’ olacağını iddia etti!
YKP’nin 1990’larda yaptığı Vilayetleşme tespitini 30 sene sonra fark etti Akıncı. Demir tavında dövülür, söz vaktinde söylenir.
Akıncı Ankara tarafından 18 Ekim 2020’de süpürülünce ‘‘Adı konmamış bir ilhak var’’ dedi. 1974’te başladı ilhak. Akıncı 47 sene sonra fark etti…
Bugün artık vilayet bile değiliz! Vilayetleşme tespiti eskidi. Vilayetin altındayız. Vilayetlerin statüsü olur, bizim rehinelikten başka statümüz yok.
Mustafa Akıncı yarım asırda işgale karşı çıkmadığı gibi, işgalin adı olan yerleşimci nüfusa da itiraz etmedi. Ta ki iş işten geçsin, yerleşiklerin oyuyla süpürülsün!
Yerleşik oyları ile İskele bölgesinde Ankara kendisini süpürünce şöyle demişti:
-“Türkiye’den gelip buraya yerleşen; çeşitli köylerde, mahallelerde yoğunlaşan insanlar var biliyorsunuz. Açıp bakarsanız onların sandıklarının nasıl kontrol altına alındığı açıkça görülüyor. Yani İskele bölgesindeki, Mağusa bölgesindeki birtakım köy ve mahallelerde Türkiye yönetiminin ağırlığı çok açık bir biçimde görülüyor. Zaten gelip çalışma yapan milletvekillerinin, TBMM’ye daha sonra dönüp övünmelerini sağlayan yöreler de buraları”…
‘Cumhurbaşkanı’ iken İskele’de ‘‘Çokkültürlülük zenginliğimizdir’’ diye konuşan Akıncı, aynı İskele bölgesinde yerleşiklerin oyuyla açık ara seçimde kaybettirilince müdahaleden bahsediyor.
İşgalin adı yerleşimci nüfustur. Vilayetleşme eskide kaldı, artık alt-vilayet konumuna düştük…
İşgal dememek için ilhak, yerleşimci nüfus dememek için vilayetleşme deyince gerçek hep yarım kalıyor. Yarım gerçek de gerçek değildir!
Gerçeği kabullenirseniz Türkiye’nin alt-vilayeti olan kuzey Kıbrıs’a karşı yürüttüğü İstirdat Projesi’ni anlarsınız.
Anlamayanlar mücadele edemez, gevezelik yapar!
(19 Ocak 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)