Aziz Şah – Sömürge meselesi ülke gerçeği meselesidir…
Sömürgeci devlet ülke gerçeğini ortadan kaldırarak, sömürgeci anakarayı ‘ülke’ olarak benimsetir.
Ülke gerçeğini yitirdiğinizde bağımsızlık ve hürriyet fikrini, kültürü ve kimliği yitirirsiniz. Hele ki üstüne bir de ülke bölünmüşse, bölünmüş ülke ile sömürgeci anakara arasında üç parçaya bölünürsünüz.
-Yurdum ikiye bölünmüş ortasından, hiçbir yarısını sevme, sömürgeci anakarayı sev diyor ‘anam!’…
Bağımsızlığını talep edeceğiniz bir ülke yoksa, hürriyet talep edecek bir bilinç yoksa, kimliğinin esir olduğunu, kültürünün imhâ edildiğinin farkında olan bir akıl yoksa, ülke gerçeği ortadan kalkmıştır.
Kıbrıs’ın kuzeyinde sömürgecinin yürüttüğü ilhak tartışmaları da bu ülke gerçekliğini parçalamak içindir. 1974’ten beridir Türkiye Kıbrıs’ın kuzeyini hem nüfusla ne protokollerle kolonileştirdi. Bu işgal rejiminin önünde perde olarak KKTC’yi kullanıyor, örtü olarak seçimleri, vitrin olarak da Kıbrıslı işbirlikçi partileri!
Türkiye bugün istese yerleşiklerin faşist partisi YDP tek başına iktidar olur. Ancak Ankara YDP’yi bile parçalayarak UBP’ye kattı. UBP, CTP ve DP gibi tescilli düzen partilerinin listelerine yerleştirdi yerleşik adayları. UBP’deki Bertan Zaroğlu da CTP’deki Yasin Yeni de bu politikanın sonucudur. Ankara’nın yürüttüğü bilinçli bir politikadır bu. Ancak yerleşimci sömürgeciliğin mantığını anlamayan Kıbrıslı ‘demokrasi şöleni’ ve ‘çok kültürlülük’ sanıyor bunu! Vitrinde Kıbrıslıyı tutup işgali perdeliyor.
Tasos Isak ve Solomos Solomou’nun cinayetleri ve Derinya linçinden dolayı INTERPOL’ün listesinde olan Erhan Arıklı’nın ‘başbakan’lığına hazır değil Ankara. Bir yerleşiği dünyaya açıklayamaz. Kıbrıslı partiler burada vitrine konuyor!
Vitrinde Kıbrıslı dururken yerleşimci sömürgeciliği kanser gibi yayılarak Rumların geri dönebileceği bir ülke bırakmıyor. Ülke gerçeğini ortadan kaldırıyor!
Birleşmiş Milletler bile, İsrail’i zaman zaman yerleşimci sömürgeciliğinden dolayı kınarken Türkiye’ye karşı 48 senede bu konuda tek bir açıklama yapılmadı.
İsrail de Arap işbirlikçileri ‘başbakan’ yapsaydı, bu kadar kınama almazdı BM’den. Vitrin önemli çünkü…
Ankara’nın yerleşiklerin faşist partisi YDP’yi parçalayıp UBP’ye katması ne kadar taktiksel ise, kendi yönettiği topraklarda ‘ilhak korkusu’ yaratmak için Ercan Havaalanı’nın Türkiye’nin İç Hat’larına dahil edeceği açıklaması da o kadar taktikseldir.
Ki o Ercan Havaalanının adını bile veren Ankara’dır! Senelerce uğraştı Dr. Küçük Vakfı havaalanının adı değişsin diye. Tatar’dan söz bile aldı. Ancak sonunda Vakıf da Tatar da tükürdüğünü yaladı.
Ercan Havaalanı’nın adını bile kendisi koyamayan/değiştiremeyen bir iradedir Ankara’nın rehinesi Kıbrıslı Türklerin iradesi. Yani, KKTC’nin İç Hat’lar yapılması meselesi kuklalara mal edilemeyecek bir konudur.
Ercan’ın Türkiye’nin İç Hatlarına dahil olması tartışması Türk sömürgeciliğinin irredantizminin (ilhakçı işgal siyaseti) günlük hayata yansımasıdır sadece.
Bu İç Hat tartışmasını açarak bile Ankara Kıbrıslı işbirlikçilerin yarısını işgalin perdesi KKTC’yi savunmak zorunda bıraktı. Ankara’nın her taarruzunda işgal rejiminin perdesi KKTC ütülenir. İşgale ve yerleşimci sömürgeciliğe karşı çıkamayanlar KKTC’yi savunurlar Doğuş Derya’nın örneğinde olduğu gibi:
-“Devleti biz kurduk, egemen ve eşitiz diye naralar atanlar, KKTC’nin devlet havalimanını bir vilayet havaalanı haline getirip devleti yok sayıyorlar. Attıkları her adımla devletin tüm yapılarını ortadan kaldıran bu zihniyete UBP’li arkadaşlar ne diyor bilmiyorum ama Kıbrıs’ı yurt bilen herkes buna izin vermeyecek!”
Sömürgeci rejimin irredantizmine karşı çıkamayınca, işgalin önündeki kutsal perde ‘KKTC devlet yapıları’na sarılıyorlar. Bunu yaparken de işgalcinin yerleşimci sömürgeciliği ile taşıdığı nüfusa bel bağlıyorlar. Kıbrıs’ı ‘‘yurt bilen’’ yerleşiklerin ilhaka karşı çıkmasını bekliyorlar…
İşte böyle, sömürgeci efendi KKTC’yi kutsatarak ÜLKE GERÇEĞİ’ni bir kez daha parçalatıyor yerli Kıbrıslıya!
(21 Şubat 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)