
Aziz Şah – Bugün 22 Ocak 2018 linçinin dördüncü senesi…
Eğer o gün öldürülseydik arkamızdan ne kadar uzun susulacağını öğrendiğimiz dördüncü sene!
Arkamızdan tek bir cümle söylenecekti:
-Onlar da yazmasaydı…
İnsanlık susan Kıbrıslılar gibi olsa, ‘onlar da yazmasaydı’ cümlesinin ardına sığabilseydi, bugün ne resim, ne müzik, ne edebiyat, ne tiyatro, hatta mağara resimleri bile olmayacaktı!
Geçen sene şöyle yazmışım:
-‘‘Bu sene 22 Ocak’ın üçüncü senesiydi. Olaydaki polis komutanlarının aldıkları pozisyona ve yargıya verilen talimata dair yeni şeyler öğrendik. 5’inci senesinde başka yeni şeyler yazılacak. 10’uncu senesinde başka. Bir gün ‘9 kayıp saldırgan’ın sırrı da çözülecek’’…
Bizim 22 Ocak’tan ilk öğrendiğimiz bir Linç Rejimi olduğuydu.
Linççilerin Elçilik tarafından gözaltından çıkarılmasından, AKP teşkilatının bunun için elçiliğe teşekkür etmesine, Ağır Ceza’da yargılanması gereken linççilerin Alt Mahkeme’de yargılanmasına, Kıdemli Yargıcın hapse attığı linç saldırganlarını Şartlı Tahliye Kurulu’nun ‘iyi hâl’den serbest bırakmasına Linç Rejiminin gözlerini, kollarını, ayaklarını ve en önemlisi gölgesini gördük.
Askeriyle, elçiliğiyle, polisiyle, yargısıyla, basınıyla LİNÇ’in nasıl bir rejim olduğunu gördük. Bizim o gün gördüklerimizi bugün göremeyenler var…
Linçin ellerini ‘emekçilerin elleri’ zannediyorlar!
O gün bir telefonla, yerleşimci sömürgeci nüfusun nasıl gazetenin önüne toplandığını öğrendik mesela. ‘‘Bize telefon geldi, ne olacağını bilmiyorduk… Sadece oraya gitmemiz söylendi, biz de gittik’’ diyen adamın 1 Milyon Sterline Mağusa-İskele-Yeniboğaziçi İmar Planı bölgesinde Rum malı sattığını öğrendik mesela. 800.000 Sterlini beğenmemiş, 1 Milyon Sterlin istemiş ısrarla!
İşte, yerleşimci sömürgeci nüfusun profili, yerleşiklerin lümpen ellerinin sınıf analizi…
Kıbrıslı kendini ‘yargımız bağımsızdır’ yalanıyla avuturken öğrendik ki linççileri yargılayan Kıdemli Yargıç,
-“Söyleyin o yargıca herhangi bir ceza verirse verdiği cezanın katbekatını ona ödeteceğiz, karşılığını bulacak” diye resmi ağızdan tehdit edildi…
Linç esnasında gazete binasına doğru yürüyen ve linç edilmekten yanındaki gazeteciler tarafından kurtarılan Mustafa Akıncı’nın üzerine yürüyüp ‘bizim cumhurbaşkanımız değilsin’ diyen yerleşikler 18 Ekim 2020’de Akıncı’yı oturduğu koltuktan indirdiler.
Henüz o koltukta otururken Mustafa Akıncı’nın hayatımızı kurtaran Polis Komutanı Ali Savaş Altan’a randevu vermediği dördüncü senedeyiz!
Akıncı’nın Komutanın hazırladığı linç raporunu kabul etmediği dördüncü sene…
Komutanın hayatımızı kurtardığı için komploya kurban gittiği dördüncü sene…
Linççilere göğsünü siper eden polislerin bir daha terfi alamadığı dördüncü sene! İşte bunu da bu sene öğrendik…
Ve artık Akıncı da yok. Oturmuyor dört sene önce Silihtar’da oturduğu koltukta…
Çünkü Ali Komutanın linç raporuna yazdıklarını okumadı. 22 Ocak 2018 linçinin raporunda yüzleşmeye korktuğu gerçekler Akıncı’yı 18 Ekim 2020 gecesi tarihin boşluğuna süpürdü…
Dönemin iş ola ‘başbakan’ı olan, polisin kendisine bağlı olduğunu söyleyen Tufan Erhürman da vermemişti Ali Komutana randevu. Ve dört sene boyunca 22 Ocak Linçi ile ilgili tek kelime etmedi Bay Tufan…
Kiminin ‘emekçi’, kiminin ‘çok kültürlülüğün parçası’ saydığı yerleşimci linççiler Devlet Bahçeli, Mevlüt Çavuşoğlu, Süleyman Soylu, Fuat Oktay ile görüştü her fırsatta. Bir fotoğraf albümü yaptılar onlarla!
22 Ocak’ta Avrupa-Afrika’yı linç edenler 18 Ekim’de Mustafa Akıncı’yı indirdi. 22 Ocak raporunda yazıyordu gelmekte olan…
Her sene yeni bir şey öğretecek bize 22 Ocak!
(22 Ocak 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)