Oz Karahan – “Öyle bir yer düşünün ki” diye başlamak isterdim ama “öyle” bir yerde yaşıyorsunuz.
İsminde “Kıbrıs” geçen emekli lokali “federalist” siyasi particiğin ve onun için koşturan kişinin Long Beach’te “Rum malı” üzerine illegal inşaatlar yapan bir firma tarafından finanse edildiği, hatta o firmanın sahibinin partinin yönetiminde olduğu bir yer.
İsminde yine “Kıbrıs” geçen başka bir emekli lokali “federalist” particiğin Omorfo’da yine “Rum malı” arsanın üzerine inşa edilmiş bir öğrenci yurdu ve Yerolakkos’da illegal olarak inşa edilen sanayi bölgesinde Ulusal Birlik Partili bakanların yardımıyla toprağa konduğu bir yer.
Bunlar sözde en “uçta” olan ama diğer tüm partiler gibi düzenin tam ortasında yer alan particiklerinizken, Kıbrıs’ın işgal bölgesinde “çılgın muhalif”lerinizin söylediklerine bazılarınız neden şaşırıyor bunu anlayamıyorum.
Bu topraklarda “iki bölgeliliği” savunmak ne ise “federalizmi” savunmak da odur.
Biri “fethedilen” toprakların helalliğini, diğeri ise “fetih” sonrası elde edilenlerin kılıç hakkı olduğunun “iki bölgeli” anlaşmalarla dünyaya kabul ettirilmesini savunur.
İkisinin de motivasyonu aynıdır, “tutulmuş köşeler”dir.
Ve işgal sonrasında yaratılan düzenin tutulmuş köşeleri arasında paslaşmalar da bu statükonun en büyük parçasıdır.
Yakın zamanda Halil Falyalı’ya da değinen Sedat Peker’in Kutlu Adalı cinayeti hakkındaki açıklamaları sonrasında kaleme aldığım “Dedektifçilik oynamayın, işgale ve Denktaş’a bakın!” yazımda değinmiştim, çok geçmeden günü geldi diye biraz daha açalım.
“Tetikçiler, plancılar, yataklık edenler, finansörler hepsi aranızda, hepsi sahte devlet KKTC vatandaşı ya da sermayeleri ile sağ ya da sol fark etmeksizin tüm siyasi partilerinizi ‘bağış’ yoluyla yöneten mafya, uyuşturucu ve karapara ağının bir parçası.”
Kıbrıs’ın işgal bölgesinde yaşayan birinin burada söylenmek istenenin ne olduğunu anlaması için bir lügata ihtiyacı yok elbet.
O günlerde eksik yazdığım şey, sadece “siyasi partiler”in değil birçok kişinin bu ağın parçası olduğu gerçeği.
Bu ağ statükonun sürmesini sağlayacak tüm cephelere kucağını açmış olan bir yapı…
Bugün o ağın başında olduğu iddia edilen Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a 20 yıllık liderliği sırasında işgal bölgesindeki “sağ ve sol” herkesin bir zaman kucağını açtığı gibi.
İşte bu yüzdendir ki, bu ağın hiçbir zaman bir parçası olamayacak olan, ne illegal toprakların üzerine inşaat, ne de bir avuç ganimeti “üniter Kıbrıs Cumhuriyeti’ne dönüş” ideali sebebiyle doğal olarak reddeden Kıbrıs milliyetçileri bugün bu sözde “sağ ve sol” herkesin hedefinde.
Daha önce anılmayan “üniter Kıbrıs” ve “Kıbrıs milliyetçiliği” tabirleri bugün kimsenin ağzından düşmüyor, kimileri “milliyet” kavramının ne olduğunu bilmeden “milliyetçiliğin her türlüsü kötüdür” diye propaganda yapıyor, diğerleri de birbirlerini “Kıbrıslılar Birliği” gibi örgütlere yakınlıkla itham niyetiyle bu terimi kullanma modasını başlatıyor.
Bütün bunların yanında herkes “ayarsızca” mafya güzellemesi yapanlara vurma yarışına girerken, öldürülen kişinin Recep Tayyip Erdoğan’ın sistemi içerisinde olduğu iddia edilen bir kişi olarak, bunun medya tarafından pompalandığı gibi “bir mafya cinayetine kurban” gidemeyeceği gerçeği dile getirilmiyor.
Dile getirilmiyor çünkü işgalden sonra oluşan tutulmuş köşeler düzenine son verecek “üniter Kıbrıs Cumhuriyeti’ne dönüş” fikrini savunanlar yani “Kıbrıs milliyetçileri” hariç herkes bu pisliğin bir parçası durumunda.
Bu kişinin ölümü sonrasında “Kıbrıslı olduğu için üzülenler” ile “mafya olduğu için sevinenler” olarak ikiye ayrılmış kişilerin atladığı bir konu daha var.
Her işgalden sonra kaçınılmaz olan süreç, yani işgalci tarafından işbirlikçilerin “tuttuğu köşeler”in ellerinden alınma sürecidir bu Kıbrıs’ta da!
Herşey açık:
Size ait olmayan malların üzerine yaptığınız inşaatlar ne de iş yerleri…
Hiçbiri sizlere ait değildi ve yarın da ait olmayacak.
Rumca konuşan Kıbrıslıların çalınıp elinize verilen o illegal refah “kiracılığınız” bitiyor.
Çünkü “tuttuğunuz köşeler” aslında işgalcinin oyununun bir parçası olarak bekçilik yaptığınız köşelerdi.
Ve bugün bekçilik süreniz doldu, o köşeleri illegal olarak tutma sıranızı işbirliği yaptığınız işgalciye vermeniz bekleniyor.
İşgalci sizden bunu beklerken bir zamanlar bu toprakları paylaştığınız ama ihanet ettiğiniz Kıbrıslı toplumunun yüzde 82’sini oluşturan Rumca konuşan Kıbrıslılar da sizden bir cevap bekliyor.
Ne diyorduk her zaman…
Hepsini istiyorsunuz!
Ama herşeyi kaybediyorsunuz.
Elinizde kalanları da kaybedeceksiniz yakında.
Vakit kalmadı artık, tercih zamanı…
O soruya bir cevap vermeniz gerek artık…
Ya Kıbrıs Cumhuriyeti, ya Türkiye Cumhuriyeti!
(13 Şubat 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)