Aile Çalıştayı: Kıbrıslı muhalefetin aynası!

Aziz Şah – Kadın kurtuluş mücadelesi insanlığın en eski hikâyesidir. Çünkü önce toprak ve kadın sömürgeleştirildi…

Sömürgeci efendimiz Ankara, bize bir Aile Çalıştayı yaptı Tatar ailesi ve İslamcıların karargâhı Evkaf himayesinde, TC Aile Bakanlığı uzmanlarının katılımıyla.

Kadın düşmanlığının uzmanları geldi Ankara’dan…

Gündem içerisinde ötelenen bir konudur her zaman kadın. Ne zaman yazmaya niyetlensem mutlaka ‘daha önemli’ bir konu çıkar. Basınımızda ne uzun soluklu feminist bir yayın varoldu ne de uzun soluklu bir feminist köşe yazarı bilinç taşımak için uğraştı. Aklınıza estiğinde, özel günlerde ya da bir kadın öldürüldüğünde yazdığınızda hükmü olmaz. Çünkü kayayı delen suyun ‘sansasyonu’ değil, damlaların sürekliliğidir!

Dönemsel heveslerle, milletvekili olmak için atılan ‘feminist’ çığlıklarla, adından söz ettirmek için yapılan sansasyonel eylemlerle, ‘feminist mücadele’yi maddi çıkara tahvil etmek için yapılan AB projeleri, İngilterelerde katılınan Work Shop-Think Tanklarla ve kişisel ikbal için ABD Büyükelçiliğinde alınan ‘eğitim’lerle erkek egemenlik yıkılmıyor; tozunu bile silkelemiyor bunlar ataerkinin!

Sözde toplumu dönüştürmek ve bilinçlendirmek için yapılan AB projeleri ile kadın, çocuk ve LGBT konuları ‘profesyonel aktivist’lerin mesleği oluyor sadece.

İşte bu liberal samimiyetsizlik yüzünden TC sömürgeciliğinin siyasal İslamcı iktidarı gelip burada Aile Çalıştayı yaptı; ancak ‘feminist bireyler’in gıkı çıkmadı!

Bireyler diyorum çünkü ‘feminizm’i kariyer yolunda bir basamak olarak görenler ‘kişisel ikbal’ kavgaları yüzünden tarumar ettiler kadınların kızkardeşliğini!

Bundan 10-15 sene önce olsa, Ankaralıların yaptığı Aile Çalıştayı’nı Kıbrıs’ta feministler basardı…

Ancak bu sürede kimi vekil oldu ‘feminist’lerin, kimi vekilliğe heveslendi, kimileri de AB-ABD’nin fonlu projeleriyle dönüştüler. Erkek egemenliği yıkıp, yerine zeytin ekeceğiz diye çıktıkları yolda emperyalist metropollerin ve işgal rejiminin kukla meclisinin cazibesine kapıldılar.

Çünkü koltuk ve kariyer istiyorsan sömürgeci efendiden, sömürgeciliğe diklenmeyeceksin. Bunu öğretti bu memlekette işgal rejimi herkese!

Sonuç ise, Ankara’dan sömürgeci bürokratlar gelip burada bir Aile Çalıştayı yaptı.

Eskiden olsa protesto edecek olanları da davet ettiler çalıştaylarına! Kimisi katıldı bu çalıştaya, kimisi sessizce izledi. Ancak davet edilmelerine rağmen hiçbiri sömürgeci rejimin böyle bir planı olduğu konusunda uyarıda bulunmadı. Konuyu kamuoyuna taşımadılar!

Herşey bittikten sonra sosyal medyada yazılan birkaç ileti ile kapandı bu konu da…

Kadın kurtuluş mücadelesi sömürgecilik ve savaş karşıtı mücadelenin omurgasıdır. Kadın mücadelesi liberalleşir ve bireyselleşirse, bağımsızlığını yitirir, emperyalizmin ve rejim partilerinin ‘kolu’ olursa; yani omurga eğrilirse geriye önünü göremeyen bir kambur kalır.

Filistin ve Kürt mücadelesinden kadın mücadelesini çıkardığınızda geriye hiçbir şey kalmaz. Savaş ve çatışma bölgelerinde kadınların anti-militarist barış ve adalet mücadelesini çıkardığınızda geriye bir enkaz kalır.

Bu sebepten bağımsız, ‘başına buyruk’ ve icazetsiz bir kadın mücadelesi önemlidir. İşte bu olmayınca Ankara’dan abiler gelip bize kadın, çocuk ve LGBT düşmanı, sömürgeleştirme sürecinin bir parçası olan AİLE ÇALIŞTAYI’nı dayatır.

Kuran kursları, Hala Sultan İmam Hatibi, Ankara’dan atanan öğretmenler, Çanakkale ile başlayan Türkçü-İslamcı ideolojik kamplar, Kapalı Maraş Açılımı, TRT’nin Bir Zamanlar Kıbrıs dizisi, Türk Tarih Kurumu’nun Urfa’da düzenlediği “Kıbrıs’ta Tarih Eğitimi Çalıştayı” ve TC Aile Bakanlığı’nın düzenlediği Aile Çalıştayı sistematik asimilasyon ve entegrasyon, yani kansız sömürgeleştirme sürecinin parçalarıdır.

Ormana baktığınızda ağacı, ağaca baktığınızda ormanı göreceksiniz. Sömürgecilik ancak detay ve bütünle birlikte analiz edilebilir ve mücadele edilebilir.

Bugün Kıbrıs’ta Aile Çalıştayı yapan akıl, 2021’de Urfa’da “Kıbrıs’ta Tarih Eğitimi Çalıştayı” yaptı. Urfa’daki çalıştayı örgütleyen ise Kıbrıslı bir feminist tarih öğretmeni!

Kişisel ikbal kavgasına girince akıl baştan uçar…

Kıbrıslı feminist tarih öğretmenimiz Eğitim Bakanlığı’na gider gelirken, orada Elçiliğin misyoner görevlileri ile tanışır. Kıbrıslı feminist, sömürgeci efendiye ‘tarih çalıştayı’ yapılması konusunda akıl verir ve Kıbrıs’ta tarih öğretmenlerini örgütler, sömürgeci için yemeği pişirir ve kotarır. Türk Tarih Kurumu’nun Urfa’daki “Kıbrıs’ta Tarih Eğitimi Çalıştayı” böyle düzenlendi!

Elçilik için gönüllü çalışıp ‘tarih çalıştayı’nı düzenleyen Kıbrıslı feminist bunu anlatırken ‘‘her platformda sözümüzü söylemek için oradaydım’’ der!

Platformu sömürgeci adına kuran sensin, amacı ‘kendi’ sözünü söylemek olan ‘kendi’ oluşturacağı bağımsız bir platformda bunu yapardı, bir Urfa kebabına tav olmazdı!

Kişisel ikbal kavgasına girince akıl baştan böyle uçar…

Köpeksiz köyde değneksiz dolaşarak yapılan Aile Çalıştayı da böyle oldu!

Ferdi Sabit Soyer’in ‘‘Ha tenis kursu ha Kuran kursu’’ sözüyle başlayan dönüşüm Aile Çalıştayı’na yol bağladı…

İnsan haklarını ‘İslamcı sosyal hizmet’ anlayışına indirgeyen, sosyal devletin yerine ikame edilen, İslamcı Evkaf ideolojisiyle yapıldı Aile Çalıştayı.

Bağımsız feministler dışındaki bütün dernekler TC Aile Bakanlığı’nın Aile Çalıştayı’na davet edildi ve bilgilerine getirilen bu çalıştayı gizli tuttular. Bağımsız feminist kadınlar çalıştay günü protesto etmeye gideceklerinde öğrendiler ki diğer feministler içeride çalıştaya katılmış!

Düşünün… Çocuklara tecavüz için ‘bir seferden bir şey olmaz’, ‘küçüğün rızası var’, ‘ben kadın-erkek eşitliğine inanmıyorum, çünkü yaradılışları farklı’, ‘Türk kadınları evinin süsüdür, erkeğinin şerefidir’, ‘AKP kadınları feminizmin kölesi değildir’, ‘örtüsüz kadın perdesiz eve benzer, ya kiralıktır ya satılık’ diyen bir zihniyetin Aile Çalıştayı!

Kıbrıs Türk Barolar Birliği İnsan Hakları Komitesi ‘sözümüzü kayda geçirmek için’ diyerek savunuyor çalıştayda yer almasını. Urfa’daki tarih öğretmenleri de sözlerini kayda geçirdiler…

Sözünü kayda geçirmek isteyen, böyle bir Aile Çalıştayı olacağını toplumdan gizlemez, açık eylem çağrısı yaparak Ankara’nın dayattığı çalıştayın sesini bastırırdı.

Aynı Kıbrıs Türk Barolar Birliği TC’nin dayatması olan Kapalı Maraş Açılımı toplantısına katılmayı reddederek protesto etmişti. Madem ki her platformda söz söylemek gibi bir amaçları vardı; oraya da katılır ‘uluslararası hukuka aykırı zorbalıktır yaptığınız’ derlerdi.

Kapalı Maraş Açılımı toplantısı, Tarih Eğitimi Çalıştayı ve Aile Çalıştayı’nın teknik olarak birbirinden bir farkı yoktur. Hepsi sömürgeci taarruzdur!

Selma Eylem’in ara bölgedeki konferansta dediği gibi, ‘‘TC tarafından uygulanan sistematik asimilasyon ve saldırı politikaları’’dır bunlar.

İşbirlikçi partilere, sömürgeci rejime ve emperyalist fonlara yedeklenmiş bir ‘sivil toplumculuk’la buraya kadar!

Yoksa bir Urfa kebap ve Urfa tatili karşılığı ‘tarih çalıştayı’ yaparsınız…

Mesele ormandaki ağacı görme meselesidir!

Kıbrıs’ta savaş suçlarıyla yüzleşme de kadının özne olduğu bir mücadeleyle olur ancak. Bu da TC Elçiliği ya da ABD Elçiliği ile iş tutan ‘feministler’in eyleyeceği bir iş değil…

Sömürgecilik karşıtı mücadele bütündür. Bağımsız bir kadın kurtuluş mücadelesi olmadan da olmaz. Kıbrıs’ın bağımsızlık mücadelesi kadın kurtuluş mücadelesinden ayrı değildir. Çünkü önce toprak ve kadın sömürgeleştirildi…

(23 Şubat 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author