Aziz Şah – Kıbrıs tarihini hiç bilmiyormuş gibi ‘Biz bugünler için mi mücadele ettik?’ diye hayıflanılır. O mücadelenin adı ‘Ya Taksim Ya Ölüm’dü…
1950’de AKEL Enosis, 1951’de Necati Özkan “Hatay gibi bağlanma” talep ediyordu; 1955’te İngiliz ikisinin arasını buldu Taksim diye!
Evet, bugünler için mücadele edildi…
Kıbrıslıların kendi kendilerini yönetme mücadelesi değildi bu. Kıbrıs ‘‘Ankara’dan mı yönetilecek, Atina’dan mı?’’ mücadelesiydi. Adayı bölüp rahat ettiler!
Üçüncü yol Muzaffer Gürkan, Ayhan Hikmet, Derviş Ali Kavazoğlu, Fazıl Önder, Dr. İhsan Ali’nin barış içinde birarada kardeşçe yaşama hayaliydi…
Üçüncü yol Enosis’e “hayır” dediği için AKEL’den aforoz edilen Plutis Servas, Adamos Adamantos, Vasos Vasiliu, Miltiadis Hristodulu ve Kostas Partasidis’in yoluydu.
Hain ilan edildiler!
Taksim’den Federe Devlet’e, ondan KKTC’ye giden yol hiçbir zaman kendi kendini yönetme mücadelesi olmadı!
14 Mart’ta Doğuş Derya işgalcinin kukla meclisinde “Otokrasi heyulası altında ezilen Kıbrıs Türk demokrasisi” başlıklı bir konuşma yaptı. ‘Otokrasi’ olarak tanımladığı Erdoğan rejiminin Kıbrıs’ın kuzeyine müdahale etmesinin sebebi UBP’nin davetiymiş!
Derya’yı dinlerken ‘Ya Taksim Ya Ölüm’den KKTC’ye uzanan yolun ‘kendi kendini yönetme ve demokrasi mücadelesi’ olduğunu zannedebilirsiniz:
-‘‘Sevgili UBP, YDP ve DP… Parti tüzüklerinizde cümlelere baktığınızda bütün partiler demokrasiden bahsediyor, hatta Demokrat Parti’nin isminde demokrasi var. Eğer demokrasi ile ilgili bir kaygınız varsa, bu ülkeye otokrasi ilan etmeyin. Müdahale davet etmeyin. Hak ve özgürlükleri kısıtlayan politikaların aracısı taşeronu olmayın. Bu saatten sonra eğer kendi koltuklarınızı korumak için sürekli otokrasiye davetiye çıkarmaya devam edecekseniz tüzüklerinizden o demokrasi kelimelerini lütfen kaldırın, isminizi değiştirin… Seçimlere müdahale edilmesi, kabinenizde kimlerin olacağına, başkalarının karar vermesine izin verecekseniz –hiç sataşma değil, ben sosyolojik bir yerden söylüyorum bunu- Ulusal Birlik Partisi bu ülkenin bir kurumudur, TMT geleneğinden gelen bir partidir, birilerinden icazet almak için mi kuruldu UBP? Kendi kabinesini belirleyemeyecek duruma mı getirildi UBP? Veya bu UBP’ye yapılıyorsa sizin eliniz armut mu topluyor?.. Eğer siz partinizin kapısını müdahaleye sonuna kadar bu şekilde müdahaleye açarsanız, ev sahibi ile misafir karışır’’…
TC’nin Kıbrıs’taki işgal rejimini ve kurumsal sömürgeciliğini inkâr edince komik duruma düşersiniz…
-1973’te CTP’li Ahmet Mithat Berberoğlu TC Elçiliği’nde tehdit edildi.
-1981’de Ankara adına İlter Türkmen Özker Özgür’e ‘‘CTP-TKP-DHP hükümetine izin vermeyiz’’ dedi.
-2013’te hükümeti belirlemek için yapılan CTP PM toplantısında ‘‘Alo ben Beşir’’ diye Özkan Yorgancıoğlu arandı.
Bu sütun sığmaz TC’nin sadece CTP’ye yaptığı müdahaleleri sayıp dökmeye!
CTP mi davet etmişti tüm bu müdahaleleri?
Eğer tarihimizde bir ‘müdahale daveti’ olduysa, o Talat’ın davetiydi! 2009 yılında Mehmet Ali Talat, Zerren Mungan ve Hasan Erçakıca’ya Erdoğan’ı seçimlere müdahale edip CTP’yi kazandırmaya çağırdığını söylüyordu:
-“Ben zaten onlara söyledim… Yardım edin CTP’ye de kazansın… Çeşitli yollardan mesela, kriz nedeni ile paket yapın. Ben bunu da söyledim Erdoğan’a”…
Doğuş Derya gibi, ‘otokrasiyi davet etmeyin, müdahale çağırmayın’ derken dönüp aynaya bakacaksınız.
Derya ‘Hak ve özgürlükleri kısıtlayan politikaların aracısı taşeronu olmayın’ diyor UBP-DP-YDP’ye…
Doğuş Derya’nın “Mütevazı olmayacağım, bunu CTP milletvekilleri yapmıştır” dediği Özel Hayatın Gizliliğinin Korunması Yasası’ndan gazeteciler yargılanır bugün; Bilişim Suçları Yasası’ndan bir sürü insan sosyal medyada yazdıklarından dolayı polislik ve davalık oldu; MOBESE yasası CTP’nin eseri; Cumhurbaşkanına Hakaret ve Hükümeti Küçük Düşürmeyi CEZA YASASI kapsamına CTP soktu!
UBP’si CTP’si beraber kazdınız bu toplumun mezarını. Başkalarına ders verirken kimse kendi tarihini unutmasın!
(21 Mart 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)