Yasak Kitap Davası: SÖMÜRGE İDARESİNİN KEYFİ

Aziz Şah – 22 Ocak linçinden sonra Polis-Elçilik-Savcılık üçgeninde yaşanan skandallar dizisine sesini çıkaran bir insan hakları derneği, bir baro olmadığı için geldik bugünlere…

Avukatlığın ezelden beridir en popüler meslek olduğu, yarım asır eski sömürge savcısı bir avukatın gardiyanlık yaptığı bu toplumda, insan hakları mücadelesi verilmedi…

22 Ocak 2018 linçinden beri Ankara bütün sinir uçlarımıza dokundu, ne zaman refleks vereceğimize baktı…

Baskı mücadele edenlere uygulanır. Hâlbuki mücadele etmemek için direniyor Kıbrıslı Türkler!

Linç, ev baskını, tutuklama, Ankara’da ve Lefkoşa’da dava, ‘Kara Liste’ ile Türkiye’ye giriş yasağı, ‘‘Sığınılacak tek limanımız Türkiye’’ diyen ‘toplum lideri’nin tarihin çöplüğüne süpürülmesi, Anayasa Mahkemesi’ne ayar, işbirlikçilere azar…

Direnenleri değil, en çok işbirlikçilerini azarladı Ankara!

Bunca baskıya ve ilhak politikalarına karşı direnmemek için inatla direnen bir topluma neden baskı yapar ki sömürgeci efendi?

Canavarın karşısında ölü taklidi yaparak kurtulmaya çalışan bir ahali…

Ölü taklidi yaparak kurtulamazsınız!

Ankara temsili hedefler seçerek saldırıyor. Bunlar üzerinden geriye kalanlara gözdağı veriyor…

En soldan en sağa dokunmadık kesim bırakmadı!

23 Nisan çocuğu gibi ‘bakanlık koltuğu’na bir günlüğüne oturtulup indirilen ama gıkını çıkaramayan koca koca adamlar mı istersiniz, yoksa parti meclisi üyesinin evi ‘yasak kitap’tan basılınca “Kitap tasarrufu dışında başka iddialar da ortaya konuluyorsa bunların da değerlendirilmesi gerekecektir” diyerek savcı ağzıyla konuşan parti başkanı mı?

Ankara bizi test ediyor, sınavdayız!

Sorulara yanlış cevap vermemiz gerekiyor, duymasını istediği şeyleri değil, duymaya tahammül edemediği sözcüklerle konuşmak gerekiyor…

Ankara’nın yanlışı bizim doğrumuzdur!

12 Mart 2019’da Bengül Gargınsu’nun evine baskın yaptı polis. İçinde Selahattin Demirtaş’ın öykü kitabının da olduğu ‘yasak kitaplar’ buldu…

Sömürgecilik çifte standart demektir.

Sömürgeci metropolde serbest olan bir kitap, sömürgede yasak olabilir. İstanbul’da ‘‘best seller’’ olan Demirtaş kitabı Diyarbakır’da ve Kıbrıs’ta ‘‘suç delili’’ sayılabilir. Bu durum ‘keyfi’dir. Yasalarla belirlenmez. Sömürgeci efendinin keyfi nasıl isterse öyle olur…

O kadar keyfidir ki sömürgedeki idare, üç sene önce 12 Mart 2019’da polisin ev baskınıyla ‘ele geçirdiği’ kitapların davası için dün 25 Mart 2022’de mahkeme önündeydik…

Bu 3 sene boyunca Bengül Gargınsu ve kızı Simge Alıcı’nın serbest dolaşım ve sağlığa erişim hakları engellendi. Bu başlı başına bir insan hakları ihlali ve ‘cezalandırma’dır zaten!

Baskı direnişle orantılıdır. Direnmeyen bir topluma baskı uygulamak bile sömürgeci için zordur, gerekçelendiremez. Bu sebepten bazı ifade özgürlüğü davalarında ‘beraat’ çıksa da rejim bizi dava sürecinde cezalandırır. Yıllarca yurtdışı yasağına maruz kalırsınız, mahkemeye gider gelirsiniz, tutuklu yargılanmasanız bile bu bir cezalandırmadır.

12 Mart 2019’da, yani 12 Mart 1971’de Türkiye’de askerin yönetime el koymasının yıldönümünde, polisin yaptığı baskınla ‘ele geçirdiği’ kitaplar için mahkemenin önündeydik dün…

Kıbrıs’ın kuzeyinde askerin yönetime el koymasına ve muhtıra yayınlamasına gerek yoktur. Çünkü 20 Temmuz 1974’ten beridir idare askerdedir. Emirnameler ve keyfi kararlarla idare ediliriz…

O kadar keyfidir ki TC’nin Kıbrıs’ın kuzeyindeki Sömürge İdaresi, zamanında İngiliz sömürgecilerinin EOKA bağış toplayamasın diye yaptığı yasa ile “Yasadışı cemiyete ait yayın bulundurma” suçundan öykü kitabı tutuklanır!

(26 Mart 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author