Aziz Şah – Kıbrıs’ın işgal bölgesinde sağcılar ‘devlet’i, kendine solcu diyenler ‘anayasa’yı dilinden düşürmez…
Devletin ve anayasanın olmadığı BİRİNCİ, İKİNCİ VE ÜÇÜNCÜ DERECE ASKERİ BÖLGELER’den oluşan Kıbrıs’ın kuzeyinde olmayan devlet ve anayasanın siyasal söylemin merkezine oturması bir travmadır.
Hukuk/anayasa ve devlet, belirli mücadeleler sonucunda çatışan taraflar ve toplumsal çelişkilerin dengede durmasını sağlayan kurallar ve kuralların uygulayıcısıdır. Ne hukuk ne de devlet kutsaldır. Taraflar arasında denge bozulduğunda ve hukukun yarattığı rıza ile devletin zoru çelişkileri kontrol edemediğinde yeni kurallar konur. Anayasa değişir, devlet yıkılır ya da yeni bir rejim kurulur; olağanüstü hâl, darbe, iç savaş, devrim gibi olaylar hukuk ve devlet dengeyi daha fazla koruyamadığı için vuku bulur.
Ne sağcılarımızın dediği gibi ‘devlet ilelebet yaşar’, ne de kendine solcu diyenlerin dediği gibi ‘anayasamızın falanca maddesine göre’ diye siyaset yapabilirsiniz!
Sağ ve sol temsil ettiği sınıfların ve grupların çıkarları için yasaları ve anayasayı değiştirmek için mücadele eder. Çünkü her iktisadi dönüşüm bir anayasa değişikliği demektir.
Kıbrıs’ın kuzeyinde ne devlet ne anayasa vardır; Ankara’da Kıbrıs İşleri Koordinatörlüğü, Lefkoşa’da iki TC’li general ile Büyükelçiden oluşan Üst Koordinasyon Kurulu ve onlara bağlı kurumlar vardır.
Kıbrıs’ın kuzeyi bir tımarhanedir. Bu kadar uluslararası hukukun dışında olup ama bu kadar çok hukuktan bahsedilen bir siyasal alan yoktur yeryüzünde.
Dünyanın hiçbir yerinde siyasal mücadelenin çerçevesini anayasa belirlemez. Hele ki bu anayasa darbe anayasası ise!.. ‘‘Denktaş tehdit ettiği için elimiz titreyerek KKTC’ye evet demek zorunda kaldık, anayasanın değişmeyeceği konusunda TC Elçisi bizi kandırdı ve KKTC kurulduğu gün ağladık’’ diyen Kıbrıs Türk solunun bugünkü sürdürücülerinin tek argümanı ‘KKTC anayasası’!
-“Siyasi görüşümüz yoktur. Türkiye ne derse, Türkiye ne isterse onu yaparız” diyen Doktor Küçük’ten, ‘‘Siyasi görüşümüz yoktur, KKTC anayasasına göre konuşuruz’’ diyen solculara geldik…
Diyeceğim ki, her konuda olduğu gibi Türkiye solunu taklit ediyorsunuz. Türkiye solunun en sağı bile 12 Eylül anayasasına bu kadar tapınmıyor.
Kaldı ki KKTC anayasası denilen metin 12 Eylül Rejimi’nin eseridir. Kaldı ki ‘sol’un tapındığı bu ‘anayasa’ Geçici 10. madde ve 90. madde ile askıdadır!
Sömürgeci rejim her ayrıntıyı düşündü:
İç ve dış güvenliği Türkiye’ye devreden Geçici 10. Madde buradaki işgal için paravandır sadece. Kıbrıs’ın kuzeyinin pis işler çevrilen bir kara delik olarak kalmasında inat eden Türkiye siyasi bir çözüm istemediğini her şekilde gösteriyor.
2017’de Crans Montana’da Türk tarafının ‘‘Çözüm olsun, 15 sene sonra duruma göre görüşürüz garantörlüğü’’ demesi ve 2021’de Cenevre’den beridir Mağusa ve Ercan limanlarının açılması önerisini TC Devleti’nin inatla reddetmesi Türkiye’nin Kıbrıs’ta bütün çözümlere karşı olduğunun delilidir.
Her detayı düşündü sömürgeci: KKTC anayasasında 90. Madde’ye göre Türkiye ile imzalanan anlaşmalar/protokoller “KKTC anayasası”na aykırı olsa bile, yasa hükmünde sayılarak Anayasa Mahkemesi’ne götürülemez.
Çünkü sömürge protokolle/kararname ile yönetilir. Anayasa Mahkemesi de Ankara ile imzalanan protokole karışamaz. Yani sizin kutsal anayasanız bir işe yaramaz!
Siyaseti illa ki hukuk temelinde yapmak istiyorsanız KKTC anayasası değil; insan hakları sözleşmeleri, AİHM kararları ve diğer uluslararası sözleşmelere dayandırın…
Sizin tuzaklarla dolu işgal hukukunu savunmanız bizi bataklığa sapladı!
Hem federal çözüm isteyen, hem KKTC anayasasını savunan, hem de Kıbrıs Cumhuriyeti idaresine ‘‘Anayasayı uygula!’’ diyen Kıbrıs Türk solu toplumumuzu diri diri mezara koydu.
(28 Mart 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)