Filistin ve Kıbrıs: Bir kardeşlik hikâyesi

Savaş esirleri: 1974 Kıbrıs-1948 Filistin

‘‘Ve bu yüzden,

Dilersen, ben o adam olduğumu söylerim

Kanatlarını açıp çöle doğru uçan Cahiliye dönemi şairi olduğumu

Ve Yahudiler Taberiye Gölü’nde yüzmeden önce bir Yahudi olduğumu

Ve gün dönerken güneş çarpmış bir Arap olduğumu…

Ve geride kalmış bir kaya, bir zeytin ağacı olduğumu.

Tüm ülke ev oldu, ama ben bir yabancıydım orada.

İsa’nın vatanında bir Müslüman, çölde bir Katolik’tim.

Bunlar benim yaşam biçimimi değiştirmedi, sadece unutmadım

Çölde doğduğumu ve kabuklaşmış hakikat ağacının gölgesine ulaşana kadar ışıkla dolaştığımı

O ağacın meyvesinden tattım.

Sonsuza kadar aforoz edildim,

Akan ve nehre bir daha asla geri dönmeyen su gibi, dönmekten aciz…

-Selman Masalha-

***

(Aşağıda okuyacağınız yazıyı Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nin bir yayın organı için yazmam rica edildi. Onlara gönderdim, siz de buyurun…)

***

Aziz Şah – Kıbrıs, Kürdistan ve Filistin Batı Asya’nın bağrında emperyalizmin kök saldığı üç coğrafi sorundur. Farklı bağlamlarda kıyaslanabilecek bu üç ulusal sorun ve sömürge meselesi çözülmediği müddetçe bölge halklarının barış, eşitlik, kardeşlik, ekmek ve özgürlük taleplerinin içinde kanser gibi yayılacaktır emperyalizm, sömürgecilik, ırkçılık, mezhepçilik ve Siyonizm.

Kıbrıs ve Filistin hem denizden iki komşu hem de iki eski Osmanlı ve İngiliz sömürgesi olarak bölünme ve işgali iç içe geçen süreçlerle yaşadı.

Filistin’in hikâyesi 1917’de İngiliz sömürgecilerinin Filistin ülkesini Siyonistlere “vadetmesi” ile başlar. Kıbrıs’ın hikâyesi ise 1878’de Osmanlı’nın Kıbrıs’ı İngiltere’ye kiralaması ile başlar.

1920’lerden itibaren İngiliz emperyalizmi taksim politikasını Filistin’de uygulamak için bir sürü paramiliter çete kurdurdu Siyonistlere. Haganah, Igun, Lehi, Stern en ünlüleridir. 1947’de İngiltere Filistin’in taksim planını ortaya koydu.

Benzer bir paralellik Kıbrıs’ta önce EOKA’nın İngiliz sömürgeciliğine karşı başlattığı Enosis (Yunanistan ile birleşme) mücadelesinde; daha sonra NATO konsepti çerçevesinde TMT ve EOKA-B tarafından yürütülen paramiliter savaş ve darbe süreciyle karşımıza çıkar.

Haganah, Igun, Lehi, Stern Filistinlileri terörize ederek hem göçe zorladı hem de 1948 taksim ve işgalinin koşullarını hazırladı.

Kıbrıs’taki paramiliter terörün farklı aşamaları olsa da, kabaca Filistin’de olduğu gibi, zamanı dolan sömürgeciliğin Kıbrıs’ta ilelebet yaşaması için Kıbrıslılar terörize edilerek ayrıştırıldı, kantonlara toplandı; toplumların ayrı bölgelerde toplanmasıyla taksimin koşulları hazırlandı. NATO’nun 1974’te darbe ve işgalle Kıbrıs’ı bölmesinin zemini hazırlandı.

Filistinlilerin bir farkı vardı Kıbrıslılardan. Yahudisi, Müslümanı, Hristiyanı ve diğer etnik gruplardan Filistinliler Kıbrıslılara kıyasla homojendi. Bunu kırmak için dünyanın dört bir tarafında yaşayan Siyonist Yahudileri yerleşimci-yerleşik olarak Filistin’e taşıdılar.

Filistin’in aksine Kıbrıs’ta Türkçe ve Rumca konuşan Kıbrıslılar vardı. Dışarıdan nüfus taşımadan Kıbrıslıları bölmek için yeterince ideolojik enstrüman ve yerli işbirlikçi mevcuttu.

23 Ekim 1936 tarihinde İngiliz sömürge valisi Richmond Palmer Londra’ya gönderdiği raporda şöyle diyordu:

“Adada gelecekte de bir siyasal rahatlığımızın olabilmesi için, yönetimi istisnalara da yer verecek bölgeler temeli üzerinde sürdürmeliyiz. Böylece, Kıbrıs milliyetçiliği kavramı -ki, Enosis aşınmış bir değer durumuna geldiğinde, bu yeni kavramın yükselişi kaçınılmaz olacaktır- mümkün olduğunca uzak bir geleceğe itilip, karanlıkta bırakılabilecektir.”

Tarih 1936, İngiliz sömürge valisi “Enosis aşındığında Kıbrıs milliyetçiliği yükselecek” diyor. Mümkün olduğunca öteleyelim diyor Kıbrıslılık bilincinin gelişip toplumların kaynaşmasını… Bunu da “bölgecilik” (“İki bölgeli, iki toplumlu Kıbrıs”!) temelinde yapalım diyor. 1936’da İngiliz sömürge valisinin ‘‘bölgecilik’’ dediği süreç 1963’ten sonra paramiliter terörle başlayıp 1974’ten sonra son şekli veriliyor. 1974’ten sonrası da Filistin ile Kıbrıs’ın ortak kaderi olan Yerleşimci Sömürgeciliği!

Filistin tarihi ile Kıbrıs tarihi paralel gider…

İngiliz sömürge valisi Londra’yı Kıbrıslılık bilinci konusunda uyardığında tarih 1936’ydı. O tarihte Filistin’de sömürgeciliğe karşı 3 yıl sürecek bir ayaklanma başlamıştı! 5.000 Filistinli tutuklandı 2 bini hapisle cezalandırıldı, 148’i idam edildi ve 5.000’den fazla ev yıkıldı…

Filistin’de 1936-39 ayaklanmasına karşı İngiliz’in kullandığı metotla 1955’ten sonra Kıbrıs’taki böl-yönet politikası aynıdır. Filistin’deki halk ayaklanmasını başta Haganah olmak üzere dönemin paramiliter Siyonist terör örgütleri ile bastırdı. Kıbrıs’ta ise İngiliz’e karşı eylem yapan EOKA’ya karşı Türkçe konuşan Kıbrıslıları Auxiliary Polisi yaptı.

Filistin’de 1947-48 taksim ve işgalinin, Kıbrıs’ta 1974 taksim ve işgalinin koşulları böyle oluşturuldu.

Filistin 1948’den sonra 1967 ve 1973’te de işgal edildi. Her yaz yapılan “küçük savaşlar” devam etti.

Filistin’in taksim planını 1947’de ortaya koyan İngiliz emperyalizmi, 1950’lerin ikinci yarısından itibaren birkaç farklı taksim planını Kıbrıs için de devreye sokar.

1947-48’de Siyonist çetelerin yürüttüğü işgal harekâtı ile İsrail kuruldu. 1974’te NATO operasyonu ile Kıbrıs bölünerek (1971 Lizbon NATO Dışişleri Bakanları Zirvesi’nde alınan kararla) etnik olarak homojenleştirilmiş iki bölgeye ayrıldı.

Siyonist çeteler ise Filistinli Müslüman ve Hristiyanlara karşı etnik temizlik yürüterek Filistin’de korsan bir devlet kurdular.

Sonuç itibarı ile Filistin’deki 1947-48 savaşı ile Kıbrıs’taki 1974 işgali aynı yere vardı. Başkalarına ait topraklar üzerinde kurulmuş iki korsan yapı: İsrail ve KKTC.

1948’de 700.000 Filistinli göç ettirildi…

1974’te ise 165.000 Rum ve 45.000 Türk Kıbrıslı göç ettirildi…

1948’e nakba diyor Filistinliler. Yani felaket…

1974’e “barış ve özgürlük bayramı” diyor Türkiye!

İsrail’in Filistinli mültecilerin yerine, Türkiye’nin de Kıbrıslı mültecilerin yerine taşıdığı nüfusla karşımıza Yerleşimci Sömürgeciliği çıkıyor: Ne Siyonistlerin ne de TC Devleti’nin işgal ettikleri toprakları dolduracak bir nüfusu yoktu.

İşgal edilen Filistin topraklarını dolduracak nüfus olmadığı için İsrail dünyanın dört bir tarafından Yahudileri işgal edilmiş Filistin’e yerleşimci olarak taşıdı.

İşgal edilen Kıbrıs topraklarını dolduracak nüfus olmadığı için Türkiye de Anadolu’dan öncelikli olarak Türkçü-İslamcı kökenli nüfusu işgal edilmiş Kıbrıs’a yerleşimci olarak taşıdı.

Burada Yerleşimci Sömürgeciliği’nin en önemli ayağı olan İSKÂN konusu çıkıyor karşımıza.

İşgal edilmiş toprakların iskânı için Kıbrıs’ın işgal bölgesinde ve işgal edilmiş Filistin’de çıkarılan yasa birbirinin aynısıdır!

Bu yasanın Kıbrıs’taki adı İTEM’dir (İskân, Topraklandırma ve Eşdeğer Mal Yasası), korsan İsrail’deki adı Mevcut Olmayanların Mülkleri Yasası’dır.

Kıbrıs’ta İTEM ile esas mal sahiplerinin taşınmaz mallar üzerindeki mülkiyet hakkı ortadan kaldırıldı. Bu işgal mevzuatıyla mallar Türkiye’den taşınan yerleşimci nüfusa tapulandı ve satılmasının ‘yasal’ kılıfı oluşturuldu.

Türk ve Siyonist sömürgeciliğin iskân yasaları birbiri ile aynıdır!

‘Mevcut Olmayanlar’ tabiri 1948 işgali ile evinden, toprağından, yurdundan zorla sürülerek mültecileştirilen Filistin halkını tanımlamak için kullanılıyor. Bu şekilde tanımlanan mültecilerin evlerine dönmeleri, mülklerinin iadesi ve tazminat talebi reddediliyor. 1950’de Mevcut Olmayanların Mülkleri Yasası yürürlüğe konarak mülklerin yağma edilmesinin yasal mevzuatı oluşturuldu.

Burada altını çizelim: Aynı ‘Mevcut Olmayanlar’ mantığıyla İTEM Yasasının öncülü ‘yabancılara ait taşınmaz malların tahsis ve değerlendirmesini düzenleyen’ 32/1975 ile 33/1975 no’lu yasalarla, ‘yabancı’ diye tanımladıkları Rum ve Ermenilere ait taşınmaz malların kontrol yönetim ve tahsisi Bakanlar Kurulu’nun yetkisine verildi. Daha sonra bu yetki İmar, İskân ve Rehabilitasyon Bakanlığı’na devredildi.

İşgal edilmiş Filistin’de Filistinliler yasa ile ‘Mevcut Olmayan’ ilan edildi…

İşgal edilmiş Kıbrıs’ta Rum ve Ermeniler ‘yabancı’ ilan edildi…

Tıpkısının aynısı ırkçı iki rejim!

Kıbrıs’taki işgalci Türk sömürgeciliği ve Filistin’deki işgalci Siyonizm ikiz kardeştir. Hem uyguladıkları sömürgeleştirme yöntemleri hem de yarattıkları ‘sorun’u Birleşmiş Milletler masasında müzakere etme ve ortaya koydukları ‘kırmızı çizgiler’ bağlamında İsrail ve Türkiye tamamen aynı noktada durur.

Kıbrıs’ın 1968’de Beyrut görüşmelerinden başlayıp 2000’lerin başında Annan Planı ile zirveye ulaşan çözümsüzlük sarmalı, Filistin’de Camp David ve Oslo gibi ihanete dönüşen müzakere süreçlerine uzanır.

Kıbrıs’ta ve Filistin’de BM eli ile yürütülen müzakerelerin amacı da aynıdır: İşgalin meşrulaştırılması ve işgal altındakilere kabul ettirilmesi.

Kıbrıs’ta ve Filistin’de günün sonunda Türkiye ve İsrail’in vardığı yer aynıdır: “İki devletli çözüm”…

Yerleşimci Sömürgeciliği ile Kıbrıs ve Filistin sorunlarını yaratan Türkiye ve İsrail’in müzakerelerde tartışmaya açmayı kabul etmediği en önemli konu da silah zoruyla evlerinden-topraklarından atılan ve işgal rejiminin çıkardığı yasalarla mülklerine el konan MÜLTECİLERİN GERİ DÖNÜŞ HAKKI’dır.

2021’de ise Türkiye ve İsrail aleyhinde aynı savaş suçu dolayısıyla Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde dava dosyalandı. Başkasının toprağını işgal ederek oraya yerleşimci nüfus taşıma suçundan…

Kıbrıs’ta 1974 ve Filistin’de 1948’den sonra yaşananların failleri olarak Türkiye ve İsrail’in insanlığa karşı işledikleri suçlar aynıdır. Bu savaş suçları onları kardeş yapar. Yerleşimci Sömürgeciliği ile yarattıkları sorun ve kendi yarattıkları soruna ürettikleri sözde ‘İki Devletli Çözüm’ birbirinin aynısıdır.

Bizim çözümümüz de aynıdır: Tek ve bir Filistin devleti ile tek ve bir Kıbrıs devleti.

Kıbrıs Kıbrıslılarındır, Filistin Filistinlilerindir!

(17 Nisan 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author