Aziz Şah – 1970 ilâ 1976 arasında Kıbrıs’ta TC Büyükelçisi olarak bulunan Asaf İnhan, yerleşimci nüfus sömürgeciliğinin yürütücüsü ve sorumlusunun 20 Temmuz 1974 harekâtının başbakanı Bülent Ecevit ile Ecevit’in Maliye Bakanı Ziya Müezzinoğlu olduğunu anlatır.
22 Mayıs 2022 tarihli ‘‘Kıbrıs’ta yerleşimci sömürgeciliğinin başı: Bülent Ecevit ve Ziya Müezzinoğlu’’ başlıklı yazımda, Türkiye İş Bankası Yayınlarından çıkan Gül İnanç’ın BÜYÜKELÇİLER ANLATIYOR-TÜRK DİPLOMASİSİNDE KIBRIS (1970-1991) kitabından aktardım.
Asaf İnhan, Kıbrıs’ın kuzeyine nüfus taşımak için ‘kılıf’ olarak kullanılan 1975-Tarım İşgücü Protokolü’nün TC ile KTFD arasında sözde imzalandığı sırada Büyükelçi olarak bulunmaktaydı.
KTFD yönetimi tarafından Türkiye’den ‘nüfus talep edilmiş’ gibi gösterilerek imzalanan bu protokol sırasında Büyükelçi olarak bulunan İnhan, Kıbrıs’tan nüfus talebi olmadığını belirterek özetle şöyle der:
-‘‘Kıbrıs’tan istek olmadı. Başbakan Ecevit’in ve o zaman Maliye Bakanı olan Ziya Müezzinoğlu’nun hemen giriştiği, biraz da acele ile sağdan soldan toplanan insanlarla, toplum yapısının takviyesi düşüncesi üzerinde durdukları anlaşılıyor.
-Kıbrıs yetkililerinin böyle bir istemi olmadığı gibi Büyükelçilik’ten de bu yönde bir yaklaşım söz konusu edilmemişti.
-Büyükelçiliğe bağlı olan Yardım Heyeti’ne Sayın Müezzinoğlu’nun bu girişimleri ile geniş bir UYGULAMA TİMİ eklenmişti; bu görevliler kendilerini uygulamalarda daha serbest hissediyor ve öyle hareket ediyorlardı’’…
Önceki yazılarda yazdıklarımı tekrar etmek istemiyorum ancak varacağım noktaya gelebilmek için bazı hatırlatmaları kısaca yapmak durumundayım.
TC Maliye Bakanı Ziya Müezzinoğlu –bugünkü adı TC Büyükelçiliği Kalkınma ve Ekonomik İşbirliği Ofisi olan- YARDIM HEYETİ’ne eklemlediği UYGULAMA TİMİ ile yürütüyor Kıbrıs’a yerleşimci nüfus taşınmasını.
Yerleşimci nüfusun Rum evlerine yerleştirilmesinden sorumlu bakan müsteşarı Hakkı Atun’un anılarından da biliyoruz ki, TC Yardım Heyeti ile çalışan UYGULAMA TİMİ TC Toprak ve İskân İşleri Genel Müdürlüğü ve TC Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü-Toprak Komisyonu’ndan oluşuyordu.
Buraya kadar yazdıklarımız eski bilgilerin tekrarı: 1974’ten sonra Kıbrıs’ın kuzeyine –Büyükelçi Asaf İnhan’ın deyimi ile- ‘nüfus takviyesi’ Kıbrıs Türk Liderliği’nin talebi olarak değil, doğrudan Ankara’nın bir demografi mühendisliği olarak TC Başbakanı Bülent Ecevit ile Maliye Bakanı Ziya Müezzinoğlu’nda vücut bulan bir devlet politikasıydı. 1975-Tarım İşgücü Protokolü yerleşimci nüfus politikasının bir kılıfıydı sadece…
***
Türkiye’de iki kitap yayınlandı son yıllarda Kıbrıs’a taşınan nüfus konusunda: Hatice Kurtuluş ve Sema Purkıs’ın Türkiye İş Bankası Yayınları’ndan çıkan ‘Kuzey Kıbrıs’ta Türkiyeli Göçmenler’ kitabı ile M. İnanç Özekmekçi’nin Gazi Kitabevi’nden çıkan ‘KKTC’de Türkiyeli Göçmenler ve Siyaset’…
Kitapların isimlerinden başlıyor falso: Göçmen!
Silah zoruyla yurdundan kovulan Rumların evlerine ve topraklarına taşınan/yerleştirilen nüfus hiçbir şekilde ‘göçmen’ olarak tanımlanamaz. Bu nüfus valizini alıp gelmedi buraya, devlet ve kanun eli ile taşındı! Dahası, Kıbrıs’ta yerleşimci nüfusu araştıran Türkiyeli akademisyenlerin dili varmıyor Türkiye’ye işgalci demeye. Türk ordusunun Kıbrıs’a çıkış gerekçesi ‘‘Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Anayasal Birliği’ni ve Toprak Bütünlüğü’nü sağlamak’’…
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin adaya çıkış gerekçesi ortadayken, ateşkes sağlanır sağlanmaz evlerinden zorla atılan insanların yerine Türkiye’den nüfus taşınıyor, taşınan nüfus gemiden iner inmez TC kimlikleriyle oy kullanıp Türkiye’nin istediği ‘Kıbrıslı lideri’ ve ‘parti’yi seçiyor, Rumların malları taşınan bu nüfusa dağıtılıyor, taşınan nüfusa verilen mallar için Kıbrıs’ın kuzeyindeki rejim ‘tapu’ çıkarıyor…
Ama Kıbrıs’a taşınan nüfus üzerine çalışan Türkiyeli akademisyenlerin dili varmıyor ‘işgal’ demeye…
1974’e kadar Kıbrıslılar arasında Kıbrıs Cumhuriyeti’nin anayasal nizamı sorunu varken; 1975’ten itibaren Türkiye’nin taşıdığı nüfusla YERLEŞİMCİ NÜFUS SÖMÜRGECİLİĞİ meselesine dönüşüyor Kıbrıs sorunu.
Türkiye yürüttüğü yerleşimci nüfus mühendisliği ile Kıbrıslı Türklerin Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki anayasal eşitliğinin, yönetme hakkının ve insan haklarının önüne set çekiyor. İşgal istilaya dönüşüyor, yerleşimci nüfus sömürgeciliği Kıbrıslı Türkleri Kıbrıs’ın kuzeyinde azınlığa düşürüyor, Rum mültecilerin kendi evlerine dönme hakkını gasp ediyor…
Bu fotoğrafa bakan akademisyen-yazar-solcu ise ‘Türkiye işgalci değildir’, ‘Kıbrıslıtürkler Türkiyelileri sevmez, dışlar, ötekileştirir’, ‘Kıbrıslılar ırkçıdır çünkü Türkiye’nin Kıbrıs’a taşıdığı nüfusa karşıdır’ der…
Atladıkları çok önemli bir şey var ama: En ırkçımız Eleni ve Maria’dır!
Evinden zorla atılan Eleni…
Tecavüze uğrayan Maria…
Silah zoruyla topraklarından sökülüp sürgün edilen mülteci zeytin ağacıdır en ırkçımız!
‘Irkçılık’ kavramının kullana kullana içini boşalttınız: ‘Irkçı’ olmayana ırkçı diyorsunuz, ırkçı olana da diliniz varmıyor ‘ırkçı’ demeye!
Kıbrıs’ta yerleşimci nüfus üzerine konuşan akademisyen, yazar, solcu fark etmez, sormayı unuttukları en önemli soru şudur:
-Türkiye’den taşınan nüfusun Kıbrıs’ta yerleştirildiği evler boş muydu?
Bu soruyu kimse sormuyor…
Yoksa, Filistin’i işgal eden yerleşimci sömürgeci Siyonistlerin ‘‘Filistin boş bir arazi idi, biz de gelip yerleştik’’ dediği gibi, ‘‘Kıbrıs’ın kuzeyi boş bir arazi idi, biz de gelip yerleştik’’ mi diyorsunuz?
Boş değildi ne Kıbrıs ne Filistin…
O zaman sorun şu soruyu:
-Bu insanlar neden gitti?
-Ecevit’in dediği gibi ‘Türk ordusu sadece Türklere değil, Rumlara da barış getirdi’yse neden evlerini terk etsin Rumca konuşan Kıbrıslılar? Dayalı döşeli evi olan bir insan neden evini terk edip çadırda yaşasın?
Türkiye’nin Kıbrıs’a taşıdığı yerleşimci nüfus üzerine yüzlerce sayfa yazıp, ‘‘Onbinlerce Eleni neden evlerini bırakıp gitti?’’ sorusunu sormuyorsanız, ya fildişi kulelerinde esirsiniz ya da cevaptan korkuyorsunuz…
Mesela Özekmekçi, ‘KKTC’de Türkiyeli Göçmenler ve Siyaset’ kitabında (S. 51) Kurtuluş ve Purkıs’ın ‘Kuzey Kıbrıs’ta Türkiyeli Göçmenler’ kitabından aktarıyor:
‘‘1974 Harekâtı’ndan sonra Rumlar’ın Ada’nın güney kesimine GÖÇMESİyle birlikte geriye BOŞALMIŞ köyler, şehirlerde mahalleler, iş yerleri ve çökmüş bir toplumsal düzen kalmıştır. Türkler ve Rumlar’ın artık homojen bir biçimde Ada’nın iki ayrı kesiminde toplanması Kıbrıslı Türk siyasi liderlere, bu coğrafyada bir vatan yaratabileceklerine dair kuvvetli bir özgüven sağlamıştır’’…
Belli ki üç ayrı akademisyen aynı fikirde: Türk ordusu barış getirmiş adaya, bunun üzerine Rumlar varlarını yoklarını bırakıp ‘göç’müş güneye, köyler mahalleler iş yerleri ‘barış geldiği için’ boşalmış!
1974’e kadar Kıbrıslı Türklerin ‘vatanı olmayan’ Kıbrıs ‘vatan’ oluvermiş aniden…
‘‘Türkler ve Rumlar’ın artık homojen bir biçimde Ada’nın iki ayrı kesiminde toplanması’’ sözündeki ‘homojen’ kelimesi ise etnik temizliğin-demografi mühendisliğinin itirafıdır. 1971 NATO Lizbon Zirvesi kararıdır bu!..
Soru gayet basit: Bu bir işgal ve istila değilse, Türkiye garantörlükten doğan hakkıyla Kıbrıs Cumhuriyeti’nin anayasal birliği ve toprak bütünlüğü için askeri müdahalede bulunduysa, Rumlar neden güneye ‘göç’üyor?
Güneye sürülen Rumlara ‘göçmen’ diyorlar, evlerinden atılan Rumların evlerine Türkiye’den taşınan nüfusa da ‘göçmen’ diyorlar. Bu nasıl iştir?
Silah zoruyla evlerinden sürülen insanlar ‘göç’ etmez: Sürgün edilir. Evlerine dönecekleri günü beklerler. Bu sebepten 1974’ten beridir Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kendilerine tahsis ettiği Türk evleri ve kamu mülklerinde KİRADA OTURUR Rum mülteciler; tapuları yoktur.
‘Bir acıya kiracıdırlar’ Metin Altıok’un deyişiyle…
***
‘‘1975 Tarım İşgücü Protokolü’’ örtüsü altında yürütülen demografi mühendisliği konusunda, M. İnanç Özekmekçi’nin ‘KKTC’de Türkiyeli Göçmenler ve Siyaset’ kitabında karşıma 1934 İSKÂN KANUNU çıktı!
-‘‘Onbinlerce Eleni neden evlerini bırakıp gitti?’’ sorusunun cevabı 1934 Kanunu’dur.
Kıbrıs’ta savaş 1974’te oldu, Kıbrıs’a nüfus 1934 İskân Kanunu’na göre taşındı!
Özekmekçi’nin kitabından (S. 57-60) aktarıyorum:
‘‘Şubat 1975’te imzalanan Tarım İşgücü Protokolü’nün ardından 2 Mayıs 1975’te Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, üzerinde ‘ÇOK GİZLİ’ damgası vurulu ve sınırlı sayıda nüshada basıldığı ibaresi yer alan ‘Kıbrıs Türk Federe Devletinin İstemi Üzerine Kıbrıs’ın Türk Bölgesindeki İşgücü Açığının Türkiye’den Gönderilecek İşgücü İle Kapatılmasına İlişkin Yönetmenlik’ başlıklı yönetmenliği yayınlamıştır. 7/9514 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlüğe giren yönetmenlikle, Kıbrıs’ın Türk Bölgesi’ne gönderilecek olan iş gücünün önceliklerinin ne olacağı, bu iş gücünün hangi ölçütlere göre seçilip değerlendirileceği ve gruplandırılacağı, hangi bölgelerden ve ne türden ailelerden oluşturulmasına öncelik verileceği tespit edilmesi amaçlanmıştır. Yine, iş gücü gönderim görevini yapacak olan bir teşkilatın kuruluş ve işleyiş esaslarını, gönderim süresince izlenecek yöntemleri ve tüm bu sürecin mali olarak nasıl karşılanacağı belirlenmiştir (madde 2).
Yönetmenliğin üçüncü maddesinde; tarım, sanayi, turizm ve diğer hizmet sektörlerinde istihdam edilmek üzere Ada’ya gönderilebilecek beş grup sayılmıştır. (…)
Yönetmenliğin beşinci ve altıncı maddeleri de gönderilecek tarımsal ve vasıfsız iş gücünün hangi bölgelerden ve ne tür ailelerden seçileceğini saptamaktadır. Maddelerin ‘ruhu’, resmi makamların İşgücü Protokolü’yle ortaya çıkacak nüfus hareketliliğinin Ada’daki sosyal yapıda bir değişime neden olacağının farkında olduklarını ve bu değişimin mümkün olduğunca az sorunlu atlatılması gayretini taşımaktadır. Diğer yandan iş gücü protokolü Ada’daki üretken Türk nüfusunu sadece artırmak değil, bunun kalıcı olmasını amaçladığından göçmenlerin, Ada koşullarına intibak etmekte zorlanmayacakları ve geriye dönüş kaygısı taşımayacakları yörelerden seçilmesi tasarlanmıştır.
Buna göre, (…) Ada’ya gönderilen ailelerin Türk vatandaşı olması ve anadillerinin Türkçe olması (…) öngörülmüştür.
Tarım iş gücü olarak gideceklerin seçiminde şu gruplara öncelik tanındığı yönetmenliğin yedinci maddesinde belirtilmiştir.
-Yerleşik durumda olmayan göçebeler,
-Yapılan veya yapılması planlanan barajlardan göl sahası içinde kalan veya kalacak köyler,
-6831 sayılı Orman Yasasının 13/b maddesi kapsamına giren Orman İçi köyler,
-Topraksız nüfusun yoğun olduğu köyler,
-Tarihi ve turistik değere sahip yerler üzerinde kurulmuş köyler.
Aileler açısından öncelik ise hiç ya da yeterli toprak sahibi olmayanlar ile yeterli gelir getiren bir işe veya mülke sahip olmayanlara tanınmıştır (madde 8). Türkiyeli göçmen nüfusun Ada’daki kalıcılığını sağlamanın bir diğer yolu da, bu yönetmenliğin 20. maddesinde öngörülen göçmenlerin ne sebeple olursa olsun Türkiye’ye geri dönmeleri ya da Kıbrıslı makamlarca geri gönderilmeleri durumunda masraflarının karşılanmayacak olmasıdır:
‘Madde 20: (…) Çeşitli maddelerle, Kıbrıs Türk Federe Devleti tarafından Türkiye’ye iade edilmelerine karar verilenlerin, sair şekilde dönenlerin dönüş masrafları karşılanmaz ve bunlar dönüşlerinde 2510 ve buna ek 1306 sayılı kanun hükümlerinden yararlanamazlar’.
Yönetmenlikte atıfta bulunulan 2510 sayılı temel kanun 21.06.1934 tarihinde yürürlüğe giren ve kapsamında ‘Göçler, Mülteciler, Göçebeler, Gezginciler ve zorunlu hallerde yerli halktan naklen İskâna tabi tutulanların girdiği ‘İskân Kanunu’dur…’’
***
Hep derler ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ‘çadır devleti’ değildir. İşte delili:
Kıbrıs’a taşınan nüfus 2 Mayıs 1975’te Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı’nın ‘ÇOK GİZLİ’ damgalı yönetmenliği ile 1934 İSKÂN KANUNU doğrultusunda yerleştirilmiştir.
1934 Kanunu Türkleştirme kanunudur. Bu sebepten yönetmenliğe göre Kıbrıs’a yerleştirilen ‘‘ailelerin Türk vatandaşı olması ve anadillerinin Türkçe olması’’ şartı var.
-‘‘Onbinlerce Eleni neden evlerini bırakıp gitti?’’ sorusunun cevabı buradadır. Bu soru da yanlıştır. Doğrusu şudur:
-‘‘Onbinlerce Eleni neden evlerinden sürüldüler?’’
Cevabı: Türkçü nüfus demografi mühendisliğinin ruhu olan 1934 İskân Kanunu’nu uygulayabilmek için onbinlerce Eleni evinden sürgün edildi ve 1974’ten beridir kirada yaşar.
Gazete sayfası bitti. Kıbrıs’ta yerleşimci nüfus sömürgeciliğinin ruhu 1934 İskân Kanunu’nun detaylarına başka bir yazıda gireceğim.
Burada sorulması gereken soru şudur: 1974 Harekâtı bir İŞGAL değilse, Türkiye sınırları içindeki iskân politikasını belirleyen 1934 Kanunu’nun Kıbrıs’ta ne işi var?
2 Mayıs 1975’te TC Dışişleri Bakanlığı’nın Kıbrıs’a yerleşimci nüfus taşınması için yayınladığı yönetmenlikte atıfta bulunulan 2510 sayılı İskân Kanunu’ndaki amaç hem encümen mazbatasında hem de bizzat kanunla ilgili tamimde ‘DİLDE, KANDA, KÜLTÜRDE BİRLİK’ olarak açıkça yazılır. (Aktaran Nevzat Onaran, Türk Nüfus Mühendisliği 1914-1940, Kor kitap, s.281)
İşgal altındaki yurduna sahip çıkan Kıbrıslılara ‘ırkçı’ diye saldıran utanmazlar ırkçılık görsün: ‘DİLDE, KANDA, KÜLTÜRDE BİRLİK’ amaçlayan yerleşimci sömürgeciliği ırkçılığın kendisidir!
(5 Haziran 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)