Hikmet, Gürkan, Adalı’dan bize: Kıbrıs Kıbrıslılarındır!

Ateş gazetesinden Cumhuriyet’e, Cumhuriyet’ten Avrupa-Afrika’ya…

HİKMET, GÜRKAN, ADALI’DAN BİZE: KIBRIS KIBRISLILARINDIR!

Aziz Şah – Ankara’nın koltuğa oturttuğu Ersin Tatar ‘Kıbrıs Kıbrıslıların değildir’ diye buyurdu, hem de Kıbrıs Kıbrıslılarındır dediği için TC Özel Harp Dairesi tarafından öldürülen Kutlu Adalı’nın ölüm yıldönümünde…

Tatar bir şey dedi mi, ahali tersini söyler. Bir gün kazara ‘süt beyazdır’ dese, ahali inadına ‘süt siyahtır’ diyecek…

Tatar’ın çıkıp ‘Kıbrıs Kıbrıslıların değildir’ demesi bu anlamda önemlidir. Yıllardır yerleşimci sömürgeciliğinin ürettiği korkuyla bastırılan Kıbrıs Kıbrıslılarındır gerçeği infilak etti!

1947’de Ateş ve 1961’de Cumhuriyet gazetelerinde, 1958’de ‘Bizim Radyo’da Nâzım Hikmet ve 1977’de Devrimci-Yol dergisinde Kıbrıslı devrimci gençler tarafından dile getirildi ‘Kıbrıs Kıbrıslılarındır’ gerçeği…

İşgalden sonraki dönemde Arif Hasan Tahsin ve Kutlu Adalı’lardan Avrupa-Afrika gazetesine uzun bir tarihi var ‘Kıbrıs Kıbrıslılarındır’ parolasının.  

Nâzım Hikmet’ten Ayhan Hikmet’e, Ahmet Gürkan’dan Kutlu Adalı’ya uzun bir tarihi olan Kıbrıs Kıbrıslılarındır sözü Kıbrıs’ın işgal bölgesinde bütün ‘mahalleler’in karşı olduğu bir sözdür. Faşist de karşıdır, federalist de karşıdır, hatta ve hatta ‘Kıbrıs Cumhuriyetçisi’ olduğunu söyleyenler de küçümser bu sözü…

Çünkü Türkçe konuşan Kıbrıslılar ne istediğini bilmeyen bir sömürge topluluğudur.

Her mahallenin bir nedeni var ‘Kıbrıs Kıbrıslılarındır’ sözünden uyuz olmak için, ama temelde yatan korku TC’nin taşıdığı yerleşimci sömürgeci nüfusu rahatsız etmektir.

Türkiyeli yerleşimci nüfustan oy istemek ve onlara hitap etmek üzerinden siyaset yapıyorsan, sömürgeciliğin karşısına dikilip Kıbrıs Kıbrıslılarındır diyemezsin. Çünkü sömürgeci için Kıbrıs Türkiye’nin malıdır. Buraya kimlikle gelmek bile ağırlarına gider, trafiğin Türkiye’deki gibi sağdan değil de soldan akması canlarını sıkar, hukuk sisteminin Türkiye’deki gibi Kontinental değil de Anglosakson olmasını hazmedemezler. Çünkü Kıbrıs Türkiye’dir onlar için!

Yerleşimci sömürgeciliği koca bir ülkeyi çalmak üzerine kurgulanmıştır. Hırsızla hak ve hukuk üzerinden bir diyalog geliştiremezsiniz. Kıbrıs Kıbrıslılarındır sözünden uyuz olanların temelinde yerleşimci sömürgeciliğinin bu ideolojik altyapısı vardır.

Tarih boyunca hep sömürgeciler tarafından yönetilmiş ve tarihi işgalcilerin geliş-gidiş kronolojisiyle yazılmış bir ülkede, vakti zamanında İngiliz sömürgeciliğine karşı dillendirilmiş bir sözün Türk sömürgecileri rahatsız etmesinden daha normal bir şey olamaz.

Kıbrıslı yurtseverleri İngiliz sömürge yasalarıyla yargılayan bir Türk sömürgeciliğinin İngiliz sömürgeciliğine karşı atılan bir slogandan rahatsız olmasından daha doğal bir şey olamaz.

Silihtar sarayına hep İngiliz’e tabi olan Kıbrıslıları oturtan Türk sömürgeciliği, zamanında İngiliz sömürgeciliğine karşı atılan Kıbrıs Kıbrıslılarındır sloganından tabii ki rahatsız olacak.

Biz Kıbrıs Kıbrıslılarındır diyerek kazanamayacağımız bir davanın sözcülüğünü yapıyor olsak bile bunu yapmak zorundayız. Ayhan Hikmet, Ahmet Gürkan, Kutlu Adalı ‘Kıbrıs Kıbrıslılarındır’ derken bükülmediler, bizim de bizden sonrakilere borcumuz bükülmemektir…

Yerleşimci nüfus sömürgeciliği koloni kurduğu ülkeyi yok ederek ilhak eder. Yerlilerin ülkesini ortadan kaldırarak ismi başta olmak üzere herşeyi değiştirir.

Bu sebepten Filistin Filistinlilerindir ve Kıbrıs Kıbrıslılarındır sözlerinin yerleşimcilerde kaşıntı yapması gayet doğaldır. Doğal olmayan korkak yerlilerin kaşınmasıdır…

Yavuz hırsız her zaman ev sahibini bastırır, çünkü yerleşimci yerliyi bastırır.

Kıbrıs ülkesini gelip Türkiyelileştirir, ‘‘burası Kıbrıs’tır’’ dediğinde de sana ‘ırkçı’ der.

Yerleşimci hırsızdır: Önce yerleştiği toprağın kimliğini çalarak o kimliğe bürünür, sonra da o kimliği imha eder.

Türkiye, Kıbrıs’ın işgal bölgesinde oy kullanma hakkı verdiği TC nüfusuna KIBRISLI TÜRKLERİN YERİNE oy kullandırtıyor: Bu Kıbrıslının KİMLİĞİNİN GASP EDİLMESİdir. Çünkü Kıbrıslıların yerine oy kullanan nüfusa seçtirilen liderler ve vekiller Türkiye’nin çıkarlarını savunur.

80 küsur milyonluk koca Türkiye’nin çıkarları ile 80 küsur binlik anadili Türkçe olan Kıbrıslının çıkarları taban tabana zıttır. 80 bin kişilik küçük bir topluluğun çıkarlarını 80 milyonluk koca bir havuza atarsanız boğulur!

Türkiye, Kıbrıs sorununun çözülmesini engelleyerek rehin tuttuğu Kıbrıslıları kültürden, sanata, spora kadar her alanda ‘Türkiye Cumhuriyeti’ kimliği ile müsabakalara ve sahneye çıkmaya zorlayarak da KIBRISLI KİMLİĞİNİ İMHA EDER.

Müsabaka mevsimindeyiz. Akdeniz Oyunları’nda Kıbrıs Cumhuriyeti ve Türkiye bayraklarının nasıl yan yana dalgalandığını gördük. Ancak Kıbrıs’ın işgal bölgesinde yaşayan Kıbrıslı sporcular Türkiye bayrağı altında yarışmak zorunda bırakıldı.  Kıbrıslı bir sporcunun olimpiyatlara, Balkan, Akdeniz, Afrika, Avrupa ve çeşitli bölgesel oyunlara KENDİ KİMLİĞİ ile katılamaması bir İMHAdır!

Yarım asırlık yerleşimci sömürgeciliğinden sonra bile işgalcilerin ‘Kıbrıs Kıbrıslılarındır’ sözünden neden rahatsızlık duyduğunu anlamak için İngiliz sömürgeciliğine kulak verelim. Çünkü Türk sömürgeciliğinin korkusu İngiliz’den kalmadır. 

23 Ekim 1936 tarihinde İngiliz sömürge valisi Richmond Palmer Londra’ya gönderdiği raporda şöyle diyordu:

“Adada gelecekte de bir siyasal rahatlığımızın olabilmesi için, yönetimi istisnalara da yer verecek BÖLGELER TEMELİ üzerinde sürdürmeliyiz. Böylece, KIBRIS MİLLİYETÇİLİĞİ kavramı -ki, ENOSİS AŞINMIŞ BİR DEĞER DURUMUNA GELDİĞİNDE, bu yeni kavramın yükselişi KAÇINILMAZ OLACAKTIR- mümkün olduğunca uzak bir geleceğe itilip, karanlıkta bırakılabilecektir.”

‘Bölgeler temeli’ dedikleri bugün federal çözümcülerin ve sözde ‘iki devlet’li çözümcülerin durduğu yerdir. 1936 tarihinde İngiliz sömürge valisinin raporu hem Lizbon’da 1971’de yapılan NATO zirvesinde alınan ‘iki bölgeli Kıbrıs’ kararının hem de NATO’nun 1974’te Kıbrıs’ı ‘bölgeler temelli’ bölmesinin pusulası oldu.

Enosis aşınmış bir değer durumuna geldiğinde, diyor İngiliz sömürge valisi Palmer, Kıbrıs milliyetçiliği kavramının yükselişi kaçınılmaz olacaktır. Kıbrıslılık bilincinin gelişmesinin mümkün olduğunca uzak bir geleceğe itilmesi için BÖLGELER TEMELİ üzerinde yürütüyorlar siyasetlerini 1936 tarihinde İngiliz sömürge valisi Palmer’in dediği gibi. Bugün yaşadığımız budur.

ABD Senatosu Alt Komitesi’nin işgalden bir sene sonra hazırladığı rapora bakalım şimdi de:

‘‘Adanın işgal edilmiş kuzeyindeki Kıbrıslı Türkler, Türk saldırısı ve işgalinin kurbanları olmada güneydeki yurttaşlarına katılmış görünmektedir. Bu (…) ‘Kıbrıslılık’  duygusunun gittikçe artmasının nedenlerini de açıklamaktadır. Bunun ne kadar derinlerde olduğunu ve ne anlama geldiğini saptamak, son derece güçtür. Ama bir çeşit yeni milliyetçiliği temsil ettiği aşikardır.

Enosis ölmüştür. (…) Dış etkenler adayı bölmeye devam ettiği sürece birleştirici olan ‘Kıbrıslılık’ duygusu gelişemeyecek ve Kıbrıs’a barış gelmeyecektir. Bugün bu ana dış etken Türk ordusudur’’… (U.S. Senate Subcommitee to Invertigate Problems connected with Refugees and Escapees.Crisis on Cyprus 1975. One year After the Invansion-Washington 1975, s.16- aktaran Ahmet An, Kıbrıslılık Bilincinin Geliştirilmesi, s. 131-2, Galeri Kültür Yay.)

1936’da İngiliz sömürge valisinin hazırladığı Kıbrıslılık bilincinin gelişmesinin engellenmesi raporu ile 1975’te ABD Senatosu Alt Komitesi’nin raporunda söyledikleri aynı tarihsel çizgide ilerliyor. Enosis ortadan kalktı ama Kıbrıs ‘bölgeler temeli’nde bölündüğü için Kıbrıslılık bilinci Türk postalının altında can çekişiyor. Buna rağmen ‘Kıbrıs Kıbrıslılarındır’ dendiği zaman AB beslemesi liberalden, ABD emperyalizminin Think Tank’larında yetişenlere, hem İngiliz hem TC diplomatik pasaportu taşıyanlara ve ‘bölgeler temeli’nde solculuk yapanlara kadar herkes bir safta birleşiyor.

Kutlu Adalı’nın öldürüldüğü günün sene-i devriyesinde gazetelerde bir haber vardı. Kendisini ziyarete gelen Türkiyeli gazetecilere Ersin Tatar ‘Kıbrıs Kıbrıslıların değildir’ dedi…

Tatar, ‘‘…‘Kıbrıs, Kıbrıslılarındır’ diye bir söylem yoktur. Bu, esasta Rum tarafına hizmet eder. Bu adanın sahibi belli, tarihi belli, hak ve hukuku bellidir’’ dedi. Tatar bu lafı etmek için ‘Kıbrıs Kıbrıslılarındır’ şiarının sözcülerinden Kutlu Adalı’nın ölüm yıldönümünü beklemiş…

6 Temmuz 1996’da Türkiye’nin ‘güvenliği’ sağladığı bu topraklarda, Türkiye’den getirdikleri silahlarla, Türkiye’den gelen devlet görevlilerinin öldürdüğü Kutlu Adalı ‘Kıbrıs Kıbrıslılarındır’ diyenlerdendi…

Kıbrıs Kıbrıslılarındır şiarının üç dönemi var:

3 Ocak 1947’de Ateş gazetesinde ‘‘Kıbrıs Kıbrıslılara’’ olarak ortaya çıktı, İngiliz sömürgeciliğine karşı…

2 Ocak 1961’de Cumhuriyet gazetesinde ayrılıkçılık (taksimciliğe) ve Türk-Yunan ilhakçılığına/enosise karşı Ahmet Muzaffer Gürkan ve Ayhan Hikmet tarafından ‘manifesto’ gibi bir yazı kaleme alınır.

1974’ten sonra işgal bölgesinde başta Kutlu Adalı olmak üzere Ortak Vatan mücadelesi verenlerin şiardır.

Kıbrıs Kıbrıslılarındır şiarının taşıyıcılarından Muzaffer Gürkan’ın ideolojik kökeni Türkçülüktür. Kurduğu gerçekçi bakış ve mantık çerçevesi önemlidir. Kıbrıs’ın bölünemeyecek kadar küçük ama yabancı bir ülkeye ilhakının felaket olacağı bilinciyle hareket eder. Enosis’e karşı yazarken de karşılarında Türk Liderliği’ni bulurlar.

Tatar diyor ki ‘‘…‘Kıbrıs Kıbrıslılarındır’ söylemi Rum tarafına hizmet eder’’… 2 Ocak 1961’de Cumhuriyet gazetesinde çıkan ‘Kıbrıs Kıbrıslılarındır’ manifestosu kilisenin Enosis politikasına karşıdır. ‘‘Ortaçağ’dan kalma teokratik zihniyet’’ diye küçümser onları…

‘Kıbrıs Türktür’ ve ‘Kıbrıs Yunandır’ diyenlerin karşısına dikilip Kıbrıs Kıbrıslılarındır derken çok berraktırlar; Kıbrıs’ın bağımsızlığı için ‘hisler’e değil, ‘mantığa dayanarak’ ilhaka ve taksime karşı çıkarlar. Kıbrıs’ın Kıbrıslılar tarafından idare edilmesi olarak tanımladıkları ‘Kıbrıs Kıbrıslılarındır’ fikrine karşı çıkanları ‘gerçeği görmemek’, ‘gerçeği anlamamak’ veya ‘maksatlı olarak gerçeğe göz yummak’la itham ederler.

Ayhan Hikmet ile Ahmet Muzaffer Gürkan bugün ‘Kıbrıs Kıbrıslılarındır’ gibi yalın ve anlaşılır bir söze faşistinden liberaline kusulan kini görse o kadar edepli yazmazlardır…

İnanılmaz bir sihri ve laneti var şu ‘Kıbrıs Kıbrıslılarındır’ sözünün…

Faşisti, liberali, illhakçısı/enosisçisi, KKTC’ci solcusu, hatta ve hatta Kıbrıs Cumhuriyetçi-‘Tek/üniter Kıbrısçı’ olduğunu iddia edenler bile zaman zaman saldırıyor manasını anlamadıkları ve tarihçesini bilmedikleri ‘Kıbrıs Kıbrıslılarındır’ parolasına.

İngiliz sömürgeciliği ile ABD emperyalizmine karşı ve onların emrindeki Türk Liderliği ve Kilise’ye karşı Kıbrıs işçi sınıfının ortak mücadele tarihinin miladı olan 1948 Maden Grevi koşullarında dile geldi önce Kıbrıs Kıbrıslılarındır sözü.

1960 Cumhuriyeti ile Anayasal bir anlam kazandı.

1974’ten sonra da Yerleşimci Sömürgeciliği koşullarında eski anlamlarına yenilerini kattı.

Evet, Kıbrıs hiçbir zaman Kıbrıslıların olmadı. Ülkesini yönetmek isteyen sömürge insanına ‘ırkçı’ diyecek kadar körleşmiş liberaller ile bir cebinde İngiliz diğer cebinde TC diplomatik pasaportu taşıyan uşaklara ise korku saldı Kıbrıs Cumhuriyeti anayasasına dayanan Kıbrıs Kıbrıslılarındır parolası.

2 Ocak 1961’de Cumhuriyet gazetesinde Ahmet Muzaffer Gürkan ve Ayhan Hikmet şöyle diyordu:

-‘‘Bugün ortada, Kıbrıs’ta yaşayan iki esaslı toplum tarafından, yani Kıbrıslılar tarafından idare edilen bir Kıbrıs Cumhuriyeti Devleti vardır, yürürlüktedir ve müstakil bir devlet olarak Birleşmiş Milletler üyesidir. Kıbrıs Devletinin tab’aları tek milletten olmadığı için, Kıbrıs çok milletli devletler kategorisindedir.

Bundan dolayı Kıbrıs’ta yaşayan her iki esas milli topluluğun, özel dava ve menfaatleri göz önünde tutularak, her iki topluluğa da ‘milli idare’ serbestisi tanınmış ve Kıbrıs Devleti Anayasasıyla garanti altına alınmıştır.

Bu mülâhazaya göre vatanını ve milletini seven her Kıbrıslı Türk ve Ruma düşen vazife, yekdiğerinin haklarına hürmet etmek, hür Kıbrıs’ın yaşamasını ve tekâmül etmesini sağlamak, cemaatlarını daha demokratik, daha müreffeh, daha mesut ve sulhçu bir hayata ulaştırmak için bütün gücüyle çalışmaktır. Bunun aksini iddia etmek –bizim fikrimizce- gerçeği görmemek, gerçeği anlamamak veya maksatlı olarak gerçeğe göz yummak demektir.

Kısaca Kıbrıs’ın istiklâliyeti, herhangi bir millete veya devlete ilhak edilmesi değil, Kıbrıs’ın Kıbrıslılar tarafından idare edilmesi demektir. Kaldı ki bu, esas prensip olarak, Kıbrıs Anayasasına da geçirilmiş ve ilgililer tarafından imzalanmıştır.

Bu arada şunu kaydedelim ki, Ortaçağ’dan kalma teokratik zihniyetle siyasi kürsülerden değil de, kilise çanları arasından gelen mahdut sayıda papazların (din adamlarının)mesuliyetsiz sözleri ve kaynağı gerçeklere, siyasi ve içtimai hadiselere değil de, dini efsanelere dayanan, demode fikirleri müstakil Kıbrıs Devleti gerçeğini hiçbir zaman değiştiremez.

Devamlı olarak Kıbrıs’ın ‘tam istiklaliyetinden’ bahsediliyor. Umumi bir tez, bir prensip olarak bunu herkes kabul ediyor. Fakat diğer taraftan bu prensibe ayrı ayrı manalar veriliyor. Mesela mantığa değil de, hislere dayanarak karar verenler, Kıbrıs’ın tam istiklaliyetini başka bir devlet ve memlekete ilhakta görürler. İstiklaliyet mevzu bahs olduğunda, bu görüş caiz değildir.

Çünkü Kıbrıs başka bir devlete ilhak olduğu andan itibaren müstakil devlet olmaktan çıkar’’…

Gürkan ile Hikmet Kilise’nin enosisçiliğine karşı Kıbrıs Kıbrıslılarındır derken bundan Türk Liderliği rahatsız oluyordu. Onlar, ülke gerçeğini ve içinde yaşadıkları çağı erkenden kavramışlardı. Kıbrıs gibi çok toplumlu bir ülkeyi bölerek ve bölmek için iç savaşa sürükleyerek bir yere varılamayacağını erkenden kavrayıp KIBRIS KIBRISLILARINDIR dediler. Çoğunluk o gün de anlamadı bu sözü, bugün de anlamamak için direniyor…

Tatar’ın Kutlu Adalı’nın ölüm yıldönümünde çıkıp ‘‘…‘Kıbrıs Kıbrıslılarındır’ söylemi Rum tarafına hizmet eder’’ demesi belki anlamayanlara anlatır!

Kıbrıs Kıbrıslılarındır şiarı basit bir söz değildir. İki hukukçu olan Hikmet ve Gürkan’ın altını çize çize söylediği gibi yaslandığı hukuki bir zemin vardır: Kıbrıs Cumhuriyeti ve Anayasası.

(10 Temmuz 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author