Aziz Şah – Karpaz ve Bellapais 1974’ten sonra Rumların en son terk ettikleri iki bölgeydi.
1976 Ocak’ında adanın kuzeyinde 8.840 Rum, otuz altı ayrı bölgede yaşıyordu. Karpaz’da yaşayan 7.900 kişi ile Girne-Bellapais’te yaşayan 920 kişinin kovulması için özel çaba harcanıyordu…
BM’nin 9 Haziran 1975 tarihli raporuna göre 182.000 Rum Kıbrıs’ta mülteci durumuna düşmüş, 20.000 Rum ise çoğunlukla Karpaz’da olmak üzere kuzeyde kalmıştı.
1975 Haziran’ından 1976 Ocak’ına 20.000 kişi 8.840 kişiye düşürüldü. Kasım 1981’de 1.076’ya düşen yerli Rum sayısı 2012’de 347’ye, günümüzde de 300 civarına inmiştir…
Bu rakamlar, hâlâ günümüzde teknik olarak geçerli olan Üçüncü Viyana Anlaşması’nın hiç uygulanmadığını söyler bize!
Denktaş ile Klerides’in 1975’te 31 Temmuz-2 Ağustos arasında Viyana’da yaptıkları görüşmeler sonucunda Rum ailelerin birleştirilmesi ve bazı Rumların kuzeye dönüşü konusunda bir anlaşmaya varıldı.
Kıbrıs tarihinde altına imza konup hiçbir suretle uyulmayan anlaşmalardan en önemlisidir ÜÇÜNCÜ VİYANA ANLAŞMASI.
Anlaşmada, ‘‘Öncelik ailelerin birleştirilmesine verilecek, bu da, şimdi güneyde yaşayan bazı Kıbrıslı Rumların kuzeye gitmelerini de kapsayacak’’ deniyordu.
Anlaşmaya göre, harekâttan sonra güneyde kalan Kıbrıslı Türkler, İSTEDİKLERİ TAKDİRDE kuzeye geçebilecekler. Kuzeyden kovulan Rumlar Karpaz’a gidebilecekler. Aileleri Karpaz’da olan Rumlar GÜNEYEDEN KUZEYE Karpaz’a gidebilecekler. Rumların bir bölümü güneyden kuzeye transfer olabilecekti bu anlaşmanın sonucunda…
Denktaş’ın imza koymak zorunda kaldığı Üçüncü Viyana Anlaşması Türkçü nüfus mühendisliğinin hesabını bozduğu için uyulmadı. 1975 Ağustos’unda Denktaş bunu ABD Büyükelçisi’ne itiraf etti: ‘‘Hiçbir şarta önemli sayıda Kıbrıslı Rum’un KTFD’ye yerleşerek Kıbrıslı Türklerin oranını düşürmesi kabul edilemez’’…
Bu sebepten Rumların zorla göç ettirilmesini yasaklayan ve kuzeye dönmelerinin önünü açan anlaşma daha imzalanırken çöpe atıldı.
Kendi topraklarında kalan Rumlar kendi hekimlerinden sağlık hizmeti alarak, din ve inanç hürriyeti ile eğitim olanaklarına sahip bir şekilde Kıbrıs’ın kuzeyinde normal bir yaşam sürdüreceklerdi. Ancak Viyana Anlaşması’na rağmen Rumların eğitim hakkı engellendi. İlkokuldan sonra eğitim olanağı sunulmayan çocuklar, Kıbrıs’ın güneyine gidince geri dönüş hakkı tanınmadı. Mesele 2001’de AİHM’e taşınınca Dipkarpaz’da 2004’te ortaokul, 2005’te lise açıldı. Aynı şekilde mülkiyet hakkı da 2001’de AİHM’de açılan davaya kadar gasp edildi. 2008’e kadar Karpazlı Rumların Karpaz’da mirasçıları yoksa, ölenlerin malına Rejim çöküyordu. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin işgal edilmiş toprakları üzerinde kurulan, Rum mültecilerin mallarını tapulayıp dağıtan bir rejimin ölen Karpazlıların malına çökmesinden daha doğal bir şey olamazdı… 2008’de çıkarılmak zorunda kalınan bir Bakanlar Kurulu kararı ile mirasçılar belli prosedürlere uyarak miras hakkına sahip oldu.
Karpazlı ve Bellapaisli Rumlar TC Devleti’nin Kıbrıs’ın kuzeyindeki nüfus mühendisliğinin önündeki en önemli engeldi.
Kissinger’in ‘‘ABD açısından Türklerin adanın üçte birini almalarında bir sakınca yoktur’’ sözü ile Rum toplumunun üçte birini mülteci durumuna düşürdüğü Kıbrıs trajedisinde önce Bellapaislilerin ardından Karpazlıların kovulmasına sıra geldi…
Karpaz’da 7.900 ve Girne-Bellapais’te 920 Rumun yaşadığı sırada sistematik göçe zorlama haberleri üzerine ABD Büyükelçisi William Crawford Denktaş ile Bellapais’te görüşür:
-‘‘Girne bölgesinde yaşayan Kıbrıslı Rumların kovulması için askeri bir karar alındığı gibi bir sonuca vardık’’ der ABD’li diplomat Denktaş’a… Denktaş başını sallayarak onaylar Bay Crawford’u.
Büyükelçi sıranın Karpaz’a gelip gelmeyeceğini sorduğunda ise, ‘‘Evet, gelecek… Askerin kararı bu yöndedir’’ der Denktaş. (Makarios Druşotis’in 1974-77 dönemini anlattığı kitabından aktaran Niyazi Kızılyürek)
1975 Haziran’ında 20.000 Rum kalmıştı, 2022’ye kadar kovula kovula 300’e düştü sayıları. Kaç Kıbrıslıtürk kaldı bugün kendi yurdunda yaşayan, 40-50.000 civarı mı?
Türkiye’de ‘‘Ermeni’yi dövdürmeyecektik’’ diye bir söz vardır. Ey Kıbrıslıtürkler, siz de ‘‘Rumları kovdurmayacaktık’’ diyeceksiniz… Ama ‘Too late!’ der eski sömürgecimiz!
(14 Ağustos 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)