
Aziz Şah – 1968’de Denktaş ile Klerides arasında başlayan ve günümüze kadar gelen müzakerelerde iki taraf arasında temel bir ilke farkı var. Dış-karışmacılık da bu ‘ilke’ zıtlaşmasından beslenir.
Rum Liderliği Kıbrıs Cumhuriyeti yönetimi olarak hareket eder. Devleti yıktırmamak, restore etmek ve federalleştirmek üzerine müzakere yürütür.
Rum Liderliği için tek ilke Kıbrıs’ı böldürmemek ve devleti yıktırmamaktır.
Türk Liderliği içinse tek ilke Kıbrıs’ı bölmek, devleti yıkmak ve bu yolla Türkiye’ye toprak kazandırmaktır.
İsmet İnönü Menderes’e şöyle demişti: ‘‘Biz Kıbrıs’ı Lozan’da gözden çıkarmıştık. Şimdi ne elde ederseniz makbulüm olur’’…
Kıbrıs Türk Liderliği’nin Kıbrıs’a bakışı İnönü’den farksızdı. Ne koparıp Türkiye’ye hediye edersek kârdır…
Kıbrıs Türk Liderliği, kendisini önce Osmanlı’dan İngiliz’e emanet bırakılmış, 1923’te Lozan’da Türkiye Cumhuriyeti’nin tamamen Kıbrıs’tan vazgeçmesi ile ‘kimsesiz’ kalmış bir ahalinin temsilcisi olarak gördü.
Kendisini Türkiye’den İngiltere’ye emanet bırakılmış, kendisinden mesul olarak da İngiliz sömürgeciliğini gören bir ‘ahali’nin vatan algısı çarpıktır. Bu yüzden sağda taksim, solda iki bölgecilik bu kadar rağbet gördü ve görür…
Kıbrıs Türk Liderliği, 6-7 Eylül 1955’ten sonra ise (emanet olarak bırakıldığı) İngiliz emperyalizminin oluşturduğu taksim politikası ile ‘anavatanı Türkiye’ye toprak kazandırmak için canını yedi.
1956’da Ankara’yı ziyaret eden Sömürgeler Bakanı Lennox Boyd İngiliz üslerinin de yer alacağı taksim projesini Ankara’ya pazarladı, ertesi sene de TMT kuruldu.
Türkiye devletinden ve İngiliz emperyalizminden önce Kıbrıs Türk Liderliği denen ‘şeherli’ bir takım adamlar Kıbrıslı Müslüman ahaliye bir misyon biçti: Türkiye’ye toprak kazandırmak!
Ahalinin ‘‘Bağrımız yanıktır su ver Necati, geç öne doğru yol göster Necati’’ dediği, –bir dönem Türkiye’ye girişi dahi yasaklanan- 1931’de Kavanin Meclisi’nde Rumlarla birlikte oy kullanıp İngiliz’in hesabını bozan Necati Özkan bile, 1951’de ‘‘Kıbrıs Türkleri, Kıbrıs’ın Hatay gibi misak-ı milli dahiline alınmasını candan özlemektedir. Kıbrıs Rumları ile Batı Trakya Türkleri mübadele edilerek Kıbrıs Türkleri güçlendirilmelidir ya da Kıbrıs Hindistan ve Pakistan gibi iki bölgeye ayrılarak, Kıbrıs Rum ve Türkleri özel bölgelere yerleştirilmeli ve Türk’le sakin olan kısmı Türkiye’ye verilmelidir’’ diyordu…
Mesele Denktaş değildi. Denktaş’lı Denktaş’sız maya aynıdır…
Mehmet Ali Talat’ın ‘‘Ankara otur derse otururum, kalk derse kalkarım’’ demesi gibi…
Mustafa Akıncı ‘‘Sığınılacak tek limanımız Türkiye’dir’’ dedi… Sonra 2017-20 dönemi Türkiye Akıncı’ya yapmadığını bırakmadı. 2022’de çıktığı bir programda fikrinin değişip değişmediğini sordular Akıncı’ya… Onca dersten sonra, ‘‘Türkiye sığınılacak tek limanımızdır’’ dedi gene…
Tufan Erhürman’ın ‘‘Ankara benim ikinci vatanımdır’’ demesi gibi…
Sonuçta Dr. Küçük’ün sözü pusulasıdır Kıbrıslı Türk ‘liderler’in: “Siyasi görüşümüz yoktur. Türkiye ne derse, Türkiye ne isterse onu yaparız. Şayet Türkiye bir koca kazık gönderir ve bunu götünüze sokunuz derse, o kazığı hiç düşünmeden götümüze sokarız”…
Hayatı boyunca bağımsızlığı tahayyül dahi etmemiş, bir imparatorluğun tebaası olup efendiye biat etmek ile bir cumhuriyetin vatandaşı olmak arasındaki farkı idrak edemeyen bir akıl taşır Kıbrıs Türk Liderliği. Bütün mesele bu sömürge bilincidir…
Kıbrıslı Türk liderlerin Kıbrıs’ı bölme ve Kıbrıs Cumhuriyeti’ni yıkma yemini vardır.
Kıbrıslı Rum liderlerin ise Kıbrıs’ın bölünmez bütünlüğünü savunma yemini.
Sağcılar hep der ki: ‘İki solcu yoldaş Talat ve Hristofyas bile anlaşamadı’… Çünkü onlar arasındaki kavga da buydu.
Talat Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yıkılarak ‘bakir doğum’la yeni federal devletler kurulmasını savundu. Hristofyas ise Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yıkılmadan federasyona dönüştürülmesini savundu.
25 Ağustos 2021’de Anastasiadis, Kıbrıslı Türk toplumunu Kıbrıs Cumhuriyeti’ne davet ettiğinde duymazdan geldiniz, çünkü hâlâ karar veremediniz vatanınızın neresi olduğuna…
(9 Eylül 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)