Aziz Şah – ‘Son bölünmüş başkent Lefkoşa’ demeyi çok seversiniz, klişe bir kalıp olarak yapıştı dilinize.
Burnunuzun dibindeki bölünmüş Kudüs’ün farkında bile değilsiniz.
İşgal edilmiş, yerleşimci sömürgeciliği tarafından gettolaştırılmış ve bugün hâlâ yerlilerin evlerinden kovularak yerlerine Amerika’dan ve Avrupa’dan taşınan Yahudi nüfusun yerleştirildiği Kudüs…
İnsanlık tarihi açısından tartışmasız, Lefkoşa önem olarak Kudüs ile kıyaslanamaz bile. Ama siz ‘Berlin birleşti, Lefkoşa birleşemedi, son bölünmüş başkent’ diyerek, ah vah sesleri arasında yasemin dizersiniz…
Bir aydır Lefkoşa’da işgal rejimi Andreas Soutzi’yi rehin tutuyor. Sizin ‘son bölünmüş başkent’ dediğiniz ve ‘birleştirmek istediğiniz’i söylediğiniz Lefkoşa’da…
Lefkoşa’nın göbeğinde askeri mahkemeye götürülüp getiriliyor 1974’te evinden kovulmuş Andreas.
Binlerceniz bu coğrafyanın en saçma sözü olan ‘‘Kıbrıs’ta barış engellenemez’’ gevezesisiniz. Kıçınızı kaldırıp gelmiyorsunuz Andreas’ın yargılandığı mahkemenin önüne…
BM Kıbrıs Özel Temsilcisi’nden çağrı mı bekliyorsunuz Lefkoşa’nın işgal edilmiş bölgesinde bir Kıbrıslı Rum Askeri Mahkeme’de yargılanırken dayanışmak için?
Andreas bir mültecidir. Türk ordusu geldiğinde 10 yaşında terk etti Mesarya’daki köyü Lisi’yi…
Hiçbir şey ifade etmiyor mu bu sizin için?
5 adet askeri bölge fotoğrafı çektiği için yargılanan Andreas insan olmanın ötesinde, mülteci bir insandır. Silah zoruyla kovulduğu topraklarda fotoğraf çektiği için yargılanan bir mülteci.
Perşembe günü mahkemeden sonra yanımıza bir adam yaklaştı Unite Cyprus Now grubundan. Üniter Kıbrıs’çı, ‘tek halk tek vatan tek bayrak’ diyen arkadaşlarla duruyorduk duvarın dibinde…
-Çok teşekkür ederiz, dedi… Sesi düğümlendi, ‘Burada olduğunuz için’ dedi, bir anda gözleri doldu, ‘Bizim için çok önemli burada olmanız’ derken gözlerinden yaşlar boşaldı…
Bize teşekkür etti Andreas’ı mahkemede yalnız bırakmadığımız için. Ama 4 kişiydik biz, 5 değil!
Söyleyin: Kıbrıs’taaa barıııışşş engellenemezzz…
Andreas’ın Türk-Rum Kıbrıslı arkadaş çevresi dışında 4 kişi…
Utandım bize teşekkür etmek zorunda kalmasından, utandım gözünden akan yaştan.
Bölünmüş Kudüs’te işgal rejiminin mahkemelerinde yargılanan Filistinlileri binler, onbinler kucaklar, bölünmüş Lefkoşa’da 25-30 kişi ya vardır ya yoktur.
Bu yüzden bir Filistin vardı, bir Filistin gene var.
Bu yüzden bir Kıbrıs vardı, artık bir Kıbrıs yok.
Çocuklarınıza ‘gidin, bir daha dönmeyin’ diyorsunuz bu memlekete. İşgalciye altın tepside sundunuz memleketinizi. 1974’te demet demet çiçekle karşıladınız, 1990’larda İTEM Yasası ile demet demet tapuyla, 2000’lerde demet demet ‘‘Kıbrıs’ta barış engellenemez’’le sattınız memleketinizi üç kuruşa…
Üç kuruşluk vatanseverlersiniz…
Kıbrıs milliyetçisi olursak işgalciye ayıp olur, milliyetçilik yerine yurtseverlik diyelim, Kıbrıslılıkta ısrar etmeyelim yoksa 1974’ten sonra Türkiye’nin evlerinden attığı Rumların yerine taşıdığı yerleşimciler dışlanır…
İşgalcisine işgalci diyemeyen mahluklarsınız, işgalcinize dönüştünüz.
Senelerce yürüttüğünüz kimlik tartışmaları da bok yoluna Niyazi…
‘‘Kıbrıslıtürk mü, Kıbrıslı Türk mü, Türkçe konuşan Kıbrıslı mı, sadece Kıbrıslı mı’’ diye yaptığınız tartışmalar işgal rejiminin mahkemesinde tek başına ağlayan bir adamı yalnız bıraktığınızda çöp oldu. Evlatlarınızı ülkesiz bıraktınız ama ülke insanın içindedir, siz onu çoktan terk ettiniz.
Gözüne yanan Alevkayası ve Baf ormanlarının dumanı kaçmış gibi ağlayan Andreas’ın gözyaşında boğuldunuz…
Tek halkı, tek vatanı, tek bayrağı savunduğumuz için teşekkür etti bize gözünden akan yaşla Andreas’ın arkadaşı.
İşgalin, inkârın, imhanın ve asimilasyonun mengenesindeki kimliğinizi reddedip Kıbrıslı olmaktan korktunuz… Üzerine bastığınız toprak altınızdan kaydı. Anlamını bilmeden ‘enternasyonalist’ oldunuz. Utanmadan İran’daki ayaklanmayı selamlıyorsunuz. İran halkının bundan haberi olsa kendi işgalcisine karşı çıkmayanın selamını almaz.
10 yaşındayken silah zoruyla evinden kovulan bir Kıbrıslı mülteci yargılandı Askeri Mahkeme’de. Gerçek hiçbir coğrafyada bu kadar yalnız kalmadı…
Kimse kimseye gerçeği savunduğu için teşekkür etmek zorunda kalmamalıydı.
Şimdi övünebilirsiniz işgal rejiminin hapishanesinde düşünce suçlusu yok diye. Çünkü mahluklar düşünemez canım kardeşim!
(24 Eylül 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)