Aziz Şah – Türk televizyonlarında uzun süre bir dizi gösterildi ‘‘Yahşi Cazibe’’ diye…
Kıbrıslı Türk denilen ahalinin hayatı gittikçe o dizideki komediyle özdeşleşiyor!
Ara sıra toplumumuzun mağduriyet demagojisini anlatmak için kullandığım ‘Mağduruz, çok mağduruz, hep mağduruz, mağduruz da mağduruz’ tekerlemesi bu dizidendir.
Türk vatandaşı olmak isteyen bir Azerbaycanlı kadın, bir Türk erkeği ile para karşılığı evlenir. Ama bu Türk erkeğinin patronunun kızıyla da bir yasak ilişkisi vardır. Patronundan ilişkisini gizler, sevgilisinden de vatandaş olması için Azerbaycanlı bir kadınla para karşılığı evlendiğini gizler…
Yabancılar şubesinden bir polis ise komşusudur ve Azerbaycanlı ile Türk’ün evliliğinin vatandaşlık için para karşılığı sahte bir evlilik olduğunu düşünür, bunu ispat etmek için uğraşır!
Senelerce sürdü bu dizi, tekrarları hâlâ gösterilir… Ne zaman kanalları zaplasam patronun kızının tekerlemesi ile karşılaşmışımdır: ‘‘Mağdurum, çok mağdurum, hep mağdurum, mağdurum da mağdurum’’…
Seneler içinde Kıbrıslı Türk ahalisi için ‘milli marş’ mertebesine yükseldi benim gözümde bu tekerleme…
Kıbrıs Cumhuriyeti’ni terk etti Kıbrıslı Türkler. BM Genel Sekreteri’nin raporlarına kadar girdi Kıbrıslı Türklerin siyasi amaçları için kendi kendilerini izole ettikleri. Kıbrıs’ın taksim edilmesinin koşullarını yaratmak için etnik homojenleşme gerekiyordu. 1974’teki bölünmeye gitmek için adım adım etnik homojenleştirme mühendisliği yürüttü Özel Harp Dairesi.
Sonuç: Rumlar bizi Kıbrıs Cumhuriyeti’nden attı yalanı ile mağduriyet teranesi!
Özel Harp Dairesi’nin Ocak 1958 provokasyonu sonucu İngiliz askerleri tarafından öldürülen masum insanlarımız için Denktaş’ın ‘‘Bu ölüler bize lazımdır, dünyaya sesimizi bu ölülerle duyuracağız’’ sözü bile aynı mağduriyet siyasetidir.
Mağduriyet söyleminin kökleri, Abdülhamid’in Kıbrıs’ı İngiliz’e satmasına kadar gider. ‘‘Kıbrıslı Türkler Osmanlı’dan İngiliz’e bırakılmış bir emanettir’’ diye tanımlarsanız bir toplumu ‘mağduriyet’ temelleri üzerine kurarsınız varlığını…
Mağduriyet aşağılanmasını bitirecek yegane güç cumhuriyetçilikti. Yurttaşlık bilincinin Kıbrıs Cumhuriyeti altında gelişmesi. Toplumu ilk fırsatta Kıbrıs Cumhuriyeti’nin dışına sürerek Özel Harp sopasıyla yöneten BEY idaresi ile mağduriyet ‘milli ruh’ haline dönüştü…
1974’e kadar ‘Bekledim de gelmedin’ şarkısı mağduriyet siyasetinin bir aracı oldu. 1974’ten sonra mağduriyet yeni boyutlar kazandı. ‘Ambargo ve izolasyon altındayız’ yalanı mağduriyeti katmerledi…
BM Genel Sekreteri’nin raporlarında belirttiği üzere Kıbrıs Cumhuriyeti meclisini ve makamlarını terk ederek kendimizi Rumlardan izole ettiğimiz gibi, ihraç ettiğimiz mallara KKTC mührü vurarak bu defa da kendimizi dünyadan izole ettik.
1991’e kadar Rumdan ganimet fabrikalarda ve Rumdan ganimet bahçelerde ürettiğimiz malları dünyaya satıyorken, Denktaş KKTC mührünü vurarak ambargoyu başlattı. Spor ambargosu dedikleri şey de KKTC ile başladı…
Duvara atılan boya gibi, kat kat mağduriyet!
Kıbrıs Cumhuriyeti’ni kendi kendimize terk ettik, mağduruz.
Kıbrıs bölündü, Rumların evlerine, mallarına, topraklarına çöktük, mağduruz.
Kıbrıs Cumhuriyeti toprakları üzerinde sahte bir devlet kurduk. Birleşmiş Milletler ‘‘Başka bir devletin toprakları üzerinde devlet kuramazsınız, orada Elçilik açılamaz, kimse bu devleti tanıyamaz’’ dedi, mağduruz.
Rumdan ganimet üretim araçlarıyla ürettiğimiz malların üzerine BM’nin sahte devlet dediği KKTC’nin mührünü vurduk, ‘ambargo’ denilen şey başladı…
Lefkoşa, Timbu ve Mağusa limanlarının doğrudan ticarete ve ulaşıma açılması için BM Genel Sekreterleri ve Rum liderliği defalarca öneri sundu, Türkiye reddetti bu önerilerin hepsini, mağduruz!
Konumuz, ‘‘Yahşi Cazibe’’ dizisinde Türk vatandaşı olmak isteyen Azerbaycanlı kadının para karşılığı yaptığı evlilikti…
Terk edip Rumlara altın tepside armağan ettiğimiz, topraklarını silah zoruyla gasp ettiğimiz, anayasal nizamını hiçbir şekilde kabul etmediğimiz, ‘federal çözüm’ ile yıkmak istediğimiz Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yurttaşlığını -dizide olduğu gibi- pazarlamaya çalışıyoruz şimdi de ‘karma evlilik’ adı altında!
Hep beraber söylüyoruz, cümbür cemaat, bütün maalle:
-Mağduruz, çok mağduruz, hep mağduruz, mağduruz da mağduruz!
(28 Ekim 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)