Aziz Şah – Kanalları zaplıyorum, TELE 1’de Hüsnü Mahalli’yi görünce durdum…
Erdoğan’ın talimatıyla Türkiyeli yerleşimcilerin gerçekleştirdiği 22 Ocak 2018 linçinden sonra Türk gazeteciler bir daha gazetemize uğramadı. Türkiye’den sadece Arapça konuşan Hüsnü Mahalli ile Hamide Rencüzoğulları geldi.
O zaman, yaşasın Arap ve Kıbrıs halklarının kardeşliği!
Mahalli, allem etti gallem etti lafı 2022 Aralık belediye seçimlerine getirdi…
-Mağusa’da CTP’nin seçimi kazanması Erdoğan’ın kaybetmesidir, dedi.
Bunu duyduğumda kendi kendime tek bir şey söyledim,
-Mahalli ile onca rakıyı boşuna içmişiz!
Necati Özkan’ın liderliğinden beridir Türkiye’nin istemediği tek bir kişi lider olamadı toplumumuzda.
Başta CTP olmak üzere partiler kurulurken tüzüklerini önce TC Elçiliği’ne sunup müsaade istediler, “Parti kurabilir miyiz?” diye…
1976’dan önce “serbest seçim” deneyimimiz olmadı, Türkiye’den işaret edilenler oturdu hep başımızda.
1976’dan sonra Türkiye Kıbrıs’ın işgal bölgesine taşıdığı 10 binlerce yerleşimci aracılığı ile sandıkları kontrol ederek “serbest seçim” şartlarını ortadan kaldırdı.
Tarihimizde iki kere Ankara’nın sınırlarını zorladık: 1981 ve 2020’de.
1981’de Ziya Rızkı Denktaş’a karşı kazandı ama kaybettirildi. Seçimin sonucunu Karpaz ve Maraş’taki yerleşimci oyları belirledi. Kıbrıslıların yaşadığı bölgelerde Denktaş %35-40’larda kaldı, yerleşimcilerden ise %90’larda oy aldı. Çocukluğumda Ziya Buba’ya verilen oyların derelerde nasıl yakıldığını konuşurdu büyükler…
-Kayıpların kemiklerini oradan oraya taşıyıp kaybedenler oy pusulalarını mı yakmayacak?
2020’de ise Mustafa Akıncı Tatar’a karşı kazandı ama kaybettirildi. Seçimin sonucunu da İskele’deki yerleşimci oyları belirledi.
Ziya Buba ya da Akıncı kazansaydı da tarihin seyri değişmeyecekti. Ancak Ankara’nın kendi müsaadesi dışında birinin kazanmasını engellemesi Kıbrıslıları hiçleştirme ve özgüvenimizi yok etme stratejisinin parçasıdır.
Bizim Hüsnü Mahalli ise ekranda “CTP Mağusa’da Türkiye’ye karşı kazandı” diyor. Eminim buna CTP’nin de itirazı vardır. Tayyip Erdoğan’ın “millet bahçesi” vadettiği gibi, Türkiyeli yerleşimcilere “çay bahçeleri” vadederek kazandı CTP Mağusa’da…
Kıbrıs’ın işgal bölgesinde her seçimden sonra duyduğumuz “halkın verdiği mesaj” ve “halk iradesi” gibi laflar boş lakırdılardır.
-“Bu halk akıllanmaz” gibi sözler duyarsınız…
Kimse sormaz: “Hangi halk?”
Kıbrıs’ta yürütülen nüfus mühendisliği konusunda en bilinçli insanlar bile seçim dönemlerinde akıllarını sandığa kapatır.
12 Ağustos 1993’te “Garantörlüğün Böylesi” başlıklı yazısına şöyle başlıyordu Kutlu Adalı:
-“Seçimlerde en büyük ve en etkili müdahale Türkiye’den getirilerek Kuzey Kıbrıs’a yerleştirilen on binlerce kişinin Kıbrıs Türkü gibi seçme ve seçilme hakkına sahip olmasıdır.
Bu inanılmaz gerçek karşısında, bile bile erken seçim pazarlıkları yapılıyor!
Şimdiye dek kaç seçim yapılmışsa Türkiye’den aktarılan nüfus, Ankara’nın işaretiyle daima Denktaş-UBP kanadını tutmuştur. Bu on binlerce insan, onların yönetiminden memnun olmasalar bile, oylarını onlara vermeye zorlanmışlardır.
Önümüzdeki aylarda ve yıllarda erken ya da normal seçim yapılacaksa bu çok etkili, baskıcı müdahale yine gücünü göstererek, Kıbrıslıların demokratik gelişmelerine ölümcül darbeler vuracaktır.
Hele gerçek sayılarının ne olduğu bilinmeyen ülkemizde, bir erken seçimin ne getirip ne götüreceği bilinmezken, seçime soyunmak gözü açık uçuruma sürüklenmek olacaktır.
Ankara, askerler ve Denktaş 1974’den beri bu oyunu bilerek sahneye koymaktadırlar. Amaçları sözde demokratik bir görünüm altında Denktaş’ı ve çevresindekileri iktidarda tutmak, laf ola muhalefete de 5-10 sandalye vererek, hamamın namusunu kurtarmak”…
Kutlu Adalı’nın öldürülmesinden bu yana tek değişen, Türkiye’nin muhalefete bahşettiği koltuk sayısının artışıdır.
“Yerel seçim zaferi”nden sonra C. Türk Partisi Genel Sekreteri Asım Akansoy, “Sürüklene sürüklene erken seçime gideceğiz!” deyince aklıma Kutlu Adalı’nın “Seçime soyunmak gözü açık uçuruma sürüklenmek olacaktır” sözü geldi…
Adalı’nın dediği gibi: Türkiyeli yerleşimciler olduğu sürece, “Ben Kıbrıs’ta baskısız, müdahalesiz demokratik serbest bir seçim yapılacağına inanmıyorum”, çünkü baskı ve müdahale yerleşimci nüfus sömürgeciliği gerçeğidir!
(10 Ocak 2023 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)