Aziz Şah – Bugün 23 Nisan, Kıbrıslı Türk toplumunun “egemenliği”ni kaybettiği gün…
Kıbrıs’ın Kıbrıslılar tarafından idare edilmesini savunan avukat-gazeteci Ayhan Hikmet ile Ahmet Muzaffer Gürkan’ın TC Özel Harp Dairesi tetikçileri tarafından öldürüldüğü gün.
Savundukları şey tam da buydu: Kıbrıs’ın Kıbrıslılar tarafından idare edilmesi…
Denktaş bu çifte cinayetten iki gün sonra şöyle yazdı 25 Mayıs’ta Nacak’ta:
-“Cemaata ‘büyük bir tehlike atlatmışsınız, geçmiş olsun, asil ruhlu, milli şuuru tam, temiz cemaatım’ diyoruz. Hepimize de geçmiş olsun”…
Ayhan Hikmet ile Ahmet Gürkan’ın öldürülmesini böyle kutluyordu Denktaş!
Denktaş’ın “büyük tehlike” dediği “Kıbrıs’ın Kıbrıslılar tarafından idare edilmesi” idi.
2 Ocak 1961’de Cumhuriyet gazetesinde Gürkan ve Hikmet “KIBRIS KIBRISLILARINDIR” başlıklı yazısında şöyle diyordu:
-“Bugün ortada, Kıbrıs’ta yaşayan iki esaslı toplum tarafından, yani Kıbrıslılar tarafından idare edilen bir Kıbrıs Cumhuriyeti Devleti vardır, yürürlüktedir ve müstakil bir devlet olarak Birleşmiş Milletler üyesidir. Kıbrıs Devletinin tab’aları tek milletten olmadığı için, Kıbrıs çok milletli devletler kategorisindedir.
Bundan dolayı Kıbrıs’ta yaşayan her iki esas milli topluluğun, özel dava ve menfaatleri göz önünde tutularak, her iki topluluğa da ‘milli idare’ serbestisi tanınmış ve Kıbrıs Devleti Anayasasıyla garanti altına alınmıştır.
Bu mülâhazaya göre vatanını ve milletini seven her Kıbrıslı Türk ve Ruma düşen vazife, yekdiğerinin haklarına hürmet etmek, hür Kıbrıs’ın yaşamasını ve tekâmül etmesini sağlamak, cemaatlarını daha demokratik, daha müreffeh, daha mesut ve sulhçu bir hayata ulaştırmak için bütün gücüyle çalışmaktır. Bunun aksini iddia etmek –bizim fikrimizce- gerçeği görmemek, gerçeği anlamamak veya maksatlı olarak gerçeğe göz yummak demektir.
Kısaca Kıbrıs’ın istiklâliyeti, herhangi bir millete veya devlete ilhak edilmesi değil, Kıbrıs’ın Kıbrıslılar tarafından idare edilmesi demektir. Kaldı ki bu, esas prensip olarak, Kıbrıs Anayasasına da geçirilmiş ve ilgililer tarafından imzalanmıştır.
Bu arada şunu kaydedelim ki, Ortaçağ’dan kalma teokratik zihniyetle siyasi kürsülerden değil de, kilise çanları arasından gelen mahdut sayıda papazların (din adamlarının)mesuliyetsiz sözleri ve kaynağı gerçeklere, siyasi ve içtimai hadiselere değil de, dini efsanelere dayanan, demode fikirleri müstakil Kıbrıs Devleti gerçeğini hiçbir zaman değiştiremez.
Devamlı olarak Kıbrıs’ın ‘tam istiklaliyetinden’ bahsediliyor. Umumi bir tez, bir prensip olarak bunu herkes kabul ediyor. Fakat diğer taraftan bu prensibe ayrı ayrı manalar veriliyor. Mesela mantığa değil de, hislere dayanarak karar verenler, Kıbrıs’ın tam istiklaliyetini başka bir devlet ve memlekete ilhakta görürler. İstiklaliyet mevzu bahs olduğunda, bu görüş caiz değildir.
Çünkü Kıbrıs başka bir devlete ilhak olduğu andan itibaren müstakil devlet olmaktan çıkar”…
Kıbrıs Kıbrıslılarındır şiarı basit bir söz değildir. İki hukukçu olan Hikmet ve Gürkan’ın altını çize çize söylediği gibi yaslandığı hukuki bir zemin vardır: Kıbrıs Cumhuriyeti ve Anayasası.
Kıbrıs Cumhuriyeti ve Anayasası Kıbrıslıların bu topraklardaki tapusudur. “Kıbrıs Kıbrıslılarındır” sözü de bu hukuki temelden çıkar.
Son yıllarda bu parola işgal işbirlikçilerini uyuz etmektedir. Bu uyuzluğun sebebi “Kıbrıs Kıbrıslılarındır” sözündeki “Kıbrıslı”nın kim olduğu tartışmasıdır…
Kıbrıslı ne etnik ne kültürel bir kimliktir. Kıbrıslı anayasal bir kimliktir. Kıbrıs Cumhuriyeti kurucu anlaşmalarında “Tesis Anlaşması” olarak anılan anlaşmanın “D” ekinde belirtilmiştir Kıbrıslının kim olduğu. “Kıbrıs Cumhuriyeti Vatandaşlık Yasası” dışında “Kıbrıs Kıbrıslılarındır” sözündeki Kıbrıslıyı tanımlayan bir kriter yoktur.
Adaya her ayak basanı “Kıbrıslı” sayan işgal işbirlikçilerini “Kıbrıs Kıbrıslılarındır” sözü uyuz etmeye devam edecek. Çünkü Kıbrıs’a her ayak basan “Kıbrıs yurttaşı” değildir ve olamaz. Hele ki 1974 işgalinden sonra TC’nin Kıbrıs’ın demografisini değiştirmek için savaş suçu olarak taşıdığı nüfus hiçbir zaman Kıbrıslı olmayacak.
“Kıbrıs Vatandaşlık Yasası”nın güncellenmesini istiyorsanız bunun yeri Kıbrıs Cumhuriyeti Temsilciler Meclisi’dir. Bunun için de işgal ordusunun evine dönmesi gerekir…
(23 Nisan 2023 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)