Aziz Şah – Denktaş, “Büyükelçi olarak geldiğiniz Kıbrıs’tan vali olarak ayrılmanızı temenni ediyoruz” deyince…
Ankara’nın Lefkoşa’ya atadığı ilk ve son Büyükelçisi Emin Dırvana, “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurucu anlaşmalarında Türkiye’nin imzası vardır. Bunları yok etmek kimsenin haddi değildir. Bu anlaşmalar yaşayacaktır. Bunlara karşı gelenin vay haline” dedi Denktaş’a.
Denktaş’ın altını çizdiği bir kelime var: “Sapıklık”…
Dırvana, iplerini Özel Harp Dairesi’nin tuttuğu ayrılıkçı Kıbrıs Türk Liderliği’nin Kıbrıs Cumhuriyeti’ni yıkma fikrini “sapıklık” olarak tanımlamıştı.
Denktaş bir Ankara ziyareti sırasında Dırvana’yı İsmet Paşa’ya şikayet etti. Karşılığında, “Ne istiyorsunuz, onu New York’a büyükelçi mi atayım!” cevabını aldı.
Sonuçta, birkaç yargıç dışında bütün Türkçe konuşan Kıbrıslı memurlar terk etti Cumhuriyet makamlarını. İsmet İnönü de Dr. Küçük’e yazdığı mektupta “Türkler Kıbrıs devlet teşkilatındaki görevlerini ve yerlerini almamağa devam ederlerse tarafımızdan yapılacak itiraz ve şikayetleri cihan efkarı haklı bulmayacaktır” der.
İsmet İnönü’nün dediği yerdedir bugün “dünya efkarı”, dünya kamuoyu.
-“Kıbrıs Cumhuriyeti’ni yıkmaya kalkanın vay haline” diyen Dırvana, yalnızca ayrılıkçı Kıbrıs Türk Liderliği’ni değil, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni de uyarmıştı.
Çünkü bildiğiniz gibi Özel Harp Dairesi’nin resmi politikası Kıbrıs’ı “istirdattır”, yani “geri alma”.
1960 İhtilali ile Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşu aynı iklimin ürünüdür. 1960 İhtilali sırasında Özel Harp Dairesi’nde bir “otorite boşluğu” ortaya çıktı.
Arif Hasan Tahsin “GEÇMİŞTEN GELECEĞE BİR KIBRIS HİKÂYESİ” kitabında şöyle der:
“Türkiye Cumhuriyeti’nin Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra, İsmet Paşa’nın Başbakanlığı döneminde, Kıbrıs’ta olay istemediğini daha sonra da yaşayarak öğrenmiştik. Hatta, ‘İsmet Paşa Kıbrıs’a gönderilen silahları geri ister’ de denmişti bir ara ve bir de emir verilmişti bize bu konuda”…
16 Ağustos 1960’da Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla birlikte TMT’nin varlığı konusunda Türkiye’de tereddüt yaşanır.
Kıbrıslı Türk toplumu açısından Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ömrü 1960 İhtilali’nin ömrü kadardır. Hatta Ayhan Hikmet ile Ahmet Muzaffer Gürkan’ın ömrü de 1960 İhtilali’nin hükmü kadardır.
Burada, Remzi Halluma’nın “FAİLİ MEÇHUL!” kitabına bakalım:
“Ahmet Gürkan-Ayhan Hikmet’in yerel liderliğe yöneltmiş olduğu eleştiriler ve gazeteleri Cumhuriyet’teki yayın politikaları, zamanın koşullarında liderlik tarafından kabul edilemez bir noktaya ulaşır. Bunun üzerine yerel otorite, ‘Avukatlar’ın ortadan kaldırılma talebini, dönemin TC yetkililerine iletir. Kabul görmeyen bu ilk başvurudan sonra ikinci kez aynı istekle bir müracaat daha yapılır. İkinci başvuruya, o dönem büyük tartışmalara neden olan ‘Yorgacis Bantları’ delil olarak ilave edilir. Yerel liderlik ikinci başvurudan oldukça umutludur. Ancak bu müracaat da kabul görmez ve reddedilir”…
Kontrgerillanın nasıl planlı ve “resmi izin”le cinayet işlediğini görüyoruz. “Devlette evrak kaybolmaz” ve “emirsiz cinayet işlenmez”!
Cumhuriyetçi aydınlarımız Hikmet ve Gürkan’a sıkılan kurşunlar 1960 İhtilali’nden sonra Özel Harp Dairesi’nde oluşan “otorite boşluğu”ndan sıkıldı.
Yılmaz Başkaya “TMT VE KIBRIS TÜRKÜ” kitabında aktarır:
Bu ‘otorite boşluğu’ döneminde Türk Cemaat Meclisi, Türk toplumunun 1960 Cumhuriyeti Anlaşmalarından doğan haklarını alamadığından yakınan bir rapor hazırlayarak TC Büyükelçiliği’ne sunar. Dr. Küçük’ün müsteşarı Cemal Müftüzade raporu Doktor’un onaylamadığını (!) bildirir Dırvana’ya. Dırvana raporu onaylayanları Elçiliğe çağırır. Dr. Necdet Ünel’e ‘Mercimek kafalı’ diyerek 1960 Anlaşmalarının kalıcı olduğunu, kimsenin değiştirmeye gücünün yetmeyeceğini, Anayasaya saygılı olmanın erdemlerini anlattı”…
Emin Dırvana, Özel Harp Dairesi güdümündeki “Kıbrıs Türk Liderliği”nin Kıbrıs Cumhuriyeti’ni yıkma fikrine “sapıklık” ve “mercimek kafalılar” diyerek 1960 Cumhuriyeti yaşayacak diyordu…
Evet, Özel Harp Dairesi’nin resmi Kıbrıs politikası “istirdat”tır. Hatta, bu yüzden Kıbrıs Cumhuriyeti bebeği doğduğu zaman uzun vadede Kıbrıs’ı Türkiye topraklarına katmak istedikleri için Kıbrıs Cumhuriyeti’nin BM’ye üye olmasını engellemek istediler. Ancak bugün bütün Kıbrıs’ın toprağı Birleşmiş Milletler üyesi Kıbrıs Cumhuriyeti’ne aittir.
Baylar sizse, Dırvana’nın dediği gibi “mercimek kafalı”sınız…
(29 Nisan 2023 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)