Aziz Şah – 19/5/2024
Bugün mülteci düşmanı iki siyasetten ve iki partiden bahsedeceğim: Faşist ELAM ve federalist CTP.
ELAM, Suriyeli mülteci istemez…
CTP ise Türkiye’nin silah zoruyla evinden kovduğu 200.000 Kıbrıslı Rumun geri dönüş hakkını tanımaz.
Mültecilerle ilgili temel insan haklarından biri “Zorla geri gönderilemez”dir diğeri ise “Geri dönüş hakkı mültecilerin temel insan hakkıdır”…
İnsan hakları hıyar değildir ki seçesiniz!
İnsan hakları bir deste çiçektir, çeşit çeşit. Desteyi açarsanız dağılır ahengi bozulur.
Kadınların ve çocukların insan hakları da, ifade, düşünce ve örgütlenme özgürlüğü de, mültecilerin ve onların torunlarının mülkiyet hakkı ve eve dönüş hakkı da, azınlık hakları da… Bilcümle insan hakları bir bütündür!
Hıyar değildir seçemezsiniz, bir deste çiçektir açarsanız dağılır. Hıyar değildir, soyamazsınız!
İşime gelen insan hakkını kullanayım, işime gelmeyen insan hakkını da gasp edeyim. Yok öyle yağma…
İnsanlığın ortak mücadelelerinin sonucu olan İnsan Hakları Sözleşmeleri bir bütündür.
***
Mülteci düşmanı iki siyaset vardır Kıbrıs’ta: Federalizm/ayrılıkçılık ve faşizm.
İkisi de yaşadığı yerde mülteci istemez.
ELAM emperyalist savaşlardan ve yıkımdan kaçan mültecilere karşıdır, CTP ise Kıbrıslı Rum mültecilere karşıdır.
Federalistlere göre silah zoruyla evlerinden kovulan ve malları gasp edilen 200.000 Kıbrıslı Rumun insan hakları, geri dönüş ve mülkiyet hakkı yoktur!
Mülkiyet hakkı konusunda, gasp edilen malın 10’da 1 değerini “tazminat” ödemeyi adalet sayarlar.
-Birine tecavüz edip “tazminat” ödeyince insan hakları ihlali ortadan kalkar mı?
Geri dönecek ne 200.000 kişi var bugün, ne de onların torunları geri dönecek. Dönmeyecekler!
Ama ilkesel olarak insan haklarını savunmak zorundasınız, şartsız şurtsuz!
İşte siz dönmeyecek olan mültecilerin insan haklarına karşı çıkacak kadar gözünüzü kararttınız.
Kıbrıslı Türk federalistler diyor ki: İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, BM’nin 194 Sayılı Kararı, insan hakları hukuku temelinde imzalanmış pek çok bölgesel konvansiyon ve Dördüncü Cenevre Konvansiyonu’nda teminat altına alınan Mültecilerin Geri Dönüş Hakkı’nı tanımıyoruz!
Geri dönecek bir kişi olmasa bile bir bütün olarak insan haklarını savunurken MÜLTECİLERİN GERİ DÖNÜŞ HAKKI’nı destenin içindeki bir çiçek olarak savunmak zorundasınız. Seçme şansınız yoktur!
Mültecilerin TÜMÜNÜN geri dönme hakkını reddediyorsanız, ya faşistsiniz ya hırsızsınız veya ikisi birdensiniz: İşgalci yerleşimci teröristisiniz.
Recep Tayyip Erdoğan, mültecilerin geri dönüş ve mülkiyet hakkını tanımayan İsrail’i şöyle tanımlar:
-“İşgalci yerleşimcilerin terörist olarak ilan edilmesi çok çok önemli… Düşünün bir eviniz var, atanız dedeniz o evde yaşamış, yıllarca o toprağı işlemiş, üzerinde yaşamışsınız sonra eli silahlı bu teröristler geliyor ve size, ‘Burası artık benim’ diyor. Bu zulüm değil de nedir?”…
***
Filistin’deki işgalci Siyonizm ile Kıbrıs’ta federalizm/ayrılıkçılık aynı noktada duruyor: Geri dönüş hakkını ve mülkiyet hakkını tanımama.
Çünkü “geri dönecek bir yer kalmadı”…
Çünkü Cenevre Konvansiyonu’na göre savaş suçu işleyerek yerlileri kovdunuz, başka bir savaş suçu işleyerek kovduğunuz insanların yerine yasadışı yerleşimciler iskân ettiniz.
Sonra da Cenevre Konvansiyonu’nda “işgal edilmiş toprakların yasal statüsünü değiştirmek için kalıcı yerleşim birimi kurmak yasaktır” denilen suçu da işlediniz.
Bir deste çiçeğe işlediğiniz savaş suçlarıyla tecavüz ettiniz.
İşte bu yüzden, Kıbrıslı Rum mültecilerin temel insan hakkı olan geri dönüş hakkını reddediyorsunuz.
Bilmediğiniz bir şey var…
İşlediğiniz savaş suçları yasallaştırılamaz.
İnsanlığa Karşı İşlenen Suçlar kategorisi adı altında bu kurallar bu yüzden kondu: Savaş suçları işlenmesin diye!
Siz 200.000 Kıbrıslı Rum mültecinin insan haklarına tecavüz edince, onların insan hakları ortadan kalkmaz.
ELAM faşist bir parti. Ülkemde mülteci istemiyorum diyor…
CTP federalist bir parti. Ülkemde mülteci istemiyorum diyor…
Mülteci düşmanı ELAM’a küfrederken aynaya bakın arada!
(19 Mayıs 2024 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)