Aziz Şah – 26/5/2024
1974’ten sonra Birleşmiş Milletler müzakereleri temel bir ilkeyi çiğnemek üzerine kuruldu:
-“Savaş suçları yasallaştırılamaz”.
Sözleşmeler savaş suçlarının yasallaştırılamayacağını söyler çünkü gelecekteki savaş suçlarının önlenmesini amaçlamaktadırlar.
Dördüncü Cenevre Sözleşmesi’nin ünlü yorumcusu hukukçu Jean Simon Pictet şöyle der:
“Savaş sonucu işgal fiilen mülk edinme gerçeğini ortaya koysa da, toprağa yerleşilmesi gibi bir hak doğurmaz.
İşgalci bir güç, uluslararası hukuka aykırı olarak, bir çatışma sırasında işgal edilen toprağı tamamen ya da kısmen ilhak ettiği iddiasında bulunsa dahi Sözleşme’yi uygulamakla yükümlüdür”…
Sözleşme’nin 49’uncu maddesi işgal edilen topraklarda yerleşim inşasını yasaklar:
-“İşgalci Güç, sivil nüfusun bir bölümünü işgal ettiği topraklara yerleştirmeyecektir”.
Hem yerleşimci nüfus kolonizasyonunu hem de yerleşim birimi kurulmasını yasaklar Sözleşme.
Toprağın hukuki statüsünü kalıcı olarak değiştirmek için yerleşim birimi kurmak yasaktır.
Hukukçu Pictet bu kuralların neden konduğunu şöyle açıklar:
“İkinci Dünya Savaşı sırasında belli güçlerin benimsediği uygulamaların önlenmesi amaçlanmaktadır. Bu güçler siyasal ve ırkçı bazı gerekçelerle veya iddia ettikleri üzere bu toprakları sömürgeleştirmek için kendi nüfuslarının bir bölümünü işgal ettikleri topraklara transfer etmişlerdir”…
Savaş suçlarının önünü kesmek için kondu bu kurallar. İşte bu yüzden savaş suçları yasallaştırılamaz.
1974 işgalinden beridir BM Kıbrıs’ta savaş suçlarını yasallaştırmak için “çözüm planları” yapıyor.
50 senedir kaç tane Türkiyeli yerleşimcinin “vatandaş” yapılarak yasallaştırılacağı ve gasp edilmiş toprağın kaçta kaçının işgal edende kalacağını müzakere ettirdi BM.
Her müzakere masası kurulduğunda savaş suçu olarak Kıbrıs’a yerleştirilen nüfusa daha çok vatandaşlık vadedildi, 1965’te %20 kabul edilen toprak oranı %37’ye çekildi.
Annan Planı’nda ise “şu kadar Türkiyeli yerleşimci vatandaş yapılacak” ve “malın işgalcisi öncelik hakkına sahiptir” denilerek savaş suçlarının yasallaştırılmasına teşebbüs edildi BM tarafından.
2005’te kurulan Taşınmaz Mal Komisyonu da savaş suçlarını yasallaştırmak için icat edildi…
1992’de ABD Dışişleri Bakanı James Baker TC Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin’e yazdığı mektupta “BM Genel Sekreteri’nin önerdiği haritada kuzeye bırakılması öngörülen %27.5 oranındaki toprak ‘hak ettiğinden fazla’dır” diyordu.
Kıbrıs Cumhuriyeti liderliği BM müzakerelerinde savaş suçlarının yüzde kaçını yasallaştıralım diye pazarlığa oturduğu anda tecavüzü meşrulaştırdı…
Savaş suçları pazarlık konusu değildir!
Savaş suçlarını yasallaştırmayı pazarlık konusu yaparsanız, Dağ Holding İstanbul’da müzayede ile Kıbrıslı Rum mallarını açık artırma ile satar ve Timbu’ya da 40.000 kişilik koloni kuracağını açıklar hiçbir çekincesi olmadan…
Vatandaşlık konusunda da artık utanmayı attılar. 22 Mayıs Çarşamba Günü CTP’li federalist Sami Özuslu çıktığı ekranda şöyle dedi:
-“KKTC’nin bütün yurttaşları federal çözüm ile eşit birer Avrupa Birliği yurttaşı olacak”…
Babasının malını dağıtır Sami…
Federalistler Türkiye’nin toprak ve nüfus üzerindeki bütün savaş suçlarını yasallaştırmakta kararlı!
Çalınmış toprak ve illegal yerleşimci nüfus oranını maksimum noktaya çektiğinizde karşı taraf ne kadar boyun eğerse eğsin “uzlaşmaz”dır…
-“Gördünüz mü Rumlar çözüm istemez, masadan kaçtı, taviz vermezler”…
“Kıbrıslı Rumlar çözüm istemiyor” çünkü federalistler bütün yerleşimcilere AB vatandaşlığı vadediyor!
Dağıtacak toprak kalmayınca, Avrupa Birliği vatandaşlığı hayali dağıtmaya başladınız Sami?
Cennette huri vadeden İslamcılardan ne farkınız kaldı?
Sami Özuslu gazeteci iken de böyle düşünürdü, sonradan “dönmedi”…
5 Nisan’da Bakanlar Kurulu kararı ile bir saniye içinde “KKTC vatandaşı” yapılan Amiral Cihat Yaycı da mı “AB vatandaşı” oluyor şimdi? O da ne ki…
Annan Planı’ndan sonra 2005-2008 yılları arasında CTP hükümetinin “KKTC vatandaşı” yaptığı 54.000 kişi de AB vatandaşı olacak…
Allahın emri değil mi Sami?
İslamcılar cennette huri, federalistler de Avrupa Birliği vatandaşlığı vadeder!
Aklınıza gelmez ama değil mi 22 Ocak’ta gazete taşlayan Nuriler?
Huriler yalandır, Nurilerdir gerçek!
(26 Mayıs 2024 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)