Şener Levent – Annan referandumunda hayır dediği için Kıbrıslıtürk solcularda hayal kırıklığı yaratmıştı AKEL…
Küsmüşlerdi ona…
Ve uzun süre de affetmediler…
Aradan yıllar geçti…
Yirmi yıl…
AKEL Avrupa Parlamentosu milletvekilliği seçimlerinde daha önce olduğu gibi, önümüzdeki seçimlerde de oy istiyor Kıbrıslıtürk seçmenlerden…
Özellikle Kıbrıslı bir Türk aday çıkardığı son iki seçimde kuzeydeki seçim kampanyasına önem veriyor…
Bazı dostlar,
-Annan referandumunda hayır diyen bir partiye neden oy verelim ki, diyorlar…
Bu durumda evet diyen DİSİ’ye yönelmeleri gerekir değil mi?
Ancak DİSİ’yi kuzeyde destekleyen yok!
Ama referandumdaki evet ve hayıra göre belirlenecekseydi, DiSİ’nin ödüllendirilmesi gerekmez miydi?
Hayır, ben o görüşte değilim…
Ve o referandumu da bir kriter olarak kabul etmiyorum…
Ancak hayır demiş olan AKEL’i de bu konuda yanlış bulanlardan değilim…
Siyasi tarihinde vermiş olduğu en doğru kararlardan biri…
Uygulanma garantisi olmayan bir anlaşmaya neden evet desin ki?
Kaldı ki AKEL’in Kıbrıslıtürk adayı AKEL’den farklı olarak evetçiydi…
***
Kıbrıslıtürk seçmenler bu seçimlerde partilerin ideolojik yapısına göre değil, Türk adaylara bakarak karar veriyorlar…
Bunun için kuzeyde adı geçen üç parti var yalnız…
AKEL…
Yeşiller…
Ve Volt…
Bu üç partideki Kıbrıslıtürk adayların üçünün de destekçileri var kuzeyde…
En geniş kampanyayı CTP destekli AKEL adayı Niyazi Kızılyürek yapıyor…
CTP dışındaki bazı sol kesimlerden de destek alıyor…
İkinci kez Avrupa Parlamentosu seçimlerine bu kez Yeşiller’den katılan Oz Karahan’a da büyük destek var…
Tek devlet olarak Kıbrıs Cumhuriyeti kimliğimize sahip çıkmamız gerektiğini söyleyen Karahan, adamızın işgalden kurtulması söylemini öne çıkararak dikkatleri üzerinde topluyor…
Ve tabii ki de yıldırımları üzerine çekiyor…
Ankara’ya şimdi sorsak:
-Bu seçimde kazanmasını istemediğiniz Kıbrıslıtürk aday kim?
Oz Karahan derler mutlaka…
Avrupa Parlamentosu’nda Türkiye’nin başını ağrıtabilecek tek aday…
İki devlete karşı olduğu gibi iki bölgeli, iki toplumlu federal bir yapıya da karşı…
Federal bir yapı isteyenler de ayrılıkçılar değil mi?
Onlar en başta Kıbrıslıtürklerle Kıbrıslırumların birbiriyle içiçe birlikte yaşayamayacağına karar verdikleri için iki bölgeli istiyorlar…
Avrupa Birliği derken ağızlarından bal akıyor, ama ona da güvenmiyorlar…
Türkiye’nin varlığı burada sona ererse, Kıbrıslıtürklerin korumasız kalacağına ve AB tarafından da korunamayacağına inanıyorlar…
***
1974’ten sonra elli yılda burada pek bir şey değişmedi ama zihinlerde değişen çok şey var…
Kuzeyde, yani işgal bölgesinde ayrılıkçılık ateşi yükselirken, güneyde de işgal karşıtlığı zayıfladı ve kendini teslimiyetçiliğe bıraktı…
İki devlet yanlısı Kıbrıslırumların oranı yüzde yirmilere tırmandı…
Sanırım bu oran giderek daha da yükselecek…
Hatta şunu da iddia edebilirim…
Gün gelecek ve iki devlet için Türk tarafına yalvaran taraf Rum tarafı olacak…
Ama bunun da hiçbir işe yaramadığı görülecek…
Türkiye iki devlet de istemiyor…
Korsan bir sahte devlet yapısı, tanınmış resmi bir devletten çok daha makbul Türkiye için…
Zihinler değişti diyorum ya, artık toprağı bütün tek bölgeli bir Kıbrıs istemek bile kabahat sayılıyor ve bunu isteyenler çözüm karşıtları sayılıyor…
İkibinli yıllara kadar böyle bir şey yoktu…
Şimdi işgalden bahsedenlerin bile ağızlarını kapatıyorlar…
Bize işgal sözcüğünün yerine başka bir sözü bile dikte ettirmeye kalktılar…
2003’te kapıların açılması ve 2004’teki Avrupa Birliği üyeliği zihinlerin bu yönde değişmesine büyük katkı sağladı…
BM Genel Sekreteri Guterres bile sonunda “Kıbrıs’ta herkes durumdan memnun” diyebildi…
***
Hep diyoruz ya, umudu kesme yurdundan…
Farkında değiliz çünkü hala…
Yurdumuz kesmiş bizden umudunu çoktan…
(31 Mayıs 2024 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)