Kermiya’da Ermeni arazisine soykırım anıtı dikiliyor

Aziz Şah – 26/6/2024

Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla Kermiya’da Agop dayının arazisine inşa edilen Külliye 1930’larda bir Nazi şantiyesini anımsatıyor…

Tozun dumanın ortasında adeta bir distopya filminin setinden geçer gibisiniz. Ama film seti değil, film de değil, Türk işgalinin inşa ettiği SOYKIRIM ANITIdır Külliye.

Geçenlerde biri kaza yapmış inşaatın önünde. Polis “telefonla mı oynuyordun?” diye sormuş kaza yapana…

-“Hayır, inşaata bakıyordum, bu akıldışılığa, siz görmüyor musunuz olanı biteni?” demiş.

1930’da Fransız sömürgeciler Cezayir’in işgalinin 100’üncü yılını kutlamak için dev bir anıt dikti üzerinde 1830-1930 yazan… 1962’de Cezayir bağımsızlığını kazandıktan sonra Ulusal Kurtuluş Cephesi savaşçıları yıktı bu anıtı.

Türk işgalcileri Kıbrıs’ta Fransa’nın Cezayir’de yaptığını yapıyor. Fransa işgalin 100’üncü yılında dikmişti anıtı, Türkiye ise 100 yıl bekleyemedi, işgalin 50’inci yılında açacak “Külliye” dedikleri SOYKIRIM ANITI’nı.

Kıbrıs’ta sömürgecilik üzerine çalışan Alman araştırmacı Sophie’yi arabayla dolaştırmak için söz verdim ama çok vakti yoktu.

Yola çıkarken “Şimdi seni Nazi Almanyası’na götürüyorum” dedim.

Önce Külliye’yi göreceksin Nazilerin inşa ettiği devasa binaları andırıyor…

Sonra Nazilerin işgal ettikleri coğrafyalarda kadınları seks kölesi olarak kullandığı Bordel’lerden göreceksin dedim.

En sonunda da Nazilerin inşa ettiği dev anıtlardan ve bayraklardan göreceksin…

Külliye inşaatından Alayköy yolundaki kerhaneler bölgesine doğru bir rota…

Külliye ile kerhaneler arasındaki yeni yerleşim bölgesi de klasik yerleşimci kolonizasyonu (minyatür İsrail) olarak Sophie’ye gösterdiğim üçüncü noktaydı. Kalın Yol ile Alayköy arasındaki tarımsal arazilere inşa edilen siteler tipik Siyonist yerleşim birimidir.

Alayköy’deki kırmızı kiremitli sitelerin ortasından geçerken sordum:

-İşgal altındaki Filistin’de Siyonist yerleşim birimlerinde neden kırmızı kiremit kullanılır bilir misin?

-Hayır, dedi.

“Hangi evlerin bombalanacağını belirlemek için… Filistinlilerin kırmızı kiremit kullanması yasaktır” dedim Sophie’ye.

Kalın Yol’dan Alayköy’e doğru giderken kırmızı kiremitleri gördüğümde kendimi “inşa halindeki minyatür İsrail”de hissederim…

Dönüşte de Sivil Savunma’ya doğru şaha kalkmış atın üstündeki Atatürk heykelini ve bayrakları gösterdim Sophie’ye…

Vaktimiz olsa Trikomo’ya götürecektim… Ancak Alayköy’deki “minyatür İsrail” bile aklını almaya yetti!

Pasaportuna el konularak beyaz kadınların “bordel”lerde çalıştırıldığını bir yabancıya anlattığınızda anlayamaz, bu yüzden Sophie’yi kendi gözleriyle görmesi için götürdüm.

Bizim artık kanıksadığımız, Nazilerin işgal ettiği bölgelerde kurduğu “bordel”ler gibidir Alayköy’deki kerhaneler… 

Sophie’nin en çok ne dikkatini çekti bilir misiniz?

Kerhanelerin isimleri: Harem, İmparator, Freedom.

Israrla sordu:

-Hangi akıl kadın bedeninin pazarlandığı yere “özgürlük” adını verir?

20 Temmuz işgaline “barış ve özgürlük harekâtı” diyen akıl olabilir…

Arabayla ve yürüyerek iki rota seçtim o gün: Arabayla turu attıktan sonra Surlariçi’nde Ermeni mahallelerine götürdüm Sophie’yi. Bu sokaklarda Ermeniler yaşardı demek için…

-Kıbrıs’ta sömürgeciliği yazarken Ermenileri unutma, dedim ona.

Şu tesadüfe bakın ki, Sophie ile bu kısa geziyi yapmamızdan birkaç gün sonra Serhat İncirli bombayı patlattı:

Külliye’nin inşa edildiği arazi Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı bir Ermeni’ye ait…

Türkiye Cumhuriyeti tarihi hem Türkiye’de hem de Kıbrıs’ta Ermeni ve Rum mallarına çökme tarihidir. 

“Terk edilmiş mal” olarak tanımladıkları Rum ve Ermenilere ait mülklere savaştan hemen sonra el koydu işgal rejimi.

“Yabancılara ait taşınmaz malların tahsis ve değerlendirmesini düzenleyen” 32/1975 ile 33/1975 no’lu yasalarla, “yabancı” diye tanımladıkları Rum ve Ermenilere ait taşınmaz mallara el koydular.

Serhat İncirli’nin yazdığına göre, “Külliye’nin üzerine dikildiği arazi, 1957’de silah zoruyla evinden – dükkanından kovduğunuz Lefkeli Agop dayının ailesine ait!”

Ne dedik?

Külliye bir “soykırım anıtı”dır…

Bu soykırım anıtının bir Ermeni’nin arazisine yapılması da tarihin trajedisi değil mi?  

(26 Haziran 2024 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author