Aziz şah – 30/6/2024
“Kıbrıslı Türklerden yükselen tepki banal ve sıradan bir ırkçılık olgusu değildir.
Liberal bunu anlamak istemez. Üstelik, tarih ve felsefe nezdinde ırkçılık konusunda sicili hiç de temiz olmayan liberal, bu anlattığımız bağlamda fena halde ‘anti-ırkçı’ kesiliyorsa, vardır bir hikmeti! Türk milliyetçiliğini perdelemektir! Her zaman ve her yerde olduğu gibi güç ilişkilerine karşı körlük içinde olan liberal aslında güç ilişkilerini aklıyor”…
Bu satırların yazarı Niyazi Kızılyürek’tir. Avrupa parlamenteri olmazdan önce yazdı. “Liberal Kıbrıslı Türk ve nüfus sorunu” başlıklı bu yazısını olduğu gibi imzasız olarak köşemde yayınlasam düzenli okurlar dahi benim yazdığımı düşünecektir.
Hayat böyledir, savunduklarınızla sınanırsınız. Bay Kızılyürek “liberal” diye saldırdığı o Kıbrıslı Türklerle seçim kampanyaları yaptı ve onların temsilcisi oldu.
Türk Silahlı Kuvvetleri askeri Mehmet Eren Erdoğan’ın içip içip zurna olduktan sonra Gemikonağı’nın denize bakan huzurlu ana caddesinde kaldırımda bankta oturan Pakistanlı Naveed Akbar’ı ezip aracıyla denize uçmasından sonra yeniden alevlendi “banal ve sıradan ırkçılık” meselesi…
İşgalci Türk askeri bir Pakistanlıyı öldürdü. İşgal ordusu da katil askeri Kıbrıs’taki yargıdan kaçırarak Türkiye’ye gönderdi. Türk işgali altında azınlık olan Kıbrıslılar ise “Kıbrıs ırkçıdır, biz ırkçıyız” diye ayin yapıp kendi kendini kırbaçlıyor.
Yabancı bir ordunun işgali altında yaşarız…
TC Devleti Kıbrıs’ın kuzeyini işgal ettikten sonra, “ASKERİ YASAK BÖLGELER KARARNAME”si yayınladı. Bu kararnameye göre Kıbrıs’ın kuzeyinin tamamı ASKERİ BÖLGEDİR.
Bu kararnameye göre, “Kıbrıs’ın kuzeyi, birinci, ikinci ve üçüncü derece askeri bölgelerden oluşur”…
2005 yılında KTBK komutanı Korgeneral Hasan Memişoğlu da demişti ki:
-“Bölge Türkiye Genelkurmayı’na bağlı bir Kolordu’nun sorumluluğundadır. Bölgenin tüm sorumluluğu Kolordu komutanına aittir”…
Kıbrıs’ın işgal bölgesi KTBK ve GKK komutanları ile TC Büyükelçisi’nden oluşan Üst Koordinasyon Kurulu tarafından yönetilmektedir.
“Kıbrıslı Türkler” TÜRK ASILLI sayılmadıkları için GKK’ya komutan olamazlar.
Yeni de değildir bu: TMT’nin başına da Türk subayı atanırdı, GKK’nın başına da…
Sonra da Alpay’ı polis hücresinde öldürüp hesap vermemiştir o Türk subayı, Pakistanlı genci öldürüp Türkiye’ye gönderilen TSK askeri gibi…
Irkçılık tarihsel ve devletlû bir sistemdir.
1975’te TMT’nin yerini alan Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’nın (GKK) kuruluş yasasına göre, “Güvenlik Kuvvetleri Komutanı ve kilit personeli TÜRK ASILLI yurttaşlardan seçilerek atanır”… Bu yüzden bir Kıbrıslı GKK komutanı olamaz.
1975’te işgal bölgesine yerleşimci iskânı 1934 Kanunu çerçevesinde gerçekleştirildi. 2 Mayıs 1975’te Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı’nın yayınladığı yönetmenliğe göre Kıbrıs’a yerleştirilen “ailelerin Türk vatandaşı olması ve anadillerinin Türkçe olması” şartı vardır.
Irkçılık işte budur, tarihsel ve kurumsaldır: Devletlû!
Liberallerin kışkırttığı Afrika gazetesine yönelik “maymuncuk” linçinden beridir ahalinin içinden çıkamadığı saçma sapan bir “ırkçılık” takıntısı var. Herkes birbirini ırkçılıkla suçluyor ya da insanlar ırkçı olmadıklarını ispat etmeye çalışarak saçmalıyorlar…
İşgal altındasınız, devletiniz yok ve kendi yurdunuzda işgalcinin azınlığı ve rehinesisiniz ama kendi kendinizi “ırkçılık”la suçluyorsunuz…
İşgal rejimi için kullanışlı bir aparatsınız sadece!
Kızılyürek’in dediği gibi, “Kıbrıslı Türklerden yükselen tepki banal ve sıradan bir ırkçılık olgusu değildir”…
Bu “ırkçılık” sayıklamasının en kötü tarafı şudur:
Kıbrıs’ın işgal bölgesinde vatanı elinden alınmış, kaderini belirleme hakkı olmayan, geçmişi imha edilmiş ve geleceği gasp edilmiş, kendi yurdunda azınlık olan ve bir devleti bile olmayan Kıbrıslıların basit bir tepkisine ya da tepkisizliğine “Irkçısın sen!” diye saldırdığınız zaman size karşılık olarak şunu söylerler:
-“Evet be, bu yaptığım ırkçılıksa ırkçıyım, ne var bunda!”
İşte böyle treni raydan çıkardınız…
Ne zaman Kıbrıs’ın işgal bölgesinde bir yabancı dramatik bir şekilde ölse “hepimiz suçluyuz”, “hepimiz katiliz”, “hepimiz ırkçıyız” diyen Kıbrıslılar ortaya çıkar.
Isıtılıp ısıtılıp önümüze konan “ırkçılık” sayıklaması, tam da Niyazi Kızılyürek’in dediği gibi, irredantist Türk milliyetçiliğini perdelemek ve güç ilişkilerini aklamak içindir!
(30 Haziran 2024 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)