Aziz Şah – 19/7/2024
Kıbrıs’ta Türk işgal ve istilasının 50’nci yılındayız.
50 yıldır Kıbrıs’a ve Kıbrıslılara dair ne varsa kırarak ve kırımdan geçirerek kurumlaşan ve kökleşen bir işgal var karşımızda.
50 yıl devam eden bir işgali sadece işgal kelimesi açıklamaya yetmez. Yahudi tarihçi Ilan Pappe, bu yüzden Siyonist yerleşimcilerin Batı Şeria ve Gazze şeridindeki işgalinin 50’nci yılında 2017’de “bu kadar uzun bir süreden sonra işgal terimi tek başına yetersiz kalır” diye yazar.
İşgali anlamlandırmak için yeni bir terim önerir: Yerleşimci sömürgeciliği!
50 yıldır imha ediyor işgal.
50 yıldır yok ediyor işgal.
50 yıldır kırımdan geçiriyor işgal.
Burada işgal kavramının yerine koyabileceğiniz başka bir kelime yoktur.
104 tane örgüt bir araya gelmiş, son 20 senedir defalarca yaptıkları gibi içinde “işgal” kelimesi geçmeyen bir bildiri yazmışlar işgalin 50’nci yılında!
İşte tam olarak bu yüzden bu haldeyiz: Bu ikiyüzlü sahtekârlık yüzünden…
Kıbrıs Cumhuriyeti elitlerinin iki partisinden biri olan AKEL ile işgal işbirlikçisi CTP arkalarına 102 örgütü takıp içinde işgal geçmeyen bir bildiri yazmışlar.
“Birleşik Kıbrıs-İki Toplumlu Barış İnisiyatifi” farklı isimlerle 20 senede 100 kere kurulmuş bir kopya. Aynı şeyleri tekrar tekrar yapıp farklı sonuç mu bekliyorsunuz? Bu kadar ahmak olduğunuzu zannetmiyorum. Çıkarınız budur!
AKEL halinden memnun, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni dönüşümlü yönetiyor DİSİ ile…
CTP halinden memnun, işgal bölgesinin rantını yiyor UBP ile…
Statüko dediğiniz tam olarak budur, sizsiniz!
***
“Yunan Cuntası ve EOKA B Darbesi ve ardından gelen Türk askeri müdahalesinden bu yana elli yıl geçti” deniyor bildiride…
Askeri müdahale 20 Temmuz’dan 16 Ağustos’a kadar sürdü. Peki, sonraki 50 yıla ne diyeceğiz?
50 yıldır imha ediyor işgal.
50 yıldır yok ediyor işgal.
50 yıldır kırımdan geçiriyor işgal.
Şimdi siz buradaki işgal kelimesinin yerine “askeri müdahale” yazabilir misiniz?
20 Temmuz 1974’te Türk işgal ve istilası basit bir askeri müdahale olsaydı “müdahale” 23 Temmuz’da biterdi.
Çünkü “askeri müdahale”nin gerekçesi “Yunan Cuntası’nın darbesi” ve “anayasal nizamın yeniden tesis edilmesi”ydi.
23 Temmuz’da Cunta düştü, Karamanlis Başbakan oldu, Klerides ise Temsilciler Meclisi Başkanı olarak Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasa’sının yeniden tesis edilmesi için BM temsilcileri eşliğinde Denktaş’ın evine gitti…
Burada tekrar tekrar hatırlatmakta fayda var: 1968’de Beyrut’ta başlayan ve 1974’e kadar devam eden görüşmelerde Denktaş ile Klerides Makarios’un meşhur 13 maddesi üzerinde uzlaşıya vardı. “Kıbrıs sorunu” denilen şey 15-20 Temmuz darbe ve istilasından önce çözüldü. Darbe ve istila da bu yüzden oldu…
23 Temmuz’da Cunta düştü, Klerides Denktaş’ın evine gitti.
23 Temmuz’da Cunta düşünce “müdahalenin gerekçesi” olan anayasanın yeniden tesis edilmesine geldi sıra. Daha fazla savaşmak için bir neden kalmadı…
Türkiye’nin cevabı şudur:
-“Türk hükümeti, Zürih ve Londra Anlaşmalarına geri dönmez ve bu konuyu görüşmez”…
3 gün önce savunduğunu 3 gün sonra inkâr etti Türkiye, çünkü Kıbrıs’ı istila etmeye gelmişti.
Eğer gerçekten Türkiye bir “askeri müdahale”de bulunsaydı, Cunta’yı devirdikten sonra çekilirdi.
Biz de o zaman, “Kıbrıs’a demokrasiyi getiren ordu” diye selamlardık Türk ordusunu… Ama Kıbrıs’ı istila etmeye geldiler!
Cunta düştükten sonra, 23 Temmuz’dan sonra ölenler bu yüzden öldü, tecavüzler bu yüzden oldu, 200.000 insan bu yüzden zorla yerinden edildi.
Başını AKEL ve CTP’nin çektiği 104 tane örgüt bizi kelime oyunlarıyla kandıracağını mı zannediyor?
İşgal yerine “askeri müdahale” deyince tarih değişmiyor…
İşgalden 50 sene sonra işgal ve istila diyemiyorsanız zaten susun!
(19 Temmuz 2024 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)