Aziz Şah – “Isaak ve Solomou kim?” diye sordu bir gün yabancı bir insan hakları avukatı. Çok olmadı Kıbrıs’a geleli. Isaak ve Solomou’nun kim olduğunu bilmemesine kızmadım bu yüzden…
50 senedir dünyaya Kıbrıs’ta işlenen savaş suçlarını anlatmayan Kıbrıslılara kızdım, bir yabancıya niye kızayım!
Bırakın Kıbrıs’ta işlenen savaş suçlarının yargılanması için mücadele etmeyi, dünyanın dört bir tarafına dağılmış olan Kıbrıslılar kendi başlarına geleni bile dünyaya anlatmadı…
Kıbrıslı Rumlar nasıl kovulduklarını anlatmadı, Kıbrıslı Türkler 50 senedir Türkiye’nin işgali altında nasıl yok olduklarını anlatmadı: Yerli bir toplumun toplamda %4-5 kalması ne demektir? 200.000’den geriye 300 kişi kalması nedir?
***
Dünyanın en sevdiği konu “tarihi eserler”in yağmalanmasıdır. IŞİD binlerce insan öldürdü, kadınları köleleştirdi, insanları diri diri yaktı. Dünyanın umuru olmadı!
Ne zaman ki Suriye ve Irak’ta “insanlığın ortak mirası” olan “tarihi eserler”i imha etmeye başladılar, dünyanın ilgisini çekti IŞİD!
İşte bu yüzden, “Isaak ve Solomou kim?” diye sorduğunda bir yabancı, şaşırmadım. Çalınmış “taşlar”ı bilmiyor dünya, başı taşla ezilen Isaak’ı mı bilecek?
***
Isaak ve Solomou 1974’te silah zoruyla kovulan 200.000 mülteciden sadece iki tanesidir. Biri 2, diğeri 4 yaşındaydı kovulduklarında. Evleri ve toprakları çalınmış iki Mağusalı mülteci…
Kim oturuyor şimdi evlerinde?
-Yerleşimciler!
Nerede öldürüldü Isaak ve Solomou?
-Evlerinin bir adım ötesinde Derinya’da!
Peki, kim tarafından öldürüldüler?
-Yerleşimciler!
***
Ledra Palace kapısından her geçtiğimde yeni bir Isaak ve Solomou yazısı yazmak geliyor içimden. Çünkü oradaki çürümüş ve paslanmış tabelaları değiştirdiler. Eminim ki birçoğunuzu rahatsız edecek bu!
Isaak ve Solomou hakkında sayısız yazı yazdım. Buna rağmen hafızam tazelenmiş gibi hissediyorum…
Şimdi bana “Isaak ve Solomou kim?” diye soran yabancı insan hakları avukatı, bir gün barikattan dönerken kendisi okuyup öğrenecek “Isaak ve Solomou Hafıza-Anı Girişimi” tarafından yenilenen tabelalardan…
Sevgili dostum Alekos Mihailidis şöyle yazıyor:
-“Yıpranan tabelalar, barikatın kalıcılığını teyit etmek için değil, unutulmaya karşı hafızanın galip gelmesi gerektiğini vurgulamak için değiştirildi. Suçun örtbas edilmesini ve Tasos ile Solomos’un temiz yüzlerinin, kayıpların ve işgalin dramının, ‘yoldan geçenlerin’ geçmeden önce gördükleri son şey olmasını önlemek için”…
***
Türkiyeli yerleşimciler, KKTC polisi ve Ülkücüler tarafından Tasos Isaak’ın başı taşla ve demir çubuklarla parçalandığında anasının karnında olan Anastasia babasının anmasında 5 sene önce 23’üncü yılda şöyle diyor:
-“Egomuza kilitlenmiş durumdayız, suçları sindiriyoruz, olayları basitleştiriyoruz ki onlarla uzlaşabilelim. Eylemsizlikle karakterize ediliyoruz. Ülkemize karşı işlenmeye devam eden suçları kabulleniyor ve görmezden geliyoruz”…
-“Katiller ‘milletvekili’ ve ‘bakan’ olarak vaftiz ediliyor. Babamın katili oturduğu koltukla övünüyor. Solomou’nun katili işgal altındaki topraklarda rahatsız edilmeden yaşıyor. Ve Interpol’ün arama emri 23 yıldır rafta duruyor”…
-“Adalet için daha ne kadar bekleyeceğimizi merak ediyorum”…
-“Anma törenlerinde her yıl adaleti anıyoruz. Ve gerçekten merak ediyorum: Eğer babam ve Solomou bugün ölmüş olsalardı kahraman olarak mı görülürlerdi yoksa şovenizmle mi suçlanırlardı? Birileri onların fedakârlıklarına ağlar mıydı yoksa ‘iyi iklim’i bozmakla mı suçlanırlardı?”
***
Anastasia Isaak “Interpol’ün arama emri rafta duruyor” diyor. Hayır, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin öyle bir tutuklama talebi yok! Kıbrıs Cumhuriyeti liderliği toprak hırsızları için çıkarmadığı tutuklama emirlerini Isaak ve Solomou’nun katilleri için de çıkarmadı…
Yalan söyledi Cumhuriyet!
Anastasia soruyor: Babam ve Solomou bugün öldürülse ne olurdu?
Isaak ve Solomou bugün öldürülseydi, “BM müzakerelerini sabote etmek”le suçlanırlardı. Kimse de katillere tek kelime etmezdi!
“Mültecilerin evlerine dönmeye hakkı yoktur, birinci öncelik gaspçınındır” denirdi onlara. Çünkü Annan Planı’nda ve Crans Montana’da mültecilerin haklarını gaspçılara verdi Isaak ve Solomou öldürülürken izleyen BM!
(22 Ağustos 2024 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)