Alekos Michaelides – Tarih, Kıbrıs’ta işgalin elli yılının kutlandığı yaz aylarında, Kıbrıslı Rumların mülklerinin gasp edilmesi gibi temel bir meseleyle uğraşmak yerine Kıbrıs gerçekliğinin olağan olgularıyla uğraşıldığını kaydedecektir. Bunun nedeni, kitlelerin artık tartışılan konulardan etkilenmemesidir, zira hakim olan duygu işgal altındaki topraklardaki mülkiyetin kaybedilmiş bir dava olduğudur – bu duygu Türk işgalinden sonra tüm liderler tarafından halka empoze edilmiştir. Dolayısıyla Yeşiller Partisi ve Kıbrıslılar Birliği’nin ifşaatları çimento dökmek yerine tarihe geçti. Hükümet kendi sondajlarıyla, toplum ise Fidias’ın endişeleriyle meşgul.
Ancak mesele ciddidir, tıpkı yıllar önce Erdoğan’ın dostları olan işadamlarının Omorfo, Karpaz ve Mağusa’da bir oldu bitti yaratmak için kumarhaneler ve üniversiteler inşa etmelerinden bahsettiğimizde olduğu gibi – Girne, işgalin ertesi gününden itibaren korkak liderlerimiz tarafından yok sayılmaktadır. Kıbrıs Cumhuriyeti ve Kıbrıs adalet sisteminin tutuklanan gaspçılardan hiçbirini hapiste tutamadığı bir dönemde, Ekologlar, Oz Karahan ve Kıbrıslı Türk gazeteciler tarafından yürütülen soruşturmanın da kanıtladığı gibi bu ciddi bir meseledir.
Belki bir şey çıkar diye gasp olayına karışan kuruluşları tekrar hatırlatalım. Bunların birçoğu, Rum nüfusuna karşı bir soykırım bağlamında gerçekleşen yasadışılığı umursamayan üçüncü ülkelerde kurulmuştur. Gaspçılar arasında Tasos Isaak cinayetinden aranan ve Kıbrıs hapishanelerinde ömür boyu hapis cezasını çekmesi gereken, ancak beş hükümetin hakkında yürürlükte olan uluslararası tutuklama emrini açıkça görmezden geldiği Erhan Arıklı’nın ailesi de bulunuyor.
Arıklı Ailesi, Arkın Grup, Lewis Trust Grup, DND Homes, Uzun Grup, Avrasya İnşaat, Özok Emlak, Kıbrıs Developments, Noyanlar Şirketler Grubu, Dövec İnşaat, Northern Land, Akol Grup, Özyalçın İnşaat, Umay Grup, Farz Şirketler Grubu, Carrington Grup, Omağ Şirketler Grubu, 4ER Construction, Lewis Claydon Developments, Arok Construction, Famagusta Construction, Immobilen Nord Zypern, Tekçe Overseas Gayrimenkul ve North Sky Property suç teşkil eden eylemlere karışmıştır ve Hükümet harekete geçmelidir.
Yukarıdaki kuruluşların yanı sıra başkaları da var ve soruşturma düzeyinde bile olsa onlara karşı herhangi bir işlem olup olmadığını Tanrı bilir. Ancak Hristodulidis hükümeti için bu bir öncelik gibi görünmüyor, zira herhangi bir vaka özel şikayetler ya da rastgele raporlarla kamuoyuna duyuruluyor. İsrailliler işgal altındaki topraklarda yerleşim birimleri inşa ederken ve çok küçük bir yüzdesi engellenirken lobi faaliyetleri de sorunu çözmüyor. Ancak bu konu – çözümle birlikte – Kıbrıs sorununun kendisi için esastır ve BM’de, Avrupa Parlamentosu’nda, Komisyon’da tartışılmalı, devletleri gaspa karışan vatandaşlarına yaptırım uygulamaya zorlamalı, hiçbir şey olmuyormuş gibi sadece Kıbrıs içi haberler olmamalıdır.
Bu Kıbrıs sorununun sonu mu? İşgal altındaki toprakların her köşesinde gaspın pekiştirilmesi ve böylece mülkiyet başlığının tartışılamaz hale gelmesi mi? Acaba Kıbrıs hükümetleri bunca yıldır ne yapıyordu? İyi niyet gösterip çözüm için beklediler mi? Bu kadar ittifaka rağmen onları gaspın her türlü hukuk kavramını ihlal ettiğine ikna edemiyor muyuz? Uluslararası tutuklama kararları çıkarmaya, şirketlere ve hatta Türkiye, İngiltere, İsrail, Rusya, İran gibi ülkelere yaptırım uygulamaya ikna edemiyor muyuz? İşgal altındaki topraklarda gasp sorununu konuşmaya ikna edemedikten sonra Cumhurbaşkanı’nın yetkililer ve liderler nezdindeki duruşu ne işe yarar? Gerekli kaos ne zaman yaşanacak? Görüşmelere başladıklarında ve konuşacak bir mülk kalmadığında mı?
(28 Ağustos 2024 tarihinde Fileleftheros gazetesinde yayınlanmıştır)