Aziz Şah – “Kıbrıs sorunu” diye bir sorun yoktur, “Kıbrıs sorunu” bir meslektir.
Kıbrıs sorunu dedikleri 1968 ilâ 1974 arasında Klerides ile Denktaş arasında müzakerelerde çözüldü. 1963’te Makarios’un önerdiği 13 maddenin hemen hemen tümünü Denktaş kabul etti ve “sorun” çözüldü. Anlaşmanın açıklanmasından hemen önce 15-20 Temmuz oldu!
Bugünkü sorunumuz işgal, yerleşimci sömürgeciliği ve insanlığa karşı işlenmiş zaman aşımı olmayan suçlardır.
Bugün “Kıbrıs sorunu” bir meslektir: İşvereni BM, NATO, AB, Britanya ve ABD’dir. Kıbrıs sorununun nasıl çözüldüğünü bildikleri için nasıl çözülemeyeceği üzerinden icra ederler bu mesleği.
İşte bu yüzden müzakere olmadığında malsız kalmış eroinmana dönüşüyorlar.
Ezberledikleri “siyaset” bittiğinde dilsiz kalıyorlar. Yoksunluk krizine girip “tek çare masaya dönüş” diyorlar. Çözüm değil, sadece masa…
Müzakere süreci yok, manipülasyon yok, suçlama oyunu yok, umut tacirliği yok…
Kafamız rahat!
“Kıbrıs sorunu” meslek erbabının Annan Planı ile Crans Montana’da ürettiği yalanlarla başedemedik. Yeni bir müzakere sürecinde üretilecek yalanlarla hiç başedemeyiz…
“Kıbrıs sorunu” mesleği aynı şeyleri yapıp farklı bir sonuç çıkacağına dair umut tacirliği yapan bir “zaman hırsızlığı”dır.
50 senedir zamanımızı çalanlar o kadar ahmak yerine koyuyorlar ki bizi…
***
Kıbrıs’ta 50 senedir yürütülen Birleşmiş Milletler müzakereleri 1965, 1968 ve 1973 tarihli üç BM Sözleşmesine aykırıdır.
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in Kişisel Temsilcisi Holguin adamıza geldiğinde kendisine bunu sormak istemiştim…
Kıbrıs’ın Özgürlüğü için Pan-Kıbrıslı Seferberliği ile Holguin’den randevu istemiştik, vermedi. Holguin’e şunu soracaktım:
-50 senedir BM’nin Kıbrıs’ta savunduğu etnik homojen “iki bölgeli iki toplumlu federasyon”un bir apartheid olduğunun farkında mısınız?
-1965 tarihli Her Türlü Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme, 1968 tarihli Savaş Suçları ve İnsanlığa Karşı Suçlar İçin Zaman Aşımının Uygulanamayacağına Dair Sözleşme ve 1973 tarihli Apartheid Suçunun Bastırılması ve Cezalandırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme’ye aykırı olarak Birleşmiş Milletler’in Kıbrıs’ta etnik homojenliğe dayalı apartheid bir rejim kurmak için müzakere yürütmekteki amacı nedir?
-Birleşmiş Milletler hangi mantıkla üyesi olan egemen bir devleti yıkmak ve onu iki bölgeli bir apartheide dönüştürmek için müzakere yürütür?
Eğer Kıbrıs’ın Özgürlüğü için Pan-Kıbrıslı Seferberliği hareketine randevu verseydi Holguin,
-“BM nasıl oluyor da Kıbrıs’ta BM sözleşmelerine aykırı müzakere yürütüyor” diye soracaktım…
***
Yarım asır ahmak yerine konmak…
BM Kıbrıs’ta nasıl oluyor da 50 senedir BM sözleşmelerine aykırı müzakere yürütüyor?
İşte bunu sorguladığımızda Kıbrıs sorununun nasıl bir meslek olduğu çıkıyor ortaya!
Sözleşmelerde “ırk” kavramının kullanımı geniş kapsamlıdır: Etnik, dinsel, dilsel, renk, soy ya da ulusal anlamlarını kapsar.
Fransızca “mettre a part” teriminden türetilen Apartheid’in kelime anlamı “ayırmak” ve “ayrı tutmak” demektir.
1965 tarihli Her Türlü Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme’nin birinci maddesinde APARTHEİD şöyle tanımlanır:
“Irk, renk, soy veya ulusal ya da etnik kökene dayalı olarak yapılan ve siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel veya kamusal yaşamın herhangi bir alanında insan hakları ve temel özgürlüklerin eşit bir şekilde tanınmasını, kullanılmasını veya bunlardan yararlanılmasını ortadan kaldırma veya zayıflatma amacını taşıyan veya bu sonucu doğuran her türlü ayrım, dışlama, kısıtlama veya tercih”…
Bütün BM planlarında ihlal edilen bir maddedir bu: “İki bölgeli iki toplumlu federasyon” dedikleri ırkçı apartheid farklı etnik kökenden Kıbrıslıların ikamet, mülkiyet ve seçme-seçilme hakkını gasp eder, kısıtlar ve yasaklar!
1974’te 200.000 mültecinin silah zoruyla kovulması ve onların yerine nüfus taşıyarak Türkiye’nin işlediği savaş suçlarının zaman aşımı yoktur. BM planlarında bu savaş suçları da aklanır. Nasıl olabilir bu?
Kıbrıs’ta BM’nin masaya koyduğu “çözüm planları” BM’nin temel insan haklarını korumak için oluşturduğu Sözleşmelere nasıl aykırı olabilir?
(4 Eylül 2024 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)