Haziran ayının başında, adanın Türk işgali altındaki topraklarında bulunan Rum mallarına el koyma suçlamasıyla tutuklanan Türk-Yahudi iş adamı Simon Aykut’un 27 Eylül’e kadar gözaltında kalmasına karar verildi.
Karar, çarşamba sabahı Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi tarafından, bir yandan işgal altındaki topraklarda yasa dışı arazi geliştirme faaliyetlerinde bulunduğu iddia edilen şirketlerle Aykut’un bağlantısına ilişkin itirazlar, diğer yandan da sanığın karşılaştığı sağlık sorunları ve gözaltı koşulları nedeniyle sanığın gözaltından serbest bırakılması talebi üzerine alındı.
Mahkeme gerekçesini açıklarken sanığın kaçma riski olduğunu, suçların ciddiyetinin ve tahmini cezanın düzeyinin dikkate alındığını belirtti.
Ağır Ceza Mahkemesinin davayı görme yetkisinin olmadığını ve kamu uluslararası hukuku ile Teamül/ örf ve adet hukukunu gerekçe gösteren savunmanın duruşma öncesi itirazlarına yanıt verilmesi için 27 Eylül tarihi belirlenmişti.
Ağır Ceza Mahkemesi bugün savcılığın ve savunmanın, kaçma riski nedeniyle sanığın tutuklu kalması lehine ve aleyhine kapsamlı deliller sunduğu 9 Eylül Pazartesi günü başlayan yargılamanın devamı olarak toplandı.
Davanın geçmişinden söz eden Mahkeme, sanığın 242 suçlamayla karşı karşıya olduğunu, en ciddisinin kara para aklama olduğunu ve işgal altındaki topraklarda birkaç Kıbrıslı Rum toprak sahibinden ve Aykut’un Kıbrıs’ın kuzeyinde, Türk işgali altında bulunan kesiminde işlettiği görünen Afik şirketler grubundan iki daire alıcısından tanıklık sunduğunu hatırlattı.
Mahkeme daha sonra, 240’tan fazla suçlamadan yalnızca dörtte birinin kara para aklama ile ilgili olduğunu ileri süren savunmanın görüşlerinden bahsederek sanığın Dumica ve Afik şirketleriyle bağlantısının kanıtlanmadığını belirtti.
Savunma ayrıca, sanığın Kıbrıs Cumhuriyeti ile bağlantıları olduğunu, Larnaka’da ailesinin yaşadığı mülkü olduğunu ve bu nedenle kaçma niyetinde olmadığını ileri sürmüş ve sanığın karşılaştığı sağlık sorunları, Merkezi Cezaevi’ndeki olumsuz gözaltı koşulları gibi ek öznel faktörleri anlattı.
Bahse konu durum ve ilgili içtihatları dikkate alan Mahkeme, savunmanın iddialarını reddettiğini ve sanığın 27 Eylül’deki duruşmaya kadar gözaltında tutulmasının haklı olduğuna karar verdiğini, özellikle suçlamaların ciddiyeti ve mahkûmiyet olasılığı göz önüne alındığında sanığın kaçma riski olduğunu kaydetti.
Mahkeme ayrıca sanık ile Kıbrıs Cumhuriyeti arasında güçlü bir bağ bulunmadığını, kişisel durumunun kaçma riskini ortadan kaldırmadığını tespit etti; sanığın tutukluluk koşullarına ilişkin olarak kendisine geceleri uyumasını sağlayacak bir oksijen cihazı sağlandığını ve Merkez Cezaevi’nde kendisini ziyaret eden özel bir doktorun raporuna göre sağlık sorunlarının kötüleşme tehlikesi bulunmadığını bildirdi. (KHA)