Aziz Şah – Ledra Palace kapısından geçtiğinizde sol kolunuzun üstünde bir büst vardır: “Lapta’nın Kadını” Effrosinis Proestu’nun büstü.
O kadar çok Yunan bayrağı asılmıştır ki orada, bayraklarla örtülmüştür Effrosini Hanım’ın büyük insanlığı…
Bayraklarla örtülmüştür hikâyemiz, bayraklarla bağlanmıştır basiretimiz, mazeretimiz çok!
Effrosini Hanım’ın büstünün etrafında 12 tane asker beresi vardır. İşte o berelerin hikâyesini anlatalım bugün…
6 Ağustos 1974’te Türk ordusu Lapta ve Karava’ya saldırıya geçtiğinde Yunan Cuntası’nın dağıttığı ordudan geriye pek bir şey kalmamıştı. Yaklaşık 400 Kıbrıslı askerin karşısında 14.000 Türk askeri vardı bölgede. Öyle “destansı” bir fetih işte!
400 askerin 12’sinin hikâyesidir “Lapta’nın Kadını”nın hikâyesi…
Cenevre Konferansı sürerken Türk ordusu “ateşkes” ihlalleriyle saldırmaya devam eder. Çünkü masaya koydukları “sınır”a ulaşmaları gerekir!
Lapta’da 200 yerli evlerindedir, Karava’da da 80 kasabalı vardır 14.000 işgal askerinin ortasında!
Bu 14.000 askerin ortasında kalan 12 muhafız ise hayatta kalmak için her yolu dener…
Türk ordusunun kovaladığı 12 asker ateş çemberinin ortasında kapana kısılmıştır…
Hiçbiri Girneli değildi bu askerlerin, bölgeyi bilmiyorlar, köşe bucak kaçıyorlardı. Tek şansları Effrosini Hanım’ın evini terk etmemesiydi…
İşgal ordusu yerlileri Ayios Theodoros Kilisesi’ne toplamıştı. Effrosini Hanım evini terk etmeyi inatla reddediyordu…
6 Ağustos’ta evine gelen askerleri Effrosini Hanım yerin altına saklar. Önce onlara sivil elbise bulur, kamuflajlardan kurtarır onları. Askerler bir gece evde kaldıktan sonra, onları su dolu ve kapkaranlık bir yeraltı dehlizine saklar…
Film gibi değil mi?
Adriku Pınarı’nın dehlizinin içindeki askerler yükselen su seviyesi ve nem ile mücadele etmek durumundadır.
6 Ağustos’tan 4 Eylül’e kadar yerin altında saklanır bu askerler…
Yerin üstünde Türk ordusu ve Laptalı esirler, yerin altında ise 12 muhafız askeri!
Effrosini Hanım her gün yiyecek götürür yerin altına, ancak bu o kadar kolay değildir. Türk ordusu evleri ve dükkânları yağmaladığı için gıda bulmak kolay değildi…
Diğer taraftan Effrosini Hanım evini terk etmeyi reddetiği için dikkatler üzerindedir. Ondan başka bir de engelli Sotiris Hacittofis ve karısı Mirofora vardır. Diğer taraftan da ev gaspları başlar:
-“Tutulmuştur”…
Effrosini Hanım inatla evini terk etmeyi reddettiği için işgal ordusu bölgeyi yoğun gözetim altında tutar. Bu sırada Sotiris ve Mirofora Hacittofis’in evinde kamuflajları bulurlar…
Mirofora’ları tutuklayıp hırpalarlar ve esir kampına taşırlar. Engelli Sotiris Hacittofis’in sağlık durumu kötüleşince Kızılhaç aracılığıyla özgür bölgeye gönderilir. 21 Haziran 1975’te Limasol Hastanesi’nde tek başına ölür…
12 askerin 6 Ağustos’ta başlayan hayatta kalma mücadelesi 4 Eylül’de sona erer…
Muhafız askerlerinin hepsi o gün Lapta’nın eski belediye başkanı Kostas Kaplanis’in evinde toplanır. İşgal ordusu evi kuşatır. Neye uğradığını şaşıran muhafızlar çil yavrusu gibi dağılır…
Yaylım ateşinin ortasında kalırlar, hiçbirinin ölmemesi mucizedir. Üçü yaralı, dokuz tanesi yakalanır. Diğer üçü ise kaçmayı başarır…
9 askerle birlikte Effrosini Hanım da tutuklanır!
Kurtulan üç muhafızdan birincisi Polikarpos Petru sandalla kaçmaya çalışırken denizde yakalanır…
İkincisi en şanslılarıdır: Yorgos Papanikolau işgal ordusunun hattını yaya olarak geçer. Beşparmakları aşar, Kambili’ye iner, Filia’dan geçerek Astromeritis’te çatışma hattını da geçip doğduğu Ağro’ya varır…
Üçüncüsü ise Andonis Filippu’dur. Effrosini Hanım’ın verdiği küçük radyodan Cumhurbaşkanı Muavini Klerides ile Denktaş’ın Bellapais’de buluşacaklarını duyar, Bellapais’e gider kurtulmak için. Yerliler henüz tam olarak kovulmamıştı Bellapais’ten, esirdiler…
Effrosini Hanım, Lapta’da yakalanan 9 asker, Bellapais’te yakalanan Andonis ve denizde yakalanan Polikarpos işkence görürler.
Lapta’nın Kadını Effrosinis Proestu bir ebeydi. Kendisini sorgulayan Kıbrıslı Türkün de ebesiydi, bu sayede hayatta kalır, canı bağışlanır…
İşte, Ledra Palace kapısını geçtiğinizde sol kolunuzun üstündeki 12 asker beresinin ortasındaki kadın büstünün hikâyesi budur.
(22 Eylül 2024 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)