Aziz Şah – 60 sene önce terk ederek kendimizi dünyadan izole ettiğimiz Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 64’üncü yaşı kutlu olsun!
Kıbrıs Cumhuriyeti üniter ve konsesyonal bir devlettir. Konsesyonal devlet modeli o günün koşullarında Kıbrıs için seçilebilecek en iyi modeldi. Büyük koalisyon, nüfusa oranla temsiliyet ile veto veya çifte çoğunluk temeline dayanan konsesyonalizm çok parçalı toplumlara demokrasiyi öğretmek için üretilmiş bir modeldir. Konsesyonalizm bir “geçiş rejimi”dir.
Bebekler doğar doğmaz koşmaz. Emeklemeye başlar, sonra ayağa kalkar, düşer, tekrar kalkar, yürür, en son koşar…
İşte konsesyonalizm Kıbrıslılara bir arada yaşamayı öğretmek için seçildi. Kıbrıs konsesyonalizmin başarısız olduğu “ender” vakalardandır. Çünkü bir etnik grup devleti yıkmakta kararlıysa, o etnik grubun liderliği uzlaşmaz ise, hiçbir anayasal formül çare olmaz…
Burnumuzun dibinde Lübnan’da da konsesyonal bir devlet var. 1943’te Fransa’dan bağımsızlığını kazandığında Lübnan anayasasının 95’inci maddesine yukarıda belirttiğim “geçiş rejimi” vurgusunu yazdılar: “Bir geçiş dönemi önlemi olarak ve adaletin, uyumun sağlanması adına, cemaatler devlet kademelerinde ve bakanlıklarda, devletin çıkarlarına zarar vermeyecek şekilde eşit düzeyde temsil edilecektir”…
Lübnan’da 18 cemaat var. Altı büyük cemaat olan Maruniler, Grek Ortodokslar, Grek Katolikler, Sünniler, Şiiler ve Dürziler arasında Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki gibi nüfusa oranla temsiliyet sistemi kuruldu. 1943’ten beridir aynı sistem var. 1975-90 arasında Kıbrıs’taki “toplumlararası çatışma” ile kıyaslanamayacak bir iç savaş yaşadılar. Sonra da barışıp, üniter ve konsesyonal Lübnan’da yaşamaya devam ettiler. Son ekonomik krizde devlet iflas ettiğinde bile parçalanmadılar. Çünkü birarada yaşamanın faydası bölünmekten fazladır…
Lübnan’da “ortak fayda” ve “ortak düşman” üniter yapıyı korudu. Ortak düşman İsrail’e karşı birleşmek Lübnan anayasal birliği ve toprak bütünlüğünün korunmasında da merkezi rol oynadı. Konsesyonalizmin bir özelliği de farklı etnik ve dinsel grupların “ortak fayda için” ve “ortak düşmana karşı” birleşmesidir.
-Kıbrıslıların ortak düşmanı kimdir?
16 Ağustos’ta kurulan Cumhuriyet’in bağımsızlığı 1 Ekim’de kutlanır. Yeni kurulan ortak cumhuriyetin Kıbrıs halkı tarafından benimsenmesi için çocukların kutlamalara katılabileceği, okulların açık olduğu tarihte kutlanmasına karar verildi.
Muhtemelen 3 Türk 7 Rumdan oluşan Makarios’un başkanlığında, Dr. Küçük’ün yardımcılığında toplanan Kıbrıs Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu’nun oy birliği ile kavgasız aldığı tek karar budur.
“Bağımsızlık Günü”nü 16 Ağustos’tan 1 Ekim’e alma konusunda Makarios’la anlaşan Dr. Küçük iş Vergi Yasası’na geldiğinde bloke etti. Devleti yıkmak için gelir kaynaklarını kurutmak gerekir çünkü…
Kıbrıs Türk Liderliği’nin Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki makamları henüz terk etmediği 1963 yılında ortak kararla kutlamalar 1 Ekim’e alındı.
1 Ekim 1963 tarihinde Türkiye Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel de Cumhurbaşkanı Muavini Dr. Fazıl Küçük’e “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsızlık günü münasebetiyle” telgraf gönderir…
Cemal Gürsel’in Dr. Küçük’e telgraf göndererek bağımsızlığını kutladığı, İsmet İnönü’nün Dr. Küçük’e mektup göndererek “makamlarınıza geri dönün” dediği Kıbrıs Cumhuriyeti’ni terk ederek devletsiz kaldık…
Ne demişti Dr. Küçük “Cumhuriyet’e geri dönün” diyen İsmet İnönü’ye yazdığı mektubunda:
-“Cumhur Başkan Muavini ve gerekse Türk vekiller, mebuslar ve memurlar devlet teşkilatındaki vazifeleri başına dönmemeğe azimlidirler. Dönme mecburiyeti hasıl alacak olursa istifa etmeğe kararlıdırlar. Anavatan Hükümetimiz ısrar edecek olursa (…) Anavatan topraklarında Kıbrıs Türkleri için bir saha ayrılarak vatandaşların Türkiye’ye nakillerinin temini şayanı arzudur. Bu hususta Amerikan Hükümeti, başka diğer beynelmilel iskân teşekkülleri bu işte yardımcı olacaklarına inancımız vardır”…
İşte böyle…
-“Terk ettiğiniz makama dönün” diyen İsmet İnönü’ye, Dr. Küçük “Israr ederseniz bizi Anadolu’da bir köye yerleştirin” dediğinde biz Cumhuriyet’siz kaldık!
60 sene önce Dr. Küçük 10 Mart 1964’te İsmet İnönü’ye Kıbrıs Cumhuriyeti’ne dönmektense Anadolu’da bir köy mezarlığına gömün bizi, der…
(1 Ekim 2024 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)