Tonia Stavrinou – Kıbrıs Cumhuriyeti neyi temsil ediyor ki, onu “tek çözüm” olarak gösteren bir pankart tutuklamalara yol açacak kadar tartışmalı olsun?
Özgür, bağımsız ve üniter bir devletin savunulmasının Kıbrıs sorunu dengesinde en maksimalist hedef olarak belirlendiği noktaya nasıl geldik?
Ve nasıl oldu da Kıbrıs Cumhuriyeti’nin temsilcileri ve liderleri kendilerini “yarın sabah bile” Kıbrıs Cumhuriyeti’nin dağılmasını imzalamaya istekli ve hazır olduklarını ilan ederken buldular?
Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler bir işgal rejiminin kurbanlarıdır.
Türk istilasını takip eden etnik temizlik ve bölünme, işgal altındaki topraklarda toplanan yüz binlerce yerleşimci ve işgalci ordu, özgürlük içinde bir arada yaşamaya yer bırakmamaktadır.
Ancak, Rumca ve Türkçe konuşan tüm Kıbrıs halkının haklarını garanti altına alan ortak bir devlet, bir Avrupa demokrasisi vardır. Bu devlet Kıbrıs Cumhuriyeti’dir.
Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler için en faydalı yol, bu devleti Türkiye’nin yayılmacı emellerine karşı korumaktır. Kıbrıs Cumhuriyeti tüm anomalileriyle (İngiliz üsleri, garantiler vs.) ortak bir perspektif sunabilir ve güçlü bir kaledir. Kendimizi laboratuvar şişelerine koymak ve şüpheli çözüm modelleri için kobay olmak amacıyla onu dağıtmak kendi kendine zarar veren bir seçimdir.
Bu bağlamda, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin düşmanları, barikatların yerine iki meşru devletin yumuşak “sınırlarını” koymaya hazırken “yeniden birleşme” söylemleri uyduranlardır. Bunlar, bu devletin zengin nimetlerinden faydalanan, ancak ondan kurtulmak ve onu iki kurucu devlete dönüştürmek için ilk acele eden siyaset kurumunun temsilcileridir. İşgalin zaman içinde donmuş statükosunu esasen imzalamaya hevesliler.
Kıbrıs Cumhuriyeti’ni desteklemek amacıyla 1 Ekim’de düzenlenen sivil gösteri bir siyasi eylem modeli olarak görülmelidir. Özellikle de katılan Kıbrıslı Türkler için kahramanca bir eylem olarak değerlendirilebilir. Ancak Kıbrıs polisi, eşi benzeri görülmemiş bir eylemle, göstericilerden ikisini isyancı olarak gözaltı merkezine götürmüştür. Fotoğraf çektikten ve pankartı gösterdikten sonra polisin yukarıdan emir aldığını söylediler. Ne kadar yukarıdan? Muhtemelen asla bilemeyeceğiz.
Ancak bir gün hepimiz bu karanlık dönemde seçtiğimiz “taraf” için yukarıdan aşağıya yargılanacağız. Barış yazan pankartı kaldırıp “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne hoş geldiniz” yazan tabelaya doğru gülümseyerek koşup koşmadığımızla yargılanacağız. Ya da Kıbrıs Cumhuriyeti Günü’nde apartheid’ı kınamak ve tek çözümün bu olduğunu ilan etmek için pankart açmaya teşebbüs edenlerin yanında durduysak: Tek, özgür, birleşik, bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti, tüm yasal ve bağımsız vatandaşlar için bir vatan.