Aziz Şah – Toprak hırsızları Ay Demet kapısında eylem yaptı. İstiladan sonraki “Türkleştirilmiş” adı “Metehan” olan Kermia’da…
İşgal ve yerleşimci sömürgeciliği tam olarak budur:
Önce toprağı silah zoruyla gasp eder, üzerinde yaşayanı toprağından kovar, gasp ettiği toprağa nüfus iskân ederek yasadışı yerleşim birimleri kurar, sonra da binlerce yılda oluşan “yer isimleri”ni değiştirir.
Kermia “Metehan” oluverir…
İşte işgal budur:
Kermia’nın adının “Metehan” olması.
İşgal ve yerleşimci sömürgeciliği bir “yoketme” sürecidir: Soykırım!
Bu süreci en güzel Tayyip Erdoğan ve Hakan Fidan anlatır.
Türk Dışişleri Bakanı Fidan şöyle demişti:
-“Birisinin toprağını işgal ediyorsunuz. İşgal etmekle kalmayıp evine el koyuyorsunuz, yıkıyorsunuz, dışarı atıyorsunuz, sonra bir başkasını getirip oraya koyuyorsunuz, sonra buna da bir terim buluyorsunuz ‘yerleşimci’ diyorsunuz. Bunun adı hırsızlıktır”…
Fidan’ın “hırsız” tanımlamasını yeterli bulmayan Erdoğan şöyle dedi:
-“İşgalci yerleşimcilerin terörist olarak ilan edilmesi çok çok önemli… Düşünün bir eviniz var, atanız dedeniz o evde yaşamış, yıllarca o toprağı işlemiş, üzerinde yaşamışsınız sonra eli silahlı bu teröristler geliyor ve size, ‘Burası artık benim’ diyor. Bu zulüm değil de nedir?”…
***
Kermia’da yaptıkları eylemde gasp ettikleri (çaldıkları) toprağı “hak” sayan inşaat şirketleri ve onların avukatları tam olarak bunu söyledi:
-“Burası artık benim”…
Barolar Birliği ve inşaat şirketlerinin taşıması gereken tek bir pankart var:
-“Kanla aldık bizimdir”…
***
Yerli toplum bertaraf edilerek yerine “yeni bir toplum” yaratılır yerleşimci kolonizasyonuyla.
14 Ekim 2024’te Kermia’da yapılan yürüyüş yerli toplumun yok edilmesiyle yaratılan “yeni toplum”dur.
22 Ocak 2018’de taşlarla Avrupa-Afrika gazetesini linç eden güruh ile 14 Ekim 2024’te Simon Aykut fotoğraflarıyla yürüyen güruhun hiçbir farkı yoktur.
22 Ocak 2018 linçini Karadeniz ve Hataylı yerleşimcilerin başını çektiği güruh yaptı. 1974’te silah zoruyla evlerinden kovulan yerlilerin bertaraf edilmesiyle iskân edilen nüfus…
14 Ekim 2024’te Kermia kapısına düzenlenen yürüyüşü ise, 1974’te silah zoruyla evlerinden kovulan yerlilerin bertaraf edilmesiyle gasp edilen topraklara Dördüncü Cenevre Konvansiyonu’na göre savaş suçu işleyerek kalıcı yerleşimler yapan inşaat şirketleri ve onların avukatları düzenledi.
Kafanıza girsin diye tekrar ediyorum:
Dördüncü Cenevre Sözleşmesi işgal edilmiş toprakların yasal statüsünü değiştirmek için kalıcı yerleşim birimi kurulmasını yasaklar.
“Taşınmaz Mal Komisyonu” savaş suçlarını yasallaştıramaz!
Kıbrıs’ın işgal bölgesinde “yatırım” ve “yatırımcı” denilen şey, “savaş suçu” ve “savaş suçlusu”dur.
Mehmet Ali Talat’a bir zamanlar “Sizin kendi eviniz varken neden Rum arazisi üstünde villa aldınız” diye sormuştu gazeteci Erdal Güven.
Barınma sorunu mu vardı Talat’ın?
Talat’ın kendi evi vardı. Gasp edilmiş Rum arazisi üzerinde “villa” alması politik bir eylemdir, ihtiyaç değil gasptır!
***
Barınma hakkı ile gaspı (toprak hırsızlığı) karıştırmayın.
Kıbrıs’ın işgal bölgesindeki inşaatlar ihtiyaçtan yapılmıyor. İşgal altındaki toprağın hukuki statüsünü değiştirmek için yapılıyor inşaatlar.
İnşaat şirketleri “serbest girişimci” değildir, TC işgalinin birer aparatıdırlar. Toprağın yasal statüsünü değiştirmek için kullanılan “buldozer”dirler.
Buldozer yerleşimci işgalinin sembolüdür. Toprağın altındaki bütün “kökleri” yokeder, toprağın hafızasını yokeder, harnıbı ve zeytini kökünden söküp yerine “yeni bir toplum” inşa eder.
İşgalin buldozeri bugün Simon Aykut’tur. 1950’de Türkiye’de doğan ve sonradan İsrail vatandaşı olan bir Türktür. “İsrail” işgal edilmiş Filistin topraklarında 1948’de kuruldu, Aykut ise 1950’de İzmir’de doğdu, bir Türk olarak yetişti. Size yeterince Türk gelmeyebilir ama o bir Türk’tür.
Aykut’u savunmak için inşaat şirketi patronları ve Barolar Birliği “Hakların Korunması İnisiyatifi”ni kurdu…
Hangi hakları?
-Yerlileri silah zoruyla kovarak gasp edilen topraklar.
“Kıbrıslı Türkleri yok edemeyeceksiniz” diye bir pankart taşıdı inşaat şirketleri Kıbrıs Cumhuriyeti’ne karşı…
İnşaat şirketi patronları ve avukatlar Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportlarını yaksın o zaman!
Türk işgali yok etti “Kıbrıslı Türkleri”, mezar taşını da inşaat şirketleri dikti.
Bizi yokeden inşaat şirketlerini yokoluş korkusu sarmış…
Toprak hırsızlarının yokoluşu Kıbrıslıların varoluşudur.
(16 Ekim 2024 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)