Ya eroinman gibi gebereceğiz, ya Kıbrıslı olacağız

Aziz Şah – “Bir eroinmanın güncesi”ni yaşıyoruz adeta…

Mal arayan eroinman gibi “müzakere masası” arıyor Kıbrıslılar!

Birleşmiş Milletler gözetiminde koluna şırıngayı sokup sahte mutlulukla tatmin oluyor.

BM Genel Sekreteri’nin görevi ise “altın vuruş” yapmamızı engellemek. Kendimizi öldürmeyecek kadar “mutluluk” enjekte ediyoruz ruhumuza.

Kıbrıslılar aynı şeyleri yapıp aynı sonucu istiyor, değişime tahammülü yok. Kıbrıslı köpek gibi sadıktır statükoya…

Tayyip Erdoğan bizim için “devrim” yaparak müzakere masasını devirdi.

Kıbrıslı işte buna çok öfkelendi!

-Ne demek yarım asırlık müzakere döngüsünü durdurmak?

Cem Karaca der ki:

-Bindik bi’ alamete gedeyoz gıyamete, amanieyynn…

-Yol dediğin yol gibi ulaşmalı bir yere, biz dön baba dönelim, geliyo’z aynı yere…

-Bu döngü kısır döngü, başı var da sonu yok, dönüyo’m dönemiyo’m, sonunda bir cıgış yok…

-Amanieyynn!

BM’nin müzakere döngüsü bir yere varmıyor ama Kıbrıslı alışmış bir kere, inmiyor bu dönme dolaptan.

Erdoğan dönme dolabı durdurdu. Kıbrıslılar ise inmediler dolaptan, yeniden dönmeye başlamasını beklediler…

Hristodulidis yalvardı da yalvardı, yeniden çalıştırın dolabı diye…

Erdoğan bize bir “devrim” yaptı, biz onu da anlamadık…

Nedir bu “devrim”: Müzakerelerin olmadığı bir Kıbrıs’ta, Kıbrıslılar Kıbrıslı olarak siyaset yapmak zorundadır. Kendi yolunu inşa etmek zorundadır…

Ya Kıbrıslı olarak siyaset yapacağız, ya da bir eroinman gibi geberip gideceğiz!

Kıbrıs Cumhuriyeti lideri Hristodulidis işgalcisine yalvarıyor.

200.000 Kıbrıslıyı silah zoruyla evlerinden kovan…

Cumhuriyet’in %37 toprağına el koyan…

Gasp ettiği toprakları parsel parsel satan…

İşgalcisine yalvarıyor Kıbrıs Cumhuriyeti lideri:

-Döndür bizi dönme dolapta!

Topraklarını işgal eden Türkiye ile toprak pazarlığı yapmak istiyor Hristodulidis…

Ey Kıbrıs Cumhuriyeti!

Toprak senin toprağındır. Kendi toprağını işgal eden ile nasıl toprak pazarlığı yaparsın?

Hep aklıma Yaser Arafat’ın ABD Başkanı Clinton’a verdiği cevap gelir:

-“İsrail ile görüşmelerin ilerlediğini söylüyorsunuz. Ama onlar işgalcidir. Cömert oldukları söylenemez, çünkü kendi ceplerinden değil bizim topraklarımızdan veriyorlar. İstediğimiz Filistin’in sadece %22’sidir sayın başkan!”

Yaser Arafat Filistin vatanının %78’ini İsrail’e bağışladı. Ama İsrail’e yetmedi bu…

Hristodulidis ise %37’sini bağışlamak istiyor işgalcisine vatanının, yeter ki gelsin “müzakere masası”na otursun…

Eroinmanın mala bağımlılığı gibidir Kıbrıslının müzakere bağımlılığı…

Malı çektikten sonra “gevşek federasyon” da olur, “merkezsiz kanatlanmış federasyon” da, “iki devlet” de!

BM gözetiminde Kıbrıs Cumhuriyeti’ni yıkmaya da razı…

İşgal edilmiş topraklarından feragat etmeye de razı…

“Müzakere masası” dışında siyaset bilmiyor çünkü!

Köpek gibi bağlıdır müzakere masasına Kıbrıslı…

Erdoğan köpeğin ipini çözdü:

-Al sana özgürlük, dedi.

Köpek yatmaya devam etti masanın altında…

-Hoşt Kıbrıslı, dedi.

Köpek yatmaya devam etti masanın altında…

Erdoğan çıktı BM Genel Kurulu’nda kürsüye:

-Kıbrıs’ta BM parametreleri öldü, dedi.

Köpek yatmaya devam etti masanın altında…

Masayı devirdi Erdoğan, Kıbrıslının ipini çözdü…

Ey köpek!

New York’tan sonra kuyruğu dik tutma çabası boşunadır. Ezberlenmiş ve bağımlılığa dönüşmüş müzakereler bitti.

Mia Milia, Piroi ve Kokkina’ya kapı açmak için New York’ta BM Genel Sekreteri ile “müzakere masası”na oturmak nasıl bir kendi uydurduğu yalanlara inanmaktır!

Statükoyu sürdürmek mi istiyorsun Mr. Hristodulidis?

İşgalcin ile iki komşu olarak yan yana yaşamak mı istiyorsun?

İki bölgeliliği güçlendirmek için ticaret ve ulaşımı kolaylaştırmak amacıyla yeni kapılar açılmasını mı istiyorsun?

BM Genel Sekreteri açamaz yeni kapı…

GKK ve KTBK komutanlarındadır yetki Kıbrıs’ın işgal bölgesinde!

Eskiden “BM parametreleri temelinde çözüm” için gidilirdi New York’a, şimdi ise Mia Milia’ya kapı açmak için…

Ezberlenmiş “BM parametreleri” ve bağımlılığa dönüşmüş müzakere usulleri yok artık.

Dönme dolap üstümüze yıkıldı, enkazın altından çıkalım!

(20 Ekim 2024 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author