
Aziz Şah – Senelerdir “masaya dön” diye Ankara’ya yalvaran Hristodulidis muradına erdi.
Kıbrıs Cumhuriyeti Liderliği ne yaptığının gerçekten farkında mı?
Cumhuriyet’imizin etinden ve sütünden yararlanan elitler ne yaptığını bilerek yapıyorsa tek bir açıklaması vardır: İki devletli çözüm istiyorlar!
Hristodulidis, toprakların yağmalanmasına karşı sadece mültecilerin gözünü boyayacak kadar tutuklama yapılmasına göz yumdu.
Toprak yağması “iki devletli çözüm”ün temelidir.
Toprak yağmasını savunan Kıbrıslı Türk hırsız federalistler, avukatlar ve ayrılıkçılar iki devletli çözümün temelini döşer.
Toprak yağmasına karşı elindeki siyasi, hukuki ve diplomatik araçları kullanmayan Cumhuriyet Liderliği ise iki devletli çözüme razı gelmiştir!
İki devletli çözüme karşı olan bir Liderliğin yapması gereken seri tutuklamalar ve cezalandırmalardır. Avrupa Birliği Adalet Divanı bu yetkiyi Kıbrıs Cumhuriyeti’ne verdi.
2006 tarihli 303A Ceza Yasası çok açıktır, yoruma kapalıdır: Toprağı gasp ettiysen, sattıysan, hileli işlem yaptıysan, bunlara aracılık ettiysen, satışı için reklam yaptıysan hapis yatacaksın!
2024’te 6 tutuklama yapıldı. Akan Kürşat davası “savcılığın tek tanığı öldüğü için” kapatılınca uluslararası şirketler ve Türk şirketleri Kıbrıs’ın işgal bölgesine hücum etti.
Hristodulidis’in her gün övgüler dizdiği ABD’nin şirketi DND Homes 30.000 konut inşa etmekte…
Hristodulidis Akan Kürşat gibi Simon Aykut’u da serbest bırakırsa olacak olan şudur: Ledra Palace kapısında “TRNC forever” tabelasının yerine “Satılık arazi” tabelası asılacak…
TC-İsrail vatandaşı Simon Aykut ile Alman vatandaşı Ewa Künzel’in davaları görülmeye bile başlanamadı. Bu kadar yavaş ilerleyen mahkeme süreci caydırıcı olmaz…
Kıbrıs Cumhuriyeti Liderliği “iki devletli çözüm”e gerçekten karşı olsaydı, toprak yağmalarını durdurmak için elinden geleni yapardı.
Gasp edilmiş topraklara inşa edilen yerleşim birimleri iki devletli çözümün parametresidir. İsrail bu yöntemi kullanıyor gasp ettiği Filistin topraklarında…
Senelerdir Ankara’ya “masaya dön” diye yalvaran Hristodulidis bilmez mi?
Cenevre’de Ağustos 1974’te başlayan görüşmelerden beridir “BM müzakereleri”nin yazılı olmayan bir tunç kanunu vardır:
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin masada verdiği her taviz masa dağıldıktan sonra da geçerlidir.
İşgalci açısında sonuçsuz dağılmış hiçbir masa yoktur: Her taviz kayıt altına alınıp kazanılmış hak olarak işgalcinin hanesine yazılır.
Annan Planı reddedildi. Annan Planı’nın “öncelik hakkı kullanıcıdadır” önermesine dayanarak Girne’yi, Mağusa’yı, Trikomo’yu, Karpaz’ı yuttu işgalciler.
Çünkü Annan buyurdu ki “mülkiyette öncelik gaspçınındır”…
İnsan Hakları Sözleşmesi ise diyor ki, “mülkiyet hakkı dokunulmazdır”…
Annan Planı mülkleri gasp edilen insanların AİHM’e başvurusunu da engeller. Bunu hayata geçirmek için “Taşınmaz Mal Komisyonu”nu kurdular!
AİHM’e başvuru hakkının engellenmesi İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 13’üncü maddesindeki “etkili başvuru hakkı”nı ihlal eder.
Aynı şekilde Crans Montana da diyor ki, “Mülkiyet rejimi şimdiki kullanıcıdan yana ağır basacak şekilde düzenlenecek”…
Planların reddedilmesinin ve masaların sonuçsuz dağılmasının bir önemi yok: Cumhuriyet Liderliğinin tartışmayı kabul ettiği her taviz “anlaşma metni” gibi uygulandı toprak yağmasıyla.
Girne, Mağusa, Karpaz, Trikomo bölgelerindeki toprak yağmasının sebebi Kıbrıs Cumhuriyeti Liderliğinin üzerinde tartışmayı kabul ettiği tavizlerdir.
Kıbrıs Cumhuriyeti Liderliği hâlâ Omorfo’yu geri alacağını söylediği için Lefke ve Gaziveran bölgesine hücum etti inşaat şirketleri. Omorfo, Trikomo gibi yağmalanmadıysa sebebi müzakere masasına konmamasıdır…
Müzakere masasında neyi pazarlık konusu yaptılarsa yağmalandı.
Hristodulidis liderliği şimdi de adını koymadan “iki devletli çözüm” pazarlığına başladı…
50 senedir BM müzakerelerinde belirlenmiş bir “ateş-kes hattı”yoktur. Ateş-kes hattı belirleyemeyen BM’den “Kıbrıs sorunu”nu çözmesini beklemek Kıbrıslıların iradesizliğidir.
24 Ekim Perşembe günü müzakereciler Menelaos Menelaou ve Güneş Onar “sınır pazarlığı”na başladı: Mia Milia kapısına karşı, Kokkina ve Piroi kapısı.
30 sene önce müzakerelerde Maraş’ın yasal sahiplerine iadesine karşı Lefkoşa Uluslararası Havalimanı’nın ortak kullanımı önerildi.
30 sene sonra Mia Milia’ya karşı Piroi!
Aradaki farkı görüyor musunuz?
İşte “iki devlet” pazarlığı böyle yapılır…
Toprak gasplarıyla yaratılan oldubittilerden sonra, “Yeşil Hat”taki oldubittileri kabullenmektir bu.
(27 Ekim 2024 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)