Varlığınızı Türk varlığına armağan etmediniz mi?

Aziz Şah – Erdoğan, Miçotakis ve Hristodulidis Perşembe günü Budapeşte’deki Avrupa Siyasi Topluluğu Zirvesi’nde bir araya geldi.

Kıbrıslı Türkler etnik-merkezci takıntılarıyla klasik yorumlarını yapmaya başladılar:

-Biz bu masada neden yokuz?

Lefkoşa’da var mısınız? Surlariçi’nde? Trikomo’da? Simon Aykut’un krallığında? Girne’de? 23 Nisan’da Belediye Başkanı Murat Şenkul makam odasında bir okulun çocuklarını misafir etmişti de içlerinde bir tane Kıbrıslı yoktu… Okullarda var mısınız? Şehit Tuncer İlkokulu’nda mesela? Hastanede var mısınız? Acil Durum Hastanesi’nin çocuk servisinde var mısınız? Seyrüsefer ödemesine gittiğinizde salona bakın bakalım orada var mısınız?

Erdoğan ile Hristodulidis’in rasgele karşılaşmasına bakarak “ah-vah” çekmeyi bırakın…

Kutlu Adalı ne demişti?

-“Ah-vah!” seslerinin güncel olaylara tepki niteliği dışında bir etkisi olamaz. Bu adi olaylar karşısında “ah-vah” çekeceğimize kişiliğimize, kimliğimize, özgürlüğümüze sahip çıkmalıyız.

Hristodulidis ile Erdoğan rasgele karşılaştı…

-“Ah-vah!”

Kıbrıs Cumhuriyeti ile Türkiye milli maç yaptı…

-“Ah-vah!”

1964’te Kıbrıs’ın taksimi stratejisi çerçevesinde Cumhuriyet’i terk etti Dr. Küçük Liderliği.

Türkiye’nin olumlu oy vererek Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Kıbrıs’ın üzerindeki tek devlet olarak tanıdığı 4 Mart 1964 tarihli 186 No’lu BM kararından sonra “Kıbrıslı Türklerin kendi kendini izole ettiği” yönünde 3 tane rapor sundu BM Genel Sekreteri.

15 Haziran 1964’te BM Genel Sekreteri birinci raporunda şöyle der:

-“Kıbrıslı Türklerin kendi bölgeleri dışına çıkmayışlarının, kendi siyasal amaçları gereği olduğuna inanılmaktadır. Yani Kıbrıs’ta herhangi bir coğrafi ayrılık olmaksızın, iki ana toplumun adada barış içinde bir arada yaşayamayacağı iddiasını güçlendirmeye yöneliktir”…

11 Mart 1965’te BM Genel Sekreteri ikinci raporunda şöyle der:

-“Kıbrıslı Türklerin kendi kendilerini yalıtma (izole etme) politikası, toplumu normal olanın tersi bir yöne yöneltti”…

10 Haziran 1965’te ise BM Gelen Sekreteri üçüncü raporunda şöyle der:

-“…Kıbrıslı Türklerin amaçlı olarak kendi kendilerini tecrit etme politikası…”

1964’te Kıbrıs Cumhuriyeti’ni terk edip 1974’teki işgalin taşlarını döşeyerek varlığımızı Türk varlığına armağan ettiğimiz için masada yokuz.

-Varlığımızı Türk varlığına armağan ettiğimiz için masada varsak da yokuz, yoksak da yokuz, biz yokuz!

Yerleşimcilerin oylarıyla seçilen “Kıbrıslı Türk lider” olsa ne olacak masada?

Tatar’ı kukla olarak görüyorsunuz, anladık…

Crans Montana tutanaklarında Mustafa Akıncı’nın adını büyülteç ile ararsınız; kayda değer hiçbir şey söylemez, 4-5 kere adı geçer!

TC Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu hem Türkiye adına hem de “Kıbrıslı Türkler adına” konuştu Crans Montana’da!

Mehmet Ali Talat değil miydi “Ankara otur derse otururum, kalk derse kalkarım” diyen?

Kıbrıslı Türkler hiçbir zaman masada olmadı!

Crans Montana’da görüşülen 6 başlıktan biri olan “güvenlik ve garantiler” konusunun “15 sene sonra” görüşülmesini talep eder TC Devleti. “Federal Kıbrıs” kurulacak, 15 sene sonra Türk askerinin durumu, tek taraflı müdahale ve garantiler baştan müzakere edilecek…

Bunun üzerine Antonio Guterres, “Anlaşma için gerçekçi bir şans olmadığı ve çözümün gerekli unsurlarının başarılamadığı gerekçesiyle en doğrusu konferansı sona erdirmek olacak” diyerek masayı dağıtır.

Türkiye’yi korumak için Özdil Nami kendini feda eder…

Görüşme tutanaklarında tek bir kere “Kıbrıslı Türk müzakereci” Özdil Nami’nin adı geçer.

Crans Montana’da Kıbrıs’ın askersizleştirilmesine karşı çıkar.

Belgeden aktarıyorum:

-‘‘Sayın Nami, (…) Garantileri ve askeri isteyenin Türkiye değil Kıbrıslı Türkler olduğunu belirtti. Türkiye’nin, Kıbrıslı Türklerle diyalog ile kendisi için değil ama Kıbrıslı Türkler için bu haklarını feda edebileceğini, Türkiye’nin daha ileri hareketlerde bulunmaya hazırlık yapabileceğinin işaretini verdiğini anlattı’’…

Türkiye “Kıbrıslı Türkler için kendi haklarından vazgeçmek istiyor” ama Kıbrıslı Türkler kabul etmiyor!

Masada bir “Kıbrıslı Türk” varsa, tek bir “işlevi” vardır: Varlığını Türk varlığına armağan etmek için!

Erdoğan’ın karşısındaki Kıbrıs Cumhurbaşkanı Hristodulidis’in hali ise “masada olmayan Kıbrıslı Türkler”den daha acıdır…

(9 Kasım 2024 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author