Aziz Şah – KKTC’nin 41’inci yılına ayna tutan bir gündü…
Çirkefin suyundan yüzümüz yansıyordu.
Tepemizde savaş uçakları böğürüyordu…
Ayhan Hikmet ile Ahmet Muzaffer Gürkan’ın mezarlarının önünden geçtik…
Sonra Alpay Mustafa’nın mezarını gördüm…
TMT Bayraktar’ı Kemal Coşkun (Kenan Coygun) tarafından karakol hücresinde öldürülen TMT’nin özel grup elemanı, keskin nişancısı Alpay…
Alpay’ı tutuklu bulunduğu hücrede öldüren Coygun, Kutlu Adalı öldürüldüğünde de kapı komşusuydu!
Özel Harp Dairesi tarihi böyle “tesadüfler”le doludur…
Polise verdiği ifadede 30-35 senedir tanıdığı Kutlu Adalı’yı tanımadığını söylemişti.
Biraz daha yürüdüm…
Sağ kolumun üzerinde başka bir “faili meçhul” vardı. El bombası ile öldürülen Vedat Kaner…
Mezar taşlarına baka baka yürüdüm Acar Akalın’ın yanına doğru…
-Güzel günler hangi dağın ardındadır, varabilmek mümkün mü hiç o dağlara?
Hiç bu denli unutmamıştık yaşamayı…
Gülmeyi, sevişmeyi ve şarkı çalmayı…
Şarkılarıyla bizi büyüten Acar Akalın, büyüdükten sonra bize bir “Dağarcık” armağan etti…
Aşkı anlat deseler, işin kolayına kaçardım, göstereyim size derdim, Yonca ile Acar’ı gösterirdim.
Acar Akalın ile Yonca Gürel Akalın’ı Avrupa-Afrika gazetesinde kurulan sofralarda tanıdım. O akşamlardan aklımda kalan en güzel fotoğraftır Acar ile Yonca’nın birbirlerine bakışları ve muhabbetleri…
Sadece mezarlıkta buluşan eski Kıbrıslılar bir aradaydı. Yonca’nın rengarenk kişiliğini yansıtan resmini yakalarına taktılar…
Tarihin kara ironileri gözüme mertek gibi girer her zaman!
Yonca’nın doğum tarihi 1965…
Kıbrıs Türk Liderliği 1964’te Kıbrıs Cumhuriyeti’ni terk etti. 1967’ye kadar TC Özel Harp Dairesi’nden atanan Bayraktar’ın başında olduğu “Genel Komite” tarafından yönetildi toplulumuz. Başımızdaki Bayraktar da Kenan Coygun’du…
Her Kıbrıslının hayatı bir Kıbrıs tarihidir.
1965’te Yonca doğduğunda, TC Özel Harp Dairesi’nden atanan bir komutanın iki dudağı arasından çıkan emirlerle “Genel Komite” tarafından yönetiliyorduk.
2024’te Yonca öldüğünde TC’nin iki Generali ve Sömürge Valisi tarafından “Üst Koordinasyon Kurulu” tarafından yönetiliyoruz.
1965’te Yonca doğduğunda devletsizdik, 2024’te Yonca devletsizlik yüzünden öldü.
Yonca ansızın ölmedi. Yavaş yavaş, sessiz ve uzun bir soykırımla insan haklarına erişimi engellenerek öldürülen Kıbrıslılardan sadece bir tanesidir Yonca!
Gaz odasında değil, güneşli açık havada öldürüyor bizi 50 senedir Türk işgali insan haklarımızı gasp ederek…
Normal bir devlet idaresinde, bir Cumhuriyet yurttaşının sahip olduğu haklardan yararlanıyor olsaydı Yonca şu anda aramızdaydı. Acar ile muhabbetle hayatlarına devam ediyorlardı!
Türk işgalinin 50’nci ve KKTC’nin 41’inci yılına yakışır bir cinayettir Yonca’nın öldürülmesi…
-Kalp krizi geçirmiş olan bir hastayı alelacele sabah 4’te hastaneden neden taburcu ettiler?
İşte bir “devletsizlik” manzarası!
Bu düpedüz bir cinayettir…
Yonca’nın gazeteci kardeşi Oya Gürel şöyle yazdı:
-“Devlet hastanesi önce koronavirüslü insanla aynı odaya koydu. Koronavirüs ardından zatürre oldu. Tam iyileşiyor derken dün akşam anaflitik şokla hastaneye kaldırdık. Sabaha karşı tamam deyip taburcu ettiler kalp krizi geçmişi olan hastayı ve bugün 5 kez kalbi durduktan sonra son kez durdu. Kardeşim insana değer vermeyen bir zihniyetin kurbanı oldu. Üzgün değil, öfke doluyum”…
Normal bir devlette, yurttaşların insan haklarına sahip oldukları bir Cumhuriyet’te kalp krizi geçiren bir hastayı sabah 4’te kapının önüne koyamazsınız. “Tamamsın” diyerek evine gönderdiğiniz hasta öldüğünde ise yargılanırsınız…
Yonca’nın katilleri yargılanmayacak. Çünkü burada normal bir devlet yok…
Çünkü Yonca 1965’te doğduğundan beridir Özel Harp Dairesi ve Askeri Rejim tarafından idare edilen toplumumuzda temel insan hakları gasp edilmiştir. Bütün katiller dokunulmazdır…
Yonca’yı toprağa veren Acar sordu:
-Ben nereye yatacağım?
Evet, hiç bu denli unutmamıştık yaşamayı, insan gibi yaşamayı…
Yonca’yı toprağa verirken savaş uçakları tepemizde KKTC’nin 41’inci yılını kutluyordu.
-“Buralarda ateş kes var
Yarım asırdır böyle
(…)
Kurşun değmedi belki ama
Ömürlerini çaldı”…
Acar Akalın’ın dediği gibi, ömürlerimizi çaldı!
(15 Kasım 2024 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)