Don lastiğine kadar savunun KKTC’yi!

Aziz Şah – KKTC’nin kuruluşunun 41’inci yılı kutlandı…

Dr. Fazıl Küçük’ün,

-“Elektriği bile halledemedik, KKTC’yi ilan edersek Rum elektriği kesecek” diyerek homurdandığı fişli bağımsızlığın yıldönümü…

Tak fişi bitir işi oldular 2 milyon kişi!

Dr. Küçük ev sahibinin elektriği kesmesinden korkuyordu. Çünkü dünyanın her yerinde birinin evini işgal ederseniz ilk iş elektriği keser!

Kıbrıs Cumhuriyeti ise gasp edilmiş toprakları üzerindeki gecekondunun elektriğini kesmedi…

***

Mehmet Ali Talat şöyle diyordu gazeteci Erdal Güven’e verdiği röportajda:

-“KKTC ilan edildikten ve Anayasa kabul edildikten sonra, 1980’lerin sonunda bir parti meclisi toplantısında söz aldım…

Tabii o zamanlar sıradan bir MYK üyesiyim.

Dedim ki: ‘Arkadaşlar, belki sizi kızdırabilir şimdi söyleyeceklerim, ben kâhin değilim ama, göreceksiniz gün gelecek bu Kıbrıs’ta KKTC’yi biz savunacağız CTP olarak. Bunu hem dünyanın bizi sıkboğaz etmesine, hem Rum tarafının bizi dışlayan tutumuna, hem de Türkiye’deki bazı çevrelerin müdahalelerine karşı yapacağız’…

-‘Şimdiden biz KKTC’ye sahip çıkmayı düşünelim’ demiştim…

-‘Burası bağımsız bir devlettir, burası Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’dir diyerek devleti ve kurumlarını biz savunacağız’ dedim. Nitekim savunduk da. Yaptık bunu”…

***

‘Eski’ CTP üzerine öyle masallar uyduruldu ki, insan gerçeklikten kopar…

C. Türk Partisi kurulurken bile Türkiye’den izin aldı. Avukat Mithat Berberoğlu partinin tüzük ve programını Ankara’ya gönderilmek üzere TC Büyükelçisi Ercüment Yavuzalp’a tevdi etti.

Kurulurken Ankara’dan icazet alan bir partinin “muhalefet” partisi olduğuna inandırarak muhalefetsiz bıraktılar toplumumuzu. Muhalefetsiz toplum dilsizdir…

-Muhalefet partisi var işte, dediler ve diyorlar hâlâ! Gidin CTP’ye kuyruk olun…

İşgal rejimi CTP’yi Kıbrıslı Türk aydınlarının eritme potası olarak kullandı. Ne zaman biri sivrilse aldılar aralarına, eritip tarihten sildiler. Ne zaman biri sivrilse ve CTP’yi reddetse, marjinalleştirdiler, yalnızlaştırdılar ve ekmeğiyle oynadılar.

Yıllar içinde hem CTP’nin eritme potasının içinde hem de dışında birçok insanın yitip gittiğine tanık olduk.

CTP’nin bugünkü kepazeliği Tufan Erhürman’ın eseri değildir. Her ağacın kurdu kendinden olur. CTP’nin bugünkü çürümesi de kendi niteliğindendir…

İşgalin iki partisi vardır, ikisine de zaman zaman Ankara tarafından ayar çekildi. Analar oğullarını döverek terbiye eder çünkü…

CTP’nin Villa Fırtına’da yediği dayağı, UBP Beyaz Ev’de yedi…

UBP ile CTP’nin bugünkü ikbal mücadelesi kim KKTC’ye daha iyi sahip çıkacak mücadelesidir.

***

Raif Denktaş’ın mecliste yaptığı son konuşmayı hatırlatıyor yaşananlar…

Denktaş’ın sosyal demokrat oğlu Raif öldürülmesinden önce yaptığı son konuşmada “doğrudan demokrasi”yi tanımlar:

-“Zannedersiniz ki bu kavgamız bizim bu binanın (meclisin) içindedir? Yahut da zannedersiniz ki biz öyle bir inançtayız ki, bu binadır demokrasi? Tam aksi, programımız yazar, tam aksi…

(Meclis binasının) Bu binanın duvarlarını delip yıkacağız ki halk içine girsin”…

Öldürülmeseydi eğer nasıl bir dönüşüm geçireceğini merak ettiğim bir liderdi Raif. Çünkü bizim en sağlam kalemlerimiz sağdan gelmiştir: Ahmet Muzaffer Gürkan, Ayhan Hikmet ve Kutlu Adalı…

Devam ediyor Raif:

-“Bu binanın duvarlarını delip yıkacağız ki halkın gözü önünde bunun içinde denetim altında milletvekilliği yapasınız…

Parlamenter demokrasinin ancak duvarlarını yıkarsak, ancak halkın örgütlenerek etkisi altında tutabileceği bir müessese haline getirebilirsek kabul ederiz. Bu kadar basittir. Dolayısıyla bizim meclise girip girmememiz hiç önemli değidir”…

Raif’in konuşmasını keserek “KKTC Anayasası”nı ve dolayısıyla KKTC’yi savunan ise CTP Genel Sekreteri Naci Talat’tır.

Naci Talat şöyle der Raif’e:

-“12. maddeye göre anayasa suçu işliyorsun şimdi”…

C. Türk Partisi KKTC kurulduğu günden beridir KKTC’yi savunur. Dün “KKTC anayasası”, bugün “KKTC meclis iç tüzüğü”…

Don lastiğine kadar savunacaklar!

(16 Kasım 2024 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author