Aziz Şah – IŞİD’in Suriye emiri Colani’nin liderliğinde cihatçılar Şam’a doğru yürüyüşe başlayınca Ahmet Davutoğlu şöyle dedi:
-“Esad, küstahça Erdoğan’ın çağrılarına cevaplar verdi. Şimdi bu küstah cevapların, bir anlamda bedelini ödüyor”…
Suriye savaşını başlatan Türk Dışişleri Bakanı olarak tarihe geçen Ahmet Davutoğlu “Suriye’de bir başarı varsa, başta Erdoğan olmak üzere hepimize ait” dedi.
Netenyahu ise, “Bugün Ortadoğu tarihi için tarihî bir gün. Esad rejimi, İran’ın şer ekseninde başat bir halkaydı, rejim şimdi yıkıldı” dedi ve ekledi: “Bu bizim İran’a ve Hizbullah’a vurduğumuz darbelerin doğrudan bir sonucudur”…
Davutoğlu ve Netenyahu cihatçıların başarısını paylaşamıyor!
***
Suriyeli gerçek muhaliflerden, Paris’te yayınlanan Le Monde Arapça’nın yayın yönetmeni Samir Aita ile karşı karşıya gelmişti Davutoğlu.
O bildik Osmanlıcı nutuklarından birini atarken “Bir dakika, orada durun!” der Davutoğlu’na…
-“Asıl Osmanlı biziz. Osmanlı mirasını koruyan da biziz…”
Samir Aita şöyle der:
-“Ermenileri katlettiğinizde onlara biz kucak açtık. Aynı şekilde Süryanilere de kucak açtık. Ardından katliamdan kaçan Kürtler bize geldi, onları da kucakladık. Birçok Türkmen korunmak için Suriye’ye kaçtı. Aleviler sizde haksızlığa uğrarken bizde hayat buldu. Osmanlı mozaiğini Suriye halkı korudu, Türkiye değil. 1925’te Fransız işgaline karşı Suriye devrimine yardım eden Mustafa Kemal ile ilişkilerimiz iyiydi. Halefleri birkaç kez bizi işgal ile tehdit etti. Halbuki sizin bağımsızlığınızı biz koruduk: yabancı işgale karşı Atatürk’ün komutasında Çanakkale’de savaşan Halep ordusuydu. Biliyorsunuz Antioch (Antakya) bütün doğu kiliselerinin referans kentidir. Türkiye’ye ilhak olduğundan beri ışığını kaybetti. İhvan (Müslüman Kardeşler) gibi düşünüp davranabilirsiniz ama Osmanlı olamazsınız. Suriye, Osmanlı İmparatorluğu’nun gerçek varisidir, Fransız ve İngilizler Lübnan’la birlikte Suriye’ye Osmanlı’nın eski borçlarının önemli bir kısmını ödetti”…
Samir Aita’nın bu sözlerini cümle cümle okuyun. Aita, “Fransız ve İngilizler Lübnan’la birlikte Suriye’ye Osmanlı’nın eski borçlarının önemli bir kısmını ödetti” der. Kıbrıs’a ve Mısır’a da ödettiler…
1855 Kırım savaşı için Osmanlı’nın aldığı borçları İngiliz Osmanlı hanedanından tahsil edemeyince Kıbrıs’ın gelirine el koydu. Osmanlı borçları Kıbrıs ve Mısır halklarının kamu borcuna dönüştürülerek tahsil edildi. İngiliz sömürgecilik tarihine “haraç meselesi” olarak geçti bu.
Bir anekdot daha anlatır Aita:
Türk İslamcıları Esad’ı mezhepçilik üzerinden aşağılayarak siyaset yaptığı için Kahire’de muhaliflerle yapılan bir toplantıda ikide bir “Nusayriler” deyip dururken…
ABD’nin eski Şam Büyükelçisi Robert Ford dayanamayıp Davutoğlu’nu uyarır:
-“Nusayri değil, lütfen Alevi deyin”…
Elin Amerikalısı anlamış Suriyelilerin hassasiyetini ama Davutoğlu’nun mezhepçilikten gözü döndüğü için inat etmiş…
Aita anlatır:
-“Davutoğlu ‘Nusayri azınlık rejimi’nden bahsetmekte ısrar etti. Hatta bu kelimeyi muhaliflerin birçok toplantısında Beşşar el Esad’a şiddetle karşı çıkan Alevilerin huzurunda da kullandı”…
***
Samir Aita “Mustafa Kemal’in halefleri bizi birkaç kez işgal ile tehdit etti” der.
Suriyeli gazeteci Hüsnü Mahalli’den bir dost meclisinde dinledim…
1957’de Adnan Menderes Türkiye’si Suriye ile savaşın eşiğine geldiğinde Mahalli çocuktu. Türk tankları sınıra dizildiğinde Mahalli de arkadaşlarıyla Filistinli çocukların İsrail tanklarına taş attığı gibi Suriye sınırına dizilen Türk tanklarına taş atıyordu…
Davutoğlu “Bu başarı başta Erdoğan olmak üzere hepimize aittir” dedi. Şüphesiz…
Netenyahu, Baas rejiminin yıkılmasıyla İsrail işgali altındaki Golan Tepeleri’nde 1974 tarihli Kuvvetlerin Çekilmesi Anlaşması’nın çöktüğünü söyledi.
Esad olsaydı ayak basamayacağı Bental Dağı’nı ziyaret ederek bir video çeken Netenyahu şöyle dedi:
-“Bu bölge, yaklaşık 50 yıldır, 1974 yılında üzerinde anlaşmaya varılan Kuvvetlerin Çekilmesi Anlaşması uyarınca bir tampon bölge olarak kontrol ediliyordu. Bu anlaşma çöktü, Suriye askerleri mevzilerini terk etti”…
Tek kurşun atmadan İsrail topraklarını genişletti. İşgalci tanklar Suriye’ye girdi, karşılarında taş atan çocuk bile yok!
Şüphesiz ki bu Nusayri-Alevi-Şii diye aklını mezhepçilikle bozmuş İslamcılarının başarısıdır.
(11 Aralık 2024 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)