Kostas Venizelos yazdı: İşgal altında mülk gaspı, kara para aklama, uyuşturucu ve savaş suçları

Kostas Venizelos – İşgal altındaki topraklarda Kıbrıslı Rumlara ait mülklerin gasp edilmesi, işgal altındaki Kıbrıs’ı Türkleştirme planının bir parçasıdır ve Türkiye tarafından 50 yıldır işlenen bir savaş suçu teşkil etmektedir. Mülk gaspına karışanlar, Kıbrıs Rum mallarını yasadışı yollardan satın alanlar, satanlar ve kullananlar da aynı derecede suçludur.

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin elli yıl sonra bile olsa gaspçıları yargılama girişimi önemli bir gelişmedir ve bu işe karışanların (Kıbrıslı Rumlar da dahil) eninde sonunda adalete teslim edileceklerine dair bir işarettir.

11 Aralık’ta Avrupa Parlamentosu üyesi Kostas Mavridis’in girişimiyle Avrupa Parlamentosu’nun bir salonunda bu konularla ilgili olarak gelecek için faydalı olabilecek çok ilginç bir etkinlik düzenlendi. Etkinlik sırasında Dışişleri Bakanı Konstantinos Kombos görsel-işitsel bir konuşma yaparak Kıbrıs Cumhuriyeti’nin eylemlerinin çerçevesini çizdi ve “bu faaliyete karışan herkesin yasaların sonuçlarıyla karşılaşacağını bilmesi” için mümkün olan her şeyin yapılacağını belirtti.

Etkinlikte işgal kuvvetlerini cesurca kınayan iki Kıbrıslı Türk konuşmacı yer aldı. İşgal altındaki topraklarda yaşayan ve çalışan gazeteci Aziz Şah, Türkiye’nin işgali sürdürmek için Cenevre Sözleşmesi ve Roma Statüsü kapsamında sistematik olarak suç işlediğini doğrudan ifade etti. “Bu suçlardan ilki ‘zorla yerinden etme ve yerleşimci nüfus transferi suçu’dur” dedi. İkincisinin ise “mülkiyetin hukuka aykırı ve keyfi olarak tahrip edilmesi ve el konulması suçu” olduğunu söyledi. Aziz Şah derinleşti, ipliği yakaladı ve çözdü. İşgal altındaki topraklarda olup bitenleri yeraltı dünyasıyla ilişkilendirdi ve daha önceki araştırmalarımıza dayanarak bunun hem Ankara hem de ayrılıkçı oluşum tarafından örtbas edildiğini söyledi. Dolayısıyla gaspın iki ayağı daha var: Sınıraşan organize suç olarak tanımlanan kara para aklama ve kara para aklamak için yasal işlere dahil olma. Her ikisi de arazi gaspı ile doğrudan bağlantılıdır. Gasp edilen araziler üzerine yapılan inşaatlar, insan ticareti-uyuşturucu-kara para aklama döngüsünün bir parçasıdır.

Sahte devletin Ankara için bir çamaşırhane olduğunu ve bunun pek çok farklı olay ve olayla doğrulandığını belirtti.

İkinci Kıbrıslı Türk konuşmacı Kıbrıslılar Birliği Başkanı Oz Karahan’dı. Kendisi birçok kez işgal güçlerini işledikleri suçlardan dolayı kınamıştır. Geçmişte de gaspçıların isimlerini kamuoyuna açıklamıştır. Yerli nüfusun yok edilmesine ve topraklarının gasp edilmesine atıfta bulundu. Bunun yerleşimci sömürgeciliği olarak bilinen insanlığa karşı bir suç olduğunu söyledi.

Türkiye’nin zamanla oynadığı ve oynamakta olduğu açıktır. Yeni ültimatomlar dayatarak zamanı kemirmektedir. Ayrılıkçı oluşumu “meşrulaştırmak” için “ilerici” kesimden gelen destekçileri kullanıldı. İşgal altındaki topraklarda bulunan Kıbrıslı Rumlara ait mülkler, savaş ganimeti olarak, işgalden hemen sonra işgal ordusunun kontrolündeki bölgelere taşınan yerleşimcilere verildi. Kıbrıslı Türkler işgal rejimine özgür bölgelerde sahip oldukları mülk tapularını verdiler ve karşılığında kendilerine benzer mülkler ‘verildi’. Daha sonra, kullanılmayan mülkler imar için yabancılara satıldı. Mülkler kendilerininmiş gibi satışlar yaptılar. Mülkler çok sayıda el değiştirdi ve böylece mülkiyet sorunu daha da karmaşık hale geldi.

İşgal altındaki topraklarda feryat ediyorlar çünkü çalıntı mallarla büyüyen ekonomileri etkileniyor. İnşaat sektörü etkilendiği için feryat ediyorlar. Eğer amaç çözümse, işgal altındaki topraklarda çalıntı mallar rahatça yağmalandığı ve işgalci gücün kukla rejimi ayrı bir devletmiş gibi davranıldığı sürece çözümden uzaklaşılmaktadır.

(18 Aralık 2024 tarihinde Fileleftheros gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author