Aziz Şah – 1959’da Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluş hazırlıkları sürerken Makarios’a devletin NATO üyesi olması teklif edildi. 11 Şubat 1959’da Centilmenlik Anlaşması’nda Türkiye ve Yunanistan Kıbrıs’ın NATO üyesi olmasını kararlaştırdı.
Kıbrıs Cumhuriyeti NATO üyesi olarak kurulan ilk devlet olacaktı. Makarios reddetti. “Kıbrıs bağlantısız kalacak” dedi…
1963-64’te fasariyalar başlayınca Makarios’a bu kez de “barış gücü” olarak NATO’nun Kıbrıs’a konuşlanması teklif edildi. Gene reddetti…
NATO askeri yerine BM Barış Gücü geldi…
Ya da NATO askeri “BM Barış Gücü” üniformasıyla geldi!
TMT tarihinin sırlarının deşifre edildiği “Boz Petek Beyi Tufan: Bir Sır Adam İlter Kırmızı” kitabından öğrendiğimiz kadarıyla “ecnebi” BM Barış Gücü askerleri ve İngiliz askerleri en başta kimlik, üniforma ve araç temin ediyordu. TMT için silah sevkiyatı yapıyordu, broşür dağıtıyordu, bombalama eylemleri yapıyordu. Kıbrıslı Rumların arabalarını çalıyordu. Casusluk yapıyor ve istihbarat topluyordu.
Üstün hizmetlerinden dolayı Barış Gücü askeri Finlandiyalı Erkkila Pekka’ya Özel Harp Dairesi’nin başı “Bayraktar” Kenan Coygun tarafından tasarlanan “TMT’nin ilk madalyası” verildi.
BM Barış Gücü ve İngiliz askerlerini kullanarak iki taraf arasında “güç dengesi” sağlayıp “düşük yoğunluklu çatışma” ile 1974 darbe-işgal komplosuna giden süreci yönettiler.
Makarios 1959’da Kıbrıs’ın NATO üyesi olmasını ve 1964’te NATO’nun Kıbrıs’a konuşlanmasını reddetti ama onlar “BM Barış Gücü” olarak geldiler.
Barış Gücü, meşhur 4 Mart 1964 tarihli BM kararıyla geldi. Amacı “çatışmaların tekrarlanmasını önlemek için elinden gelen çabayı göstermesi ve gerektiğinde hukuk ve düzenin korunmasına, yeniden tesis edilmesine ve normal koşullara dönülmesine katkıda bulunması” olarak tanımlandı Karar’da.
Bu amaç doğrultusunda bombalı eylemler ve silah sevkiyatı yaptı BM Barış Gücü TMT adına!
“Düşük yoğunluklu çatışma”nın sürekliliğini tesis ederek 1974’e giden koşulları oluşturdular.
Ayrıca bu “ecnebi” askerler Kıbrıslı çocukları peşlerinden “one chocolate, one chocolate” diye koşturdarak “medenileştirici beyaz adam” portresi çizdiler…
***
Şimdi, bunlar nerden geldi aklıma?
Cuma günü Derinya’da ekim yapan Kıbrıslı Rum bir çiftçiyi BM Barış Gücü askerleri onlarca araçla ablukaya aldı.
Cumhurbaşkanı Hristodulidis AB’nin Suriye politikası hakkında, Meclis Başkanı Annita Dimitriu ise Kıbrıs’ın NATO üyeliği hakkında konuşurken oluyor bunlar…
Kıbrıs’ın toprak bütünlüğünü savunmak da altı çiftçi örgütüne kaldı.
Çiftçi örgütleri şöyle dedi:
-“İşgalci güç karşısında canlarını tehlikeye atarak topraklarını işlemeye devam eden çiftçilerimizi destekliyoruz… Tampon bölge işgal edilmedi, sadece ateşkes bölgesini izleyebilmeleri için Birleşmiş Milletler’e verildi. Taraflar arasındaki anlaşma toprağın hak sahibi tarafından işlenmesini öngörmektedir”…
1974’ten sonra tampon bölgede işgalci tarafından 10 kişi öldürüldü. Binlerce kişi tampon bölge üzerinden kaçak olarak güneye geçti. Hepsini izledi BM…
Kendi arazisini eken bir çiftçiyi ise onlarca araçla ablukaya aldı Barış Gücü!
Tasos Isaak ve Solomos Solomou öldürülürken BM Barış Gücü izliyordu. Isaak ve Solomu’dan önce 7 kişi öldürüldü. Solomu ve Isaak’tan sonra da garavolli toplayan Petros Kakoullin öldürüldü. Kakoullin yerde yaralı yatırken 3 kurşun daha sıkıldı bedenine…
Bunların hiçbirinin sonuçlanmış bir soruşturması yoktur. Ama BM Barış Gücü Mağusa Polis Karakolu’na gidip çiftçiyi şikayet etti…
***
Tüm bu yaşananlar karşısında BM’nin genel tutumu Özel Harp Dairesi eski Başkanı ve KTBK komutanı Kemal Yamak’ın anılarında yaptığı bir tespiti doğruluyor.
BM’nin politikasını “Kıbrıslıları ayrıştırma politikası” olarak tanımlar Yamak Paşa.
-“Bu BM’nin değil, bizim politikamız olmalıydı” der…
***
Özetle şöyle yazar Kemal Yamak:
-“Otuz-otuzbeş senedir Birleşmiş Milletler’in her iki toplumu ayrı tutma politikası, Barış Gücü’yle uzun vadeli bir politika halini aldı. Otuz-otuzbeş sene silah elde, karşılıklı bekleyen ve her şeyleriyle ayrı yaşayan, yaşatılan iki toplum, gelecekte tamamen yabancılaşacak ve her şey, her faktör, ayrı yaşam tarzı üzerinde gelişecekti.
Bu onların değil, bizim politikamız olmalıydı”…
Kıbrıslıları ayrıştırma politikası zaten Özel Harp Dairesi’nin politikasıydı.
(24 Aralık 2024 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)