Aziz Şah – 1974’te silah zoruyla evlerinden kovulan mülteciler gene yapacağını yaptı.
Trikomo, Mağusa, Lefkoşa, Girne, Lefke ve Omorfo’da gasp edilmiş arazilerin üzerine yapılan konutları pazarlayan yabancı bir şirket aleyhinde şikayette bulundular.
Şu ana kadar tutuklanan dört emlakçı ve müteahhit Simon Aykut toprakları gasp edilen mültecilerin şikayetiyle yargı önüne çıkarıldı…
Geçen hafta Polis Genel Müdürlüğü’ne giderek yabancı bir şirket aleyhinde daha şikayette bulundu mülteciler.
Politis’in haberinden öğrendiğimiz kadarıyla soruşturmayı mülteciler yaparak dosyayı polise teslim etti. Devletin işini vatandaşlar yapıyor, delil ve belge topluyorlar…
Gasp edilen mallarının fotoğrafını çektiler, tapularını götürdüler, şirket hakkında araştırma yapıp bilgileri sundular.
Önce Emlak Kayıt Kurulu’na başvurdular, sonra da polise gittiler. Geriye dosyayı hazırlayıp dava açmak kaldı…
Şirketin adı geçmiyor haberde. Kıbrıs’ın hem işgal bölgesinde hem de özgür bölgesinde faaliyet yürüten yabancı bir şirket.
Haberde “çokuluslu şirket” diye geçiyor ama çokuluslu bir şirket değil. Emperyalist bir ülkenin 100’den fazla ülkede faaliyet yürüten önemli bir şirketi…
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kendisini ABD emperyalizminin “stratejik ortağı” zannettiği zamanlarda ders niteliğinde bir vaka daha!
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin üyesi olduğu AB’nin ve “stratejik müttefik” dediği ABD ile Britanya’nın şirketleri Kıbrıs’ta işgal altında gasp edilmiş toprakları yağmalıyor…
Tam da söylediğimiz gibi uluslararası bir suça dönüştü Kıbrıs’ın işgal bölgesinde mülkiyet gaspı!
Mültecilerin kişisel çabası ve şikayetiyle bu dava açılırsa, yabancı bir emlak şirketi özelinde mesele bambaşka bir boyuta taşınacak…
Her davanın bir kazanımı vardır. Simon Aykut ve Ewa Künzel davalarında avukatlar inatla,
-“Kıbrıs Cumhuriyeti’nin işgal altındaki topraklarda yargı yetkisi yoktur” dediler.
AİHM ve ABAD kararlarını, Lahey savaş hukuku Sözleşmeleri’ni ve Cenevre Konvansiyonu’nu temel alan tarihi bir içtihat oluşturdu mahkeme.
Bu vakada ise İTEM Yasası ve “eşdeğer tapu” gündeme gelecek. Politis’in haberinden anlaşılan budur…
Gazetenin haberine göre gasp edilen arazileri pazarlarken “eşdeğer tapular”a yani İTEM Yasası’na atıfta bulunulmakta.
Politis’e göre, şirket, 1974’teki nüfus mübadelesinin ardından bir mülk mübadelesi yapıldığını söyleyerek yatırımlarının tehlikede olmayacağı güvencesiyle müşterilerini “ikna” etmeye çalışmış.
Burada iki tane yalan var: Kıbrıs’ta savaştan sonra “nüfus mübadelesi anlaşması” yapılmadı. İkinci yalanı zaten herkes biliyor: “Mülk mübadelesi” olsaydı, mülkiyet sorunu olmazdı!
***
Gasp edilmiş toprakları pazarlarken savaş yalanlarını emlak şirketleri tekrar ediyor artık…
İnsanların silah zoruyla evlerinden kovulması “nüfus mübadelesi” değildir.
Denktaş ile Klerides arasında 31 Temmuz-2 Ağustos 1975 arasında Viyana’da üçüncü tur görüşmeleri yapılmadan iki ay önce, Kıbrıs’a Türkiye’den yerleşimci sömürgeci nüfus taşıma kararı almıştı TC Devleti. Özellikle Girne ve Karpaz’da evlerini terk etmeyi reddeden ciddi bir Rum nüfus vardı. Ancak insanlar evlerinde yaşarken Türkiye’den yerleşimci nüfus taşımak için harekete geçildi.
31 Temmuz-2 Ağustos 1975’te Viyana’daki üçüncü tur görüşmelerinde KIBRISLI MÜLTECİLERin durumu görüşülmeden önce 2 Mayıs 1975’te TC Dışişleri Bakanlığı, “ÇOK GİZLİ” ibareli “Kıbrıs’ın Türk Bölgesindeki İşgücü Açığının Türkiye’den Gönderilecek İşgücü İle Kapatılmasına İlişkin Yönetmenlik”i yayınlamıştı!
Ankara’nın Kıbrıs’a nüfus taşıma “Yönetmenlik”ini yayınlamasından 2 ay sonra Viyana’da varılan anlaşma ise şudur:
-Harekât’tan sonra güneyde kalan Kıbrıslı Türkler, İSTEDİKLERİ TAKDİRDE kuzeye geçebilecekler.
-Kuzeyden kovulan Rumlar Karpaz’a gidebilecekler.
-Savaşta güneyde kısılı kalan ama aileleri Karpaz’da olan Rumlar GÜNEYEDEN KUZEYE Karpaz’a gidebilecekler.
Bu bir nüfus mübadelesi anlaşması değildir.
Türk Liderliği’nin “nüfus mübadelesi” diye çarpıttığı 3. Viyana Antlaşması sonucunda KIBRISLI RUMLARIN TÜMÜ GÜNEYE GİTMEDİ, KUZEYE GERİ DÖNME HAKKI TANINDI.
***
50 sene sonra yabancı bir emlak şirketi gasp edilmiş arazileri “eşdeğer tapu” ile pazarlarken “nüfus mübadelesinden sonra emlak mübadelesi yapıldı” diyor.
Çünkü savaş yalanlarını üreten savaş suçluları yargılanmadı!
İşgal rejiminin İTEM Yasası ve TMK Yasası gaspçıların sığınağı oldu.
İTEM Yasası’nı yapanlar yargılanmadan adalet tecelli etmez…
(25 Aralık 2024 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)