
Aziz Şah – 2000-2004 arasında Kıbrıs’ın işgal bölgesinde Ankara’nın Sömürge Valisi olarak görev yapan Hayati Güven anlatır:
-“İlk geldiğim aylardı. ‘Portakal üreticilerinin şikayetleri var, sizinle görüşmek istiyorlar’ dediler…
Üreticilerle görüşmek üzere Güzelyurt’ta bir kahveye gittik. Gayet hareketli bir ortam vardı kahvede. O dönemde de gerçekten portakal üreticisinin büyük sıkıntıları vardı, mallarını satamıyorlardı.
Kahvede herkes bir ağızdan konuşuyor, bağırıyor, çağırıyor, şikayet ediyor falan.
Sonunda birisi elini kaldırdı,
-‘Size bir önerim var’ dedi.
Ben de,
-‘Dinliyorum not alıyorum, nedir öneri?’ dedim…
-‘Biz ürettiğimiz portakalı satamıyoruz. Sattığımızın da parasını alamıyoruz. Portakalı büyükelçiliğe getireceğiz, size teslim edeceğiz, siz de çeki bize keseceksiniz’ dedi.
-‘Kaç ton getiriyorsunuz?’ dedim.
-‘80 bin ton’ dedi.
-‘Peki, ben ne yapacağım bu portakalı’ dedim…
-‘Valla o sizin bileceğiniz iş, ne yaparsanız yapın’ dedi…
***
Öğrendiğim kadarıyla 2000 yılında bu diyaloğun sonucunda narenciye satıldı. Çünkü sorunu kaynağında çözersiniz…
Sorunun kaynağı Türk işgalidir. İşgalin karargâhı ise TC Sömürge Valiliği’dir.
***
Omorfo tarihinde ilk kez Türkiye’ye karşı eylem yapıldı dün…
Türk Dışişleri Bakanı Hakan Fidan geçen hafta,
-“Kıbrıslı Türklerin üzerindeki izolasyonlar insanlık suçudur” dedi.
Bir hafta sonra Türkiye’nin Kıbrıslı Türklere karşı uyguladığı ambargoya karşı Omorfo’da eylem yapıldı.
İnsanlık suçlusu kimdir bu durumda?
***
Elye Üreticiler Komitesi “Muhatabımız TC Elçiliği’dir, bir sonraki eylemimizi TC Büyükelçiliği’nin önünde yapacağız” dedi…
Komite şöyle dedi:
-“Ülkemizde üreticinin bitirilme süreci 1994 yılında alınan ABAD kararları ile başladı, süreç içerisinde Türkiye Cumhuriyeti’nin çeşitli nedenler ortaya koyarak ürünlerimizi gümrüklerden döndürmesi ile devam etti”…
1972’den 1991 yılına kadar Kıbrıslı Türkler “Port of Famagusta” mührüyle ‘tercihli özel gümrük uygulaması’ üzerinden Avrupa’ya ihracat yaptı. Ta ki “Port of Famagusta” yerine “KKTC” mührü vurulsun…
“Port of Famagusta” yerine “KKTC” mührü vurulunca Mağusa Limanı kaçakçılık merkezine dönüştü…
AB, ABD Dışişleri Bakanlığı ve INTERPOL tarafından fonlanan 2021 Küresel Organize Suç Endeksi Raporu’nda Mağusa Limanı spesifik olarak silah ve mal kaçakçılığında öne çıkıyor.
1994’te Avrupa Birliği Adalet Divanı (ABAD) Mağusa Limanı’nı mühürlerken Türkiye’nin talimatı ile ABAD Davası’na müdahil bile olunmadı…
Hüseyin Angolemli’nin aktardığına göre,
-“Ankara öyle istedi. Biraz beklememi söylediler” dedi Derviş Eroğlu Meclis’te!
Omorfo’da Türkiye’nin ambargosuna karşı yapılan eylemde bir üretici şöyle dedi:
-“Türkiye, ABAD’da savunma yapılmasına dahi izin vermedi, bizim işbirlikçiler de dinledi”…
Kıbrıs Cumhuriyeti liderliği Papadopulos ve Anastasiadis döneminde iki kez “Kapalı Maraş’a karşı Mağusa ve Ercan limanlarının açılması”nı önerdi…
Mehmet Ali Talat ve Mevlüt Çavuşoğlu reddetti Mağusa Limanı’nın AB denetiminde açılmasını!
Dün konuşmacılardan bir tanesi bunu da söyledi…
Mağusa Limanı’nın kapanması için uğraşan Ankara, açılmasını neden istesin?
Mağusa Limanı’nın kapanması için KKTC mührünün vurulması ve ABAD davasına müdahil olunmaması tesadüf değildi.
26 Şubat 1998’de sözde KKTC ile Türkiye arasında imzalanan “Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması”nda ABAD kararı gerekçe olarak gösterilir:
-“Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın (ABAD) 5 Temmuz 1994 tarihli Kararı uyarınca, KKTC menşeli tarım ürünlerinin AB ülkelerine ithali yasaklanmış, diğer ürünlerde ise vergi uygulaması getirilmiştir. Sözkonusu Karar neticesinde, ihracatının büyük bir bölümünü AB ülkelerine gerçekleştiren KKTC önemli bir darboğaz içine girmiştir” diye başlar anlaşma…
Sonrasında Türkiye ile KKTC’nin “ekonomik ve mali bütünleşme hedefi” için bir dizi madde sıralanır.
Mağusa Limanı’nın kapatılması Türkiye’nin ilhak (ekonomik ve mali bütünleşme) politikasının parçasıdır.
Limanı “KKTC mührü” ile kapattırarak amaçlarına ulaştıktan sonra sözde “TC-KKTC ticaret anlaşması”na şu maddeyi koyarlar:
-“KKTC menşeli malların ülkemize ve ülkemiz üzerinden üçüncü ülke pazarlarına ihracına imkân sağlanması”…
Mağusa Limanı’nı kapattırdılar, Türkiye limanlarına mecbur kalalım diye.
Şimdi de Türkiye limanlarını kapattılar, tamamen yok olalım diye…