Filistinlilere karşı etnik temizlik planı: Emlakçıların soykırım çağrısı

Aziz Şah – Gördünüz değil mi Gazze’nin en güneyinde Mısır sınırına kadar sürülen Filistinliler yerle bir edilmiş kuzeye nasıl yürüyorlar?

Mültecilerin geriye dönüş hakkı İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Dördüncü Cenevre Konvansiyonu tarafından tanınmış bir haktır.

Geriye dönüş yürüyüşü yapan Filistinliler uluslararası hukukun son savunucularıdırlar.

***

Bir toplumun zorla yerinden edilmesi soykırımdır. Bunun ‘kansız’ ya da ‘kanlı’ olması “soykırım” gerçeğini değiştirmez…

-“İstenmeyen ırkların soyunu kurutmanın, sistematik ve nispeten acısız, hatta oldukça kansız, pek çok yolu var” demişti Hitler.

Yerinden etme bir soy kurutmadır. İnsanlığa karşı işlenmiş suçtur.

Obama döneminde ve birinci Trump döneminde Filistinlilerin yerinden edilmesi ile ilgili iki plan yapılmıştı.

Obama Filistinlileri Sina çölüne sürmek için plan yaptı. Trump ise para karşılığında Filistinlilerin vatanları üstündeki haklarından feragat etmeleri için “Yüzyılın Anlaşması”nı yaptı. Trump ikinci dönemine başlar başlamaz aynı teklifi bu kez parasız yaptı.

Aynı proje Kıbrıs’ta AİHM’in kurdurduğu “Taşınmaz Mal Komisyonu” marifetiyle yürürlüktedir. İşgal edilen toprağın “para karşılığında satın alınması” fikri, her ne hukuki kılıfla olursa olsun, savaş suçlarını ve insanlığa karşı işlenmiş suçları “mültecilerin kişisel sorunu”na indirgeyen “insan hakları” maskesi giymiş ilhak politikasıdır.

Yabancı bir güç tarafından işgal edilen bir ülkede toprak gaspı, mültecilerin kendi başlarına çözebilecekleri “kişisel bir mesele” değildir, basit bir “tazminat meselesi” hiç değildir!

***

Kıbrıs’ta “Kapalı Maraş açılımı” ile Filistin’de “Yüzyılın Anlaşması Planı” aynı döneme denk gelir.

Zamanlama manidar!

Erdoğan Kapalı Maraş’tayken, ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo Batı Şeria’da yerleşimcilerle birlikteydi…

Trump para karşılığında, Filistinlilerin geri dönüş hakkı başta olmak üzere, tüm haklarından vazgeçmelerini teklif etmişti.

Erdoğan ise Kapalı Maraş’ta şöyle demişti:

-“Taşınmaz Mal Komisyonu’nun da devreye girmesiyle bunların hepsinin bedeli ödenmek suretiyle, bir defa buralar sahiplerini bulur ve sahiplerini bulduktan sonra da bu iş çözüme kavuşur”…

ABD’nin Filistin’i yok etme hedefi ile Türkiye’nin Kıbrıs’ı yutma planı aynıdır. Farklılaştıkları nokta ABD ve Türkiye’nin ekonomik, askeri, siyasi, diplomatik kapasitesi ve gücüdür.

ABD/İsrail’in acelesi vardır, Türkiye’nin ise zamanı vardır.

ABD/İsrail Filistinlileri bombalarla yok ederken, Türkiye Kıbrıslıları çözümsüzlüğün zaman silahıyla yok eder.

ABD Filistin için 50 milyar Dolar teklif ederken, Türkiye “KKTC maliye bakanlığı”na havale eder Taşınmaz Mal Komisyonu ödemelerini. İşgal edilen toprağı faizsiz takside bağlar 50 sene önceki bedeli üzerinden…

2020’de Trump para karşılığında Filistinlilerin geri dönüş hakkı başta olmak üzere, tüm haklarından vazgeçmelerini teklif etti. 2025’te ise Filistinlilerin Ürdün ve Mısır’a yerleştirilmelerini önerdi.

Gene zamanlama manidar:

Hakan Fidan Kıbrıs Cumhuriyeti liderliğine ve Kıbrıslı Rumlara ne çağrı yaptı?

-Cesur olun, iki devletli çözümü kabul edin, topraklarınızdan feragat edin!

Türkiye’nin Kapalı Maraş’ı değerli emlak olarak gördüğü gibi Trump da Gazze’yi değerli emlak olarak görüyor.

Bakın ne dedi:

-“1,5 milyon insandan bahsediyoruz, bölgeyi tamamen temizleyelim. Gazze’nin konumu denizin kenarında olağanüstü ve havası en iyi hava”…

Peki, bunu ilk Trump mı söyledi?

Birinci Trump döneminde Filistin’i haritadan silen “Yüzyılın Anlaşması Planı”nı hazırlayan damadı Siyonist Jared Kushner 2024 Mart’ında Harvard’da yaptığı konuşmada,

-“İsrail Gazze’yi Filistinlilerden temizlemeli… Gazze’deki sahil arazisi çok değerli” demişti.

Emlakçıların soykırım çağrısı yaptığı bir çağdayız.

Kıbrıs’ın işgal bölgesindeki emlak ve inşaat şirketlerinin neden savaş suçlusu olduğunu anladınız mı?

Kapalı Maraş ile ilgili Türk işgalciler ne fanteziler kuruyorsa, Gazze için aynı fantezileri dile getiriyor Trump ve damadı Kushner.

***

“Çok değerli sahil arazisi” üzerinden Gazze’nin güneyinden kuzeyine yürüyerek evlerine dönen yüzbinlerce Filistinli bugün dünya üzerinde uluslararası hukukun son umududur.

Uluslararası hukukun son savunucuları ise Filistin Direnişi’nin silahlı militanlarıdır…

Direnenler olmasa, dünya soykırım çağrısı yapan emlakçıların elinde anlamsız bir arazidir!

About the author