
Aziz Şah – Prof. Dr. Mehmet Hasgüler geçen hafta birkaç gün üst üste yaptığı açıklamalarla davulu patlattı, tokmak ortada kaldı…
Nam-ı diğer bisikletli profesör, özetle dedi ki: Sahte diploma ve reçete operasyonları Kıbrıslılara karşı Sömürge Valisi Metin Feyzioğlu tarafından yürütülmüş bir kumpastır.
Hasgüler’in önemli bir tespiti var: Bu operasyonlar, 6 Şubat depreminde ölen Mağusalı çocukların acısıyla Kıbrıslı Türk toplumunda oluşan birliği ve Türkiye’ye karşı gelişen tepkiyi dağıtmak için yapıldı.
Acıyla birleşen toplumu dağıtmak için ortaya rezillik boca ettiler…
Toplumu toplum yapan ortak acılar, sevinçler, değerler, kader ve keder birlikteliğidir. Uzun zamandır İşgal Rejimi uyguladığı yöntemlerle Kıbrıslıların toplum olma niteliğini ortadan kaldırdı.
Seneler önce şöyle yazmıştım:
“Sömürgeci rejim Kıbrıslıları kedi gibi bir torbanın içine attı. Torbanın ağzını açtığında herkes bir tarafa dağılacak. Kimsenin birbirinin yüzüne bakacak yüzü kalmayacak”…
Bu kumpas davaları sırasında ne linç edilmedik doktor kaldı, ne eczacı, ne akademisyen…
Kimsenin birbirinin yüzüne bakacak yüzü kalmadı. Birbirlerinin yüzüne bakamayan insanlar saldırılar karşısında savunmasız kaldı.
Feyzioğlu’nun reçete ve diploma kumpasını yargıya saldırmak için kullandığını söyledi Hasgüler.
Bu süreçte “gizli tanık” ifadesiyle yargılama gördük!
Şöyle dedi Hasgüler:
-“Neden bu kumpaslar yapıldı. Nedeni belliydi. Kumpaslar kurarak toplumu alıştırmak istediler. Bunu dahi düşündüler. Adalet Bakanlığı kurmak istediler. Gizli tanık oluşturmak istediler. Aslında Metin Feyzioğlu, Adalet Bakanlığı simülasyonunu yaptı. Nasıl kumpas kuruluru gösterdi”…
Nisan 2016’da Mali ve Ekonomik İşbirliği Protokolü’nün içine yerleştirilen “12 Madde” ile Kıbrıslı Türk yargı sisteminin dönüşümü amaçlandı. Mali protokole “yargıda dönüşüm”ü koydular!
Başta Yüksek Mahkeme eski Başkanı Taner Erginel olmak üzere Kıbrıslı hukukçulardan gelen tepki üzerine Haziran 2016’da imzalanan protokolden çıkarıldı bu “12 Madde”. Tepki verebiliyordu o zamanlar toplum. 22 Ocak linçinden sonra tepki verecek kimse kalmadı…
Bugün geldiğimiz noktada Yüksek Mahkeme binasının Külliye’nin içinde olacağını açıklarken “Devleti oluşturan üç erk; yasama, yürütme ve yargı aynı güzergah üzerinde yan yana olacak” diyor Mahkeme Başkanı Bertan Özerdağ…
Külliye’nin içinde mahkeme Türkiye’de bile yok!
2016’da protokolle amaçlanan Kıbrıs’taki İçtihat Hukukunu (Anglosakson hukuku-Common Law) dönüştürerek Türkiye’deki Kontinental Sisteme uyumlulaştırmaktı.
Şöyle diyor Taner Erginel:
“KKTC yargısından şikayetleri analiz ettiğimiz zaman sorunlardan bir bölümünün Türkiye’de uygulanan Kontinental kuralların KKTC’de uygulanmaya çalışılmasından kaynaklandığını görürüz”…
Bugün gelinen aşamada Anglosakson-Kontinental hukuk tartışmasını çoktan aşmıştır mesele. Konu yargının siyasi emirlere kelimesi kelimesine uymasıdır. Bunun ilk adımı da Yüksek Mahkeme’nin Külliye’ye taşınması…
Ne demişti Mevlüt Çavuşoğlu, Feyzioğlu’nu görevlendirirken?
-“Kıbrıs’ta hukuk lazım”…
Eczacılarımız ve hekimlerimiz “Fethullah Gülen Terör Örgütü” için kurulan özel soruşturma biriminde sorgulandı. Ne buldular sonunda?
Soruşturması tamamlandıktan sonra ilk tutuklanan Tufan Eczanesi’ne bir senede 22 bin 135 TL “vurgun” suçlaması getirildi.
Dün aldığım son haber şu: Eczanelerden ilaç alan vatandaşları polis baştan arıyor yeniden ifade almak için. Eylül 2023’te başladı operasyon, alınan ifadeler kayıp mı oldu?
Hukukçular gibi eczacılarımız da Ankara’ya karşı çıktı yakın geçmişte. Boşuna hedef olmadılar…
Eczacılarımız geçmiş dönemde Ankara’nın dayattığı “E-Devlet Sistemi”ne karşı çıktı.
Nedir bu E-Devlet Sistemi?
Basit bir memurdan, polise ve eczacıya kadar sisteme giriş hakkı olan herkes kimlik numarasını veya adını bildiği her kişinin her türlü bilgisine erişebilecek. Hangi ilacı kullanır, ne hastalığı var, ne zaman kapılardan geçti, trafik cezası, malı mülkü gibi her türlü kişisel bilgi “E-Devlet Sistemi”ne erişebilen herkes tarafından görülebilecekti.
Eczaneye ilaç almaya gittiğinizde her türlü kişisel bilginiz eczacının karşısında açılacaktı.
Kıbrıslı eczacılarımız Ankara’nın bu “E-Devlet Sistemi” dayatmasına kişsel veriler bu şekilde ortaya serilemez diye karşı çıktı…
Peki, eczacılarımıza hangi yasadan dava açıldı?
-“Suç Gelirlerinin Aklanmasının, Terörizmin Finansmanının ve Kitle İmha Silahlarının Yaygınlaşmasının Finansmanının Önlenmesi Yasası”…
Kumpas bu kadar olur işte!